Onlar sadece II. Abdülhamid'i tahttan indirmediler…

Onlar sadece II. Abdülhamid'i tahttan indirmediler…

 

Geçmişini bilmeyen geleceğine yön veremez. Tarih övgü ya da sövgü kitabı değildir. Tarihten ders alınır. Özellikle yakın tarihimizde birçok kahramanı biz hain olarak tanırken, birçok haini ise bize kahraman olarak yutturdular.

Osmanlı imparatorluğunu en zor döneminde 33 yıl idare eden dahi adam II. Abdülhamid'i “31 Mart Vak’ası” olarak tarihe geçen Milâdî 13 Nisan 1909’daki irticâ ayaklanmasıyla tahttan indirdiler.

Bize hep  “kızıl sultan” “hain” diye tanıtılan Cennetmekân II. Abdülhamid’in tahttan indirildiğini düşündük.  Oysa 27 Nisan 1909 yılında tahttan indirilen sadece II. Abdülhamid mi oldu?.. keşke öyle olsaydı. O gün Cihan Devleti Osmanlı’ya da indirdiler. Sadece Osmanlı’yı değil bir bütün olarak bir milleti tarihin sahnesinden alıp indirdiler.

Peki, ümmeti oluşturan bir milleti nasıl alıp tarihin sahnesinden indirdiler? Şanlıurfa’nın değerli Âlimlerinden Abdülhekim Taşkın Hoca Abdülhamid’den sonra Şanlıurfa’daki 3 Âlimin hikâyesini anlatınca bir milletin nasılda tarihin sahnesinden alınıp indirildiğini gördüm.

Biraz uzun bir girişten sonra hikâyemize geçelim.

Osmanlı sarayında II. Abdülhamid tahttan indirilmiş yerine 5.Mehmed Resad geçmişti. Ama meydan neredeyse tamamen İttihat Terakki cemiyetine kalmıştı.

Sarayda bunlar olurken Şanlıurfa’da bir başka devrimler oluyordu. Bugün “Sarayönü” dediğimiz yerde hükümet sarayı bulunurdu. Hükümet değişikliğinden sonra Urfa’nın Mutasarrıfı da değişiyor. Yeni Mutasarrıf (Bugünkü vali konumunda) geldiğinde yeni beyannameyi halka okumak için herkesi saraya çağırıyor. Şanlıurfa’nın önde gelen bu üç âlimi de Sarayönü’nde bulunan hükümet sarayına celp eder. Bunlar Mustafa Hafız Efendi, Kürt Hacı Ali Efendi ve Kutuk Ramazan Efendi. Alimler saraya vardığında halkın da hazır bulunduğu Sarayda yeni hükümetin kararnamesi okunur.

Bu âlimler bakar ki çok kaba tavırlar sergileniyor. Metni okuyan genç halk dönüp “anladınız mı” gibi kaba bir ifade kullanınca Mustafa Hafız Efendi, “Hayır anlamadık. Bu metni bir de halkı anlayacağı bir dille şerh edilmesi lazım” demiş. Kendisi anlıyor ama halkın da anlamasını istiyor.  Mutasarrıf onlara dönüp, “okunanı dinlemediniz mi?” demiş. Mustafa Hafız Efendi, “dinledik” deyince, o da “dağılın tamam” demiş.
II. Abdülhamid Han döneminde okunan kararnameler bir de halkın diliyle yazılırmış ki halkın kafasında soru işareti kalmasın. Ama artık halkın anlamasına ihtiyaç kalmamış. Topyekûn bir milleti tarihe gömecek hareketler başlıyor.

O gün bu 3 âlim Hasan Paşa camisine geçiyorlar. Avluda suyun kenarında oturuyorlar. Yaş olarak en büyükleri olan Mustafa Hafız Efendi söze başlıyor. Diyor ki; “Kardeşlerim Abdülhamid Han tahttan indirildi. Bundan böyle dünyanın tadı olmaz”  Kürt Hacı Ali Efendi söze girmiş; “ne yapalım o halde?” demiş.
Mustafa Hafız Efendi, “Artık bundan sonra dünya düzelmez. Beni dinlerseniz, gelin göçelim” demiş.  Kürt Hacı Ali Efendi, “Nereye göçelim” deyince “Ahirete göçelim dünyanın tadı tuzu kalmadı” demiş Mustafa Hafız Efendi.

Üç âlim göç için sözleşip ayrılıyorlar. Ve sözlerinde durarak üçü de bir yıl içerisinde göçüyorlar. 

O gün göçmek zorunda kalan bu değerli âlimlerin evlatları ve talebelerin bugün göçecek yerleri yok.