OYUNCAKÇI

OYUNCAKÇI


Sıkıntılı şehir hayatının verdiği kahrın çizgileri alnında belirmiş, orta yaşlı bir adam… Bir tablanın üzerine ucuz çocuk oyuncakları koymuş, onların satılmasını bekliyordu. Şehir büyük, caddeler kalabalık ve oyuncak satanlar da çok fazla… Yazın sıcağında ve kışın soğuğunda hep orada, tablasının başında kısmetini bekliyordu.
Bir gün oyuncakçının yaşlarında, dört çocuk babası ve 4 yaşında bir oğlu olan bir adam tablanın üstündeki renkli oyuncakları gördü. Çocuğu hep oyuncak istiyordu ama oyuncaklar pahalıydı. Önce cebindeki paraya baktı. Fazla parası yoktu.
Adam şimdiye kadar, pahalı ya da ucuz çok oyuncak almıştı. Alınan oyuncaklar büyüyen çocuklar tarafından ya kırılmış, çöpe atılmış, ya da birer parçaları kalmıştı oyuncak sepetinde… Bazısından bir teker, bazısından bir kaporta kalmıştı, bazısından da bir namlu…
Oyuncakçıya sordu: “Ellerinden öper, 4 yaşındaki oğluma göre sizde oyuncak var mı?” dedi. Oyuncakçı uygun bir oyuncak seçip adama uzattı. Orta yaşlı adam fiyatını sordu; tablacıda oyuncak fiyatları hesaplıydı. Oyuncağı aldı ve evine gitti. Sonra her ayın başında oyuncakçıya uğrar ve oğluna, piyasaya yeni çıkan bir oyuncak alırdı. Artık oyuncakçıyla dost olmuşlardı. Oyuncak almasa da zaman zaman çarşıya giderken sokağın başındaki oyuncakçıya uğrar, hal-hatır sorardı. Oyuncakçı da ona alışmış, o her gördüğünde bir oyuncak alır ümidiyle elinden tutar ve onu alıkoyardı.
Dostlukları ve alış-veriş yaklaşık iki yıl devam etti. Bir ara adam hiç gelmez oldu. Artık oyuncak almıyor ve ortalıkta da görünmüyordu. Bazen oyuncakçının bulunduğu sokaktan geçiyor ama hiç o tarafa bakmıyordu. Hatta oyuncakçı “Gel dostum, yeni oyuncaklar var” dediğinde adam hızlı adımlarla uzaklaşıyordu. Oyuncakçı bunu merak etmişti. Acaba bir derdi mi var, Yoksa bana kızdı mı, diye üzülüyordu. Ne de olsa iyi bir müşterisini kaybetmişti.
Bir gün adamın sokağa girdiğini görünce önüne çıkıp elinden tuttu ve: “Dostum, nerdesin? Çoktandır görüşemiyoruz. Biliyorum, “Oğlum büyüdü” diyeceksin. Oğlun büyüdüyse torunların da mı yok? Oyuncak almazsan da hal-hatır da mı sorulmaz?” dedi.
Adam hiç konuşmadan bir iç çekti ve sessizce yoluna devam etmek istedi. Fakat oyuncakçı ısrarcıydı. “Gel otur iki dakika, laflayalım” dedi. Adam, oyuncakçının elinden kurtuluş olmadığını anlayınca, “Peki, oturayım biraz” dedi Hal-hatır sorduktan sonra, “Kardeş, o oyuncak aldığım çocuk var ya, işte o çocuk vefat etti. Kime oyuncak alayım?” dedi. Bunu der demez, adamın uğradığı kahrı anlayan oyuncakçı oturup ağladı. Adamın içi yeniden kaynamaya başladı; o da ağladı. İkisi uzun müddet oyuncak tablasının önünde oturup sessizce ağladılar. Gelen-gidenler de onlara baka-kaldılar.