Çobanın kızı!..

Çobanın kızı!..

Son zamanlarda hem Urfa’da hem de Türkiye’de gündem çok yoğun.

Ağzı olan konuşuyor. Pardon klavyeye dokunan din, iman, ahlak sınırlarını zorlayarak  yazıyor. Yalan mı olmuş, Doğru mu olmuş,  pek umurlarında değil!..

Ortaya çıkacak ve çıkan yıkımları hesaplayan hiç yok!..

Yıkımı düzeltmeye kalkmakta bir anlam ifade etmiyor.

Gelin bu yazıda bir hikaye’den bahsedelim!..

Vakti Zamanında küçük ve şirin bir köy varmış…

Köyün o zamanki tüm işleri teknoloji olmadığı için elle yapılırmış. Bulgurlar döve döve öğütülürmüş. Pilavlara konulan tel şehriyeler bile elle yapılırmış..

Yine günlerden bir gün tüm köy kadın ve kızları imece usulüyle tel şehriye yapmak için akşam toplanmışlar…

Eller yıkandıktan sonra başlamışlar ilmik ilmik şehriye dokumaya…

Bu arada sohbetlerde başlamış…

Tabi, söz büyüklerde olduğu için sadece büyükler konuşuyor genç kızlarda dinliyormuş.

Analar, köy kızlarının maharetlerinden konuşuyormuş. Tüm kızların maharetleri birer birer anlatılmış. Herkesin ayrı ayrı meziyetleri sayılmış. Kızlarda bir bir gururla kendileri hakkında dökülen güzel methiyeleri dinlemişler.

Bu arada hiç kimse “Çoban’ın kızından” bahsetmemiş. Bu durum kızın içine oturmuş…

O geceden sonra günlerce köylünün kendisinden bahsedeceği bir maharet düşünmüş. Ama bir türlü başaracağı güzel bir iş bulamamış.

Tam pes diyeceği sırada akınla tüm köyün kullandığı “akarsuyu” kirletmek aklına gelmiş. Tabi, hiç kaçırmadan pınarın başına gitmiş, pınara pislemiş. Bunu görenler köye haber salmışlar. O gün ve sonraki günlerde tüm köy  “Çoban’ın kızından” bahsetmeye başlamış.

Tabi kız pislediği pınardan çok kendisinden bahsetmenin gururuyla mest olmuş!..

Kısadan hisse; toplumda güzel işler yapamayanların pislediği pınarlardan gelen kokulardan habersiz kendisinden bahsedilmesinden duyduğu memnuniyettin gururuyla sarhoş olan o kadar çok kişi var ki, Çoban’ın kızına nal toplatırlar