Çocukların kaygı duyması normaldir

2014-2015 Eğitim ve Öğretim yılının başlamasıyla yaşanması muhtemel sıkıntılara değinen eğitimciler, velilere önemli tavsiyelerde bulundu.

Çocukların kaygı duyması normaldir

 2014-2015 Eğitim ve Öğretim yılının 2. Günüde yaşanan sıkıntılar, alınması gereken tedbirler ve ailelerin yapmaları gerekenler hakkında İlke Haber Ajansına değerlendirmelerde bulunan İKRA DER Genel Başkanı eğitimci Murat Arslan, bu süreçte yaşanacak muhtemel durumlara karşı öğretmen ve velilere önemli tavsiyelerde bulundu.

Çocuğu daha önce anasınıfına gitmeden doğrudan birinci sınıfa gönderilen çocukların genel anlamda sıkıntı yaşayabilecekleri uyarısında bulunan Arslan, özellikle bu durumda olan çocukların ilk hafta anne ve babaları tarafından okula götürülmesinin faydalı olacağını belirtti.

“Çocuğun kaygı duyması normal bir şeydir”

Çocuğun yaşaması muhtemel sıkıntıların başında ortam değişikliğinin geldiğini belirten Arslan, çocuğun her şeyi özgürce yapabildiği bir aile ortamından kuralların olduğu ve her istediğini yapamadığı bir ortamına geçiyor olmasının çocuğun sıkılmasına sebep olabileceği uyarısında bulundu.

Arslan, “Böyle bir durum karşısında öncelikle bir veli olarak çocuğun psikolojisini iyi anlamak gerekir. Örneğin; çocuğun kaygı duyması normal bir şeydir. Ancak anne ya da babasının da bu kaygıyı bilerek hareket etmesi gerekir. Yoksa çocuğun kaygılanmasına aldırmaması çocuğu psikolojik olarak olumsuz yönde etkileyebileceği gibi, çocuklarıyla beraber anne babanın da kaygılanması yine çocuğu olumsuz etkiler. Bu ölçüye dikkat etmesi gerekir” tavsiyesinde bulundu.

“Anne ve baba çocuğuna o güveni vermek zorundadır”

Çocukların uyum süreçlerinin iyi geçmesi için en büyük görevin ailelere düştüğünü söyleyen Arslan, özellikle okulun ilk günlerinde ailelerin çocuklarının kendilerini yalnız hissetmemeleri için okula onlarla beraber giderek hatta gerekirse onlarla beraber orada kalmaları gerektiğini söyledi.

Arslan, “İlk günlerde veliler çocuklarla beraber okula gitsinler. Çocuğu okulun kapısına götürüp da orada okula bırakıp geri dönmesi uygun bir tavır değildir. Zaten çocuk psikolojik olarak ta bunu kabul etmez. Hatta, belki kendi iç dünyasında psikolojik olarak anne babasına karşı büyük bir öfke besleyebilir. ‘Annem babam en çok ihtiyaç duydum günde beni yalnız bıraktı’ denilebilecek bir duygu içine girilebilir. Bu bağlamda, gerekirse ilk hafta olmadı ise ikinci hafta da olmak üzere, gerekirse çocuğuyla akşama kadar bu adaptasyon sürecinde çocuğunun yanında olması gerekiyor. Anne ve baba çocuğuna o güveni vermek zorundadır. Yani ‘her ne olursa olsun ben senin yanındayım, arkandayım’ izlenimi vermek zorundadır ki, çocuk eğitim sürecinde başarılı olabilsin.” tavsiyesinde bulundu.

“Çocuklarda okul fobisi oluşma riski vardır”

Çocukların uyum sürecinde okula alışmasında anne ve babaların yanı sıra öğretmenlere de çok iş düştüğünü söyleyen Arlan, öğretmenlere düşen asıl işin çok sabırlı olmaları gerektiğinin altını çizdi.

Arslan, “Yani çocuklara karşı çok sabırlı olmalıdırlar. Unutulmamalı ki, her bir çocuk farklı bir dünya ve dolayısıyla hepsinde aynı hareket, aynı davranış ya da aynı olay karşısında aynı tavrı sergilenmesi beklenemez. Dolayısıyla öğretmenler her çocuk için ayrı ayrı düşünmeli, onlarla buna göre ilgilenmeli. Zaten öğretmenlerimiz üniversite döneminde, eğitim alanında bu dersleri en iyi şekilde alıyorlar. Bu bağlamda, aslında altyapıları, eğitimleri var. Eğer öğretmenlerimiz, ‘nasıl başlarsan öyle geçer, öyle gider’ şeklinde bir mantık ile hareket ederse ve buna bağlı olarak sert, disiplinli ve otoriter bir görüntü ortaya koyarsa, bu tavır sonunda çocukları kaybetme riski vardır. Çocuklarda okul fobisi oluşma riski vardır ve belki de daha yolun başındayken kaybetmesine sebep olabilir.” uyarısında bulundu.

“Bu durum çocuk için faydadan ziyade zarar verir”

Çocukların 60 aylık okula alınması ile ilgili olarak da bir açıklamada bulunan Arslan, bu sistemin çocukların eğitim hayatını olumsuz etkileyebilecek ve belki de daha yolun başında çocukta okul fobisi meydana getirebilecek bir uygulama olduğunu söyledi.

Arslan, gelişmiş okullarda bu uygulamanın 66 ay olarak uygulandığını belirterek, “Çocuk eğer zihinsel gelişimini bitirmeden ve kendisini hazır hissetmeden okula gitmesini isterseniz bu durum çocuk için faydadan ziyade zarar verir. Bu durum çocuğun ileriye yönelik psikolojik olarak okula karşı bir önyargı edinmesini ve hayatının tamamını etkileyebilecek bir durumun meydana gelmesini sağlayabilir.” uyarısında bulundu.

“Aileler karar verirken daha dikkatli olmalı ve aceleci davranmamalarıdır.”

Çocuklarının 66 aydan önce gönderilmemesi gerektiğini belirten Arslan, bu tercihinde ailelere bırakılması gerektiğini söyledi.

Arslan, “Veli özellikle burada şuna dikkat etmelidir: Çocuğun parmak kasları kalem tutmaya uygun mu?  Zira her çocuğun gelişimsel özelliği farklıdır. Dolayısıyla gelişimde buna paralel olarak daha geç oluşabilir. Bu bağlamda bir anne baba çocuğunun tam olarak gelişip gelişmediğini, zihinsel olarak bazı şeyleri iyi ayırt edip edemeyeceğini, çocuğun okula hazır olup olamayacağını çok daha iyi bilir. Bir öğretmen çocuğun özgeçmişi bilemez. Dolayısıyla bu çocuğun gelişim özelliğini de bilmesi mümkün değildir. Onun için tavsiyemiz ailelerin bu konuda karar verirken daha dikkatli olmaları ve aceleci davranmamalarıdır.” önerisinde bulundu. (Fikret Özkan / Hamza Adiyaman  - İLKHA)