Çocuklara Sınır Koymanın Sınırı

Çocuklara Sınır Koymanın Sınırı


Sınır koymak demek aslında çocuğa “haddini” öğretmek demektir. Yemesi, içmesi, oyunu, uykusu bunların hepsinin alt ve üst sınırı olmalıdır.  Aslında bundan çok daha önemlisi ise bu sınırların çocuğa öğretilmiş olmasıdır.  Doğası gereği çocuklar sınırları merak eder ve bundandır ki genelde sınırları zorlarlar.  Aslında amaç sınırları keşfetmek, test etmek ve öğrenmektir. Çünkü insanoğlunun hayatında sınırsızlık diye bir şey yoktur, bu bizim doğamıza aykırıdır. Çocukların sınır arayışları da yaradılışlarının gereğidir. Baktığımız zaman cennette bile hz. Adem (as) ‘ın sınırları vardı, ona koskoca bir cennet bahşedilmişti ama yasak olan bir meyve ağacı da mevcuttu ve hz. Adem (as)’da en sonunda sınırını zorladı, ne olacağını merak etti.
Olaya bir de kendi açımızda bakacak olursak, diyelim ki sizin için yeni olan bir ortama davetlisiniz. Daha davete gitmeden bir sürü soru beliriverir. Ne giyeceğim, nerde oturacağım, kimle ne konuşacağım gibi bir sürü şeyi sorgularsınız. Aslında bizler bu soruları sorarken sınırlarımızı öğrenmek isteriz. Hepsinin cevabını bulunca rahat rahat, bulamayınca azıcık gergin gideriz davete. Demek ki neymiş, sınırlarımızı bilmek bizi rahatlatırken, bilmemek gerilmemize sebep oluyormuş. Aslında aynı şey çocuklar içinde geçerli. Sınırlarını bilmeyen çocuk, saldırır, şımarır, hep ister, tatminsizdir zor mutlu olur, ağlayarak her istediğin yaptırır, inatçıdır. Ancak sınırlarını “doğru bir şekilde” öğrenmiş çocuklar; uyumludur, çözüm üretebilir, dikkatlidir, olumlu olumsuz duygularını ifade edebilir, oyun kurup oynar, girişimcidir ve kendine güvenir. 
Sınır koymak; çocuğun gelişimi destekleyen, sosyal becerilerini artıran, benliğinin oluşumunu olumlu yönde etkileyen ve en önemlisi de her şartta ve her ortamda haddini yani sınırlarını bilmesini ve haklarını doğru tespit edebilmesini sağlayan çok önemli bir olgudur. Fakat burada dikkat etmemiz gerek nokta “neyi, nasıl” sınırladığımızdır.  Bu konuda bizlerde sınırlarımızı bilmeli ve çocuğumuza hakkı olanını vermeli, haddi aştığında da dur diyebilmeliyiz. Peki ama nasıl? İlk olarak şunu söylemeliyim, bizler ancak çocuklarımızın “davranışlarını” sınırlayıp düzenleyebiliriz. Eğer çocuğun duygu ve düşüncelerini sınırlayacak olursak bu seferde bizler haddimizi aşmış oluruz. Çünkü onların duyguları ve düşünceleri adeta gelişimlerinin tekerlekleri gibidir, o tekerlekleri durdurmaya kalkarsak evlatlarımıza iyilik değil kötülük etmiş oluruz. 
Çocuğumuzun davranışlarına alt ve üst sınır koyarken onların gelişim dönemlerinin özelliklerini öğrenmeli ve dönemsel ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak sınırlandırmalar yapmalıyız.  Mesela 2 yaşındaki bir çocuktan oyuncağını paylaşmasını ya da 3 yaşındaki bir çocuktan arkadaşlarıyla beraber oyun kurup oynamasını bekleyemeyiz çünkü 2 yaşındaki çocuk tüm dünyanın ona ait olduğunu düşünürken, 3 yaşındaki çocuk oyun esnasında görev paylaşımı yapabilecek yetenekte değildir.  Unutmayalım, sınırları doğru belirlemek sınır koymaktan daha önemlidir. Doğru sınır, çocuktan kapasitesinin üstünde bir performans beklemez. Aynı zamanda çocuğa ihtiyacından fazlasının verilmesine de engel olur. Mesela çocuğa her gün çikolata şeker yedirip,  sürekli oyuncak alıyorsak ihtiyacından fazlasını vermiş oluruz. Çocuğun şekerine, çikolatasına, oyuncağına, dışarda gezmesine sınır koymak demek onları daha az sevmek ve daha az ilgi göstermek manasına gelmez. Bilakis bu güçlü çocuk yetiştirme yöntemlerinden biridir. Ebeveyneler olarak amacımız onları hayata hazırlamak, güçlü kılmak ise kuralları en doğru şekilde öğretmek gerekir. Unutmayalım, kurallarını bildiğiniz oyunu kazanma şansınız her zaman daha yüksektir, sevgilerimle…