Parmak basan değil, imza atan vekil istiyoruz
Siyaset bir kavga mıdır, yoksa bir uzlaşma mıdır? Bu henüz tam olarak cevap bulmuş bir soru değildir. Siyaset, bütün bireylerin seçmen olmaları dolayısı ile herkesin ilgisini çekmekte ve en çok konuşulan konuların başında gelmektedir.
Siyasi Seçimlere daha yaklaşık 6 ay gibi bir zaman var. Şimdiden seçim hazırlıkları başladı. Bu hem siyasettin gündeminde, Hem de medya ve halkın gündeminde. Önümüzdeki meclisi oluşturacak vekil adayları ise kollarını sıvamış, çalışmalarına başlamışlar.
Tam da burada 2011 seçimleri sonrası oluşacak olan meclis için bir önerim olacak…
Önerim şu; “siyasete ve siyasetçilere bir kriter gelsin” her önüne gelen ve vasfı ne olursa olsun değil, vasıflı siyasetçi olsun” diyorum.
Birinci ve mutlaka siyasetçilerde olması gereken birinci şart, adaylık için 65 yaşını aşmamış olma şartı.
Şu an Meclis'te bulunan vekillerin yaş ortalaması 54.3, oysa Türkiye Nüfusunun yaş ortalaması; 28,8’dir. Bu genç nüfusa bu meclis!!!
Bakınız; 65 yaşını aşmış bir insan artık çalışamaz diye emekli yapılıyor. Ama 80 yaşını aşmış kişilere, “gel devlet yönet” diyoruz.
Artık çalışamadığı için 65 yaş üzeri sağlık güvencesi olmayan kişilere yaşlılık aylığı bağlanıyor. Ama 70 bilmem kaç yaşındaki kişileri ülkeye kurtarıcı olmasını bekliyoruz.
65 yaş üzeri insanların resmi işlemleri yapabilmesi için “sağlık raporu” alması söyleniyor. Ama 70’ini aşmış ya da 70’ine merdiven dayamış kişilere, “gel benim temsil et, vekilim ol!..” diyoruz. Bu, utanılacak bir durum değil mi?
Elbette ki 65 yaşını aşmış kişiler aforoz edilmesin. Sağlıklı, dinç ve çalışabilirim diyenler, İlla ki bu ülkeye hizmet etmek istiyorlarsa, bunun birçok yolu var. Mesela bir Sivil Toplum Kuruluşu içerisinde çalışmalar yapabilir. Konferanslar, paneller ve seminerler düzenleyebilir. Bildiklerini halka ve siyasetçilere aktarabilir.
Bir başka çalışma yolu da düşünce kuruluşları kurabilirler. Neden ülke yönetiminde bulunmuş, okumuş, gezmiş, yaş görmüş ve güngörmüş insanlarımız hep kendi koltuklarını düşünürlerde yaşadığı ülkenin geleceği, yarınları için proje üretmezler. Hep “halka hizmet için varız” diyenler neden bu hizmet yolunu sadece siyaset olduğunu söylerler. Hizmet aslında siyasetin dışında daha güzel ve verimli olur.
İkincisi, eğitim durumu kriteri. Seçilecek vekillerin mutlaka bir lisans mezunu olması gerektiği kriter olarak konulmalı.
Üniversite mezunu olmayanın polis olması mümkün değil. Ama bir vekil olup üniversite okumuş polisleri pekâlâ yönetebiliyor.
Yine bir belediye zabıtası olması için yüksek okul şartı aranırken. Değil belediyeye müdür, belediye başkanı, Ülkenin hayati önemde kanun ve kararlarını vermesi için meclise gönderilen karar vericilerden hiçbir kriter aranmaması hazin bir durumdur.
Herhangi bir özel işletme dahi alacağı elemanın an az ilse mezunu olmasını şart koşarken; bütün bir toplumu temsil edecek vekiller için hiçbir eğitim şartının koşulmaması nasıl bir durum arz etmektedir?
Tümden de hakkını yemeyelim. İlkokulu okuma şartı var. Yani “okuryazar olma şartı” öyle ya ilkokullarda kalktığına göre pekâlâ bir halk eğitim merkezinden alacağınız “okuma yazma biliyor” belgesi ile vekilliğe başvurabilirsiniz herhalde!..
Ülkeyi yönetecek insanlar anayasa nedir, yasa nasıl yapılır, İnsan Hakları, Demokrasi, Türkiye’nin uluslararası hukuktan doğan hakların neler olduğunu bilmesi lazım. Ama nerede?..
İşte ben buraya yazdım. “imzalayacağı kâğıda imza atmak bilmediği için parmak basan, (Belki ironi; ama mutlaka vardır imza atmasını bilmeyenler) liderlerin; “kaldır” demesi ile parmak kaldıran değil, imza atan ve neye niçin imza attığını bilen vekil istiyoruz” diyorum. Madem meclistekiler, meclisi oluşturanlar için bir kriter belirlemiyorlar. Gelin kamuoyu olarak biz talep edelim…