Oryantalistler Hakkında Bazı Tespitler
23. 12. 07 tarihinde Gaziantep merkezde molla Abdullah Mazıdağinin Suffe medresesinde “Yerli Oryantalizmin Tehlikeleri” konulu bir toplantıya katıldım. Değişik illerden 20 civarında ulema ve bir o kadar misafirin katılımıyla bereketli bir çalışma oldu. Bu toplantıdan aldığım notları fayda mülahaza ettiğimden, şimdilik yalın haliyle sizlerle paylaşayım. Yorum size ait…
- Oryantalizmin genel olarak iki kolu vardır. Biri mahalle dışı kâfirlerdir ki bunların gayesi, net olarak İslam’la savaştır. Soğuk savaşın etkisi, kesinlikle sıcak savaştan daha büyüktür. Sıcak savaş tahribat yapar, soğuk savaş ise tahrifat yapar. Tahrip edilen şehir, hatta ülkeleri yeniden imar ederiz. Ama inanç ve akidesi tahrif edilen toplum ve neslin inşa ve ihyası zordur.
- Oryantalistlerin asıl hedefleri Kur’an ve İslam’ın kendisidir. Ancak direk Kur’an’ı hedefe koymaları, onları suçüstü edeceğinden, buna sünnetle başlarlar.
- Sünnet konusunda İslam âlimleri gereken ayrıştırmayı net olarak yapmış, makbul ve merdut olanlarını net olarak ayırmışlardır. Dolayısıyla Amerika kıtasını yeniden keşfetmeye gerek yoktur. Ancak mülhidler, bu gerçeğin üstünü ustaca örterek, zayıflığı, hatta merdutluğu tespit edilmiş hadisleri kullanarak, hadise saldırırlar.
- Zayıf hatta mevdu’ olan kimi hadisleri gündeme getiren kimi meşrepler de bu mülhidlerin değirmenine bilerek veya bilmeyerek su taşırlar.
- Hadisleri kurana arz etmek konusunda samimi değiller. Aslında hadisleri Kur'an’a değil, kendi akıllarına arz ediyorlar. Çünkü arz ettikleri ayetleri; muradı ilahiye aykırı kendi hevalarına göre te’vil ettikten sonra arzı gündeme getiriyorlar.
- Hadis düşmanlığında Şia’nın öncülüğü göz ardı edilmemelidir. Şia, ehlisünnetin hiçbir hadis kaynağını kabul etmedikleri gibi, hadisi de Kur’an’ı da bize aktaran sahabeyi de tekfir ederler. Tekfir edilen bir kaynağın kabul edilme imkânı kalır mı?
- Bu vb. ilhad fırkalarına karşı daha güçlü ses vermek için, daha sistematik çalışmalar yapmak şarttır. Bu da öncelikle birlik ve beraberliği gerektirmektedir.
- Orada burada yeni aliler birlikleri oluşturmak yerine, bu birliklerden uygun gördüklerimiz arasında yer almak ve mümkün olduğunca bu birlikler arsında da birlik oluşturmaya çalışmak.
- Birlik beraberlik, bambaşka bir hayır ve bereket vesilesi olacaktır. Güç ve kuvvet getirecektir. Bu güç, medya vb. teknolojileri de daha etkin kullanmayı getirecektir.
- Oryantalistler, sistematik bir şekilde çalışmaktadırlar. Bizler de müesseseleşip sistematik bir şekilde çalışmadığımız takdirde, onlarla mukavemetimiz zor olacaktır.
- Kur'an’ı Allah (cc) indirmiş ve onu muhafaza edecektir. Ancak bu muhafazayı yine salih, gayretli ve istikamet üzere olan ulema vasıtasıyla yapacaktır. Bunu ya şimdi biz yaparız, ya da Allah (cc) bunu yapacak o yiğit âlimleri getirecektir.
- Sıcak savaşta düşmanın başarılı olmasının sebebi nasıl ki ümmetin dağınıklığıdır. Ulemanın dağınıklığı da oryantalistler vs. sapık fırkaların başarısına sebeptir. Bu dağınıklığın sıradan insanlarda olması bir yere kadar mazurdur. Ancak ulema arasında olması asla mazur görülemez. Çünkü birlik beraberliği emreden ayet ve hadisleri, en güzel âlimler bilir ve anlarlar. Tabi bu ayetler, öncelikle başkalarına anlatmak için değil, bizzat yaşamak içindir.
- Sıcak savaşta ümmetin birlik beraberliği de yine ulemanın birliğiyle mümkündür. Çünkü ulema, ümmetin rehberleridirler. Ümmetin rehberi olan ulema darmadağınken, ümmet arasında birlik nasıl sağlansın ki…
- Müşrikler Resulullah (sas) hakkında olmadık iftiralarda bulundular. Mecnun, kâhin, şair, bunak vb. nice lakaplarla saldırdılar. Resulullah (sas) onların bu iftiralarına cevap vermek yerine, vahyin doğrularını anlatıp yaymaya çalıştı. Ulema kendi aralarında Kur'an ve Sünnet’in emrettiği gibi bir ve beraber olup kendi doğrularımızı anlatıp yayarsak, bu zavallılara cevap vermeğe ihtiyaç da olmaz, o zavallıların bir etkinlikleri de olmaz.
- Düşman İslam ümmetini beş kısma ayırmıştır. Bunlardan dört kısmın önü açık olduğu gibi gizli aşikâr, düşman tarafından destek de görmektedirler. Bunlar kısaca; (1.) tekfirci ve özellikle Kur'an ve Sünneti bize ulaştıran sahabe düşmanı olan Şia. (2.) Bunların zıt kutbu gibi görünen, ancak tekfirciliği Şia’dan daha da geniş tutan ve kısaca kendileri dışındaki her kesi tekfir eden, çağdaş haricilik. Bunlara daha çok selefiyye lakabını kullanırlar. (3.) güdülen kalabalıklar yetiştirmekle görevli tarikatvari yapılar. (4.) yerli oryantalistler de diyebileceğimiz, sünnet düşmanı mealcı fırkalar. Ancak vasat ümmet anlayışı üzere olan cemaat ve grupların önü kapalıdır. Her vesileyle engellenirler. Selam… Dua…