Ünlü Kürt Düşünür Kemal Burkay siyaset sahnesine iniyor

Kemal Burkay, AK Parti’nin yörüngesine girdiğine dair suçlamalar, aldığı ölüm tehditleri ve PKK'yı kızdıran iddiaları ile ilgili konuştu. Burkay, hangi parti ile siyaset sahnesine çıkıyor?

Ünlü Kürt Düşünür Kemal Burkay siyaset sahnesine iniyor
İstanbul Kadıköy’deki küçük yeni ofisindeki buluşmanın sonunda bir taze haber verdi, bir de son şiirini... Burkay siyaset orucunu bozdu, HAK-PAR çatısı altında yeniden sahaya iniyor. Öcalan, PKK'nın kuruluş yıllarında Antep’ten Urfa’ya Mehmet Uzun diye bir arkadaşıyla arabayla gidiyor. Yazar Mehmet Uzun değil bu. Araba silah yüklü. Yolda polis durduruyor. Karakola götürülüyorlar. Öcalan, Uzun’a "Korkma, rahat ol" diyor. Telefonlar ediliyor, ikisi de bırakılıyor. Uzun şaşırıyor. Öcalan, "Polisi kullanıyoruz" diyor. Ankara’ya döndüklerinde Uzun bunu merkez karar komitesinde gündeme getiriyor. "Temiz niyetlerle girdiğimiz bu örgüt, polis tarafından kurulmuş ve yönetiliyor" diyor. Birkaç gün sonra da vuruluyor ama yaralı kurtuluyor. Bunu daha sonra babasına anlatmış. O da ismini vermeyeceğim çok iyi bir yazar dostuma anlatmış. Mehmet Uzun sonra tekrar sıkıştırıldı ve Tuzluçayır’da öldürüldü.

DÖRT KURUCUSU BİRDEN İSTİHBARATÇI
Sanıyorum 1980 darbesinden sonra devlet Öcalan ve yakınlarının Suriye’ye geçmesini istedi. Çünkü kendi elemanları ve yakalanmaması lazım. Kim onlar? Öcalan, Kesire ve Duran Kalkan. Pilot Necati Kaya zaten askerdi. Bu dörtlü sağlam. Başkaları da kullanılmış olabilir ama bu dört ismin istihbaratın adamı olduğundan kuşku duymuyorum. Daha sonra sistem 1984’ten itibaren kendi başlattığı yangına bir bakıma eteğini kaptırdı. PKK’nın birinci dönemi Türk istihbaratının kontrolünde olduğu kuruluş dönemidir. İkinci dönem Suriye’nin kontrolüne girdiği dönem. Bu dönemde sistem PKK ile savaşa tutuştu.

DEVLET PKK VASITASIYLA KÜRT HAREKETİNİ VURDU
Sistem PKK’yı kullanarak Kürt hareketini tasfiye etmeye çalıştı. Kürt hareketini terörist gibi gösterdi. O dönemde Kenan Evren’in "Yakında Avrupa’dakilerin de sesini kısacağız" diye demeçleri var. Arkamızdan devletin askerini, polisini gönderecek değildi elbette. O dönemde PKK yurtdışında bize yönelik de saldırılarda bulundu. Biri Paris’te, biri Hannover’de Komkar’dan iki arkadaşımız vuruldu. PKK kendisiyle birlikte Kürt hareketinin adını da teröriste çıkardı, imajını bozdu. Öyle dönemler oldu ki İsveç’te, Almanya’da Kürtlere ev kiralamak istemiyorlardı.

PROTOKOLÜ İMZALADIK ÜZERİNE TATLI YEDİK
Bu kirli savaşın sonuç vermeyeceğini gören ilk kişi Turgut Özal'dı. Celal Talabani aracılığıyla Öcalan’la irtibata geçti ve ateşkes sağladı. Tam o süreçte Talabani, Şam’da görüşmek için bana haber yolladı. Beni Öcalan ile buluşturmak isteyeceğini tahmin ettim, tereddüt ettim ama yine de gittim. Bazılarının dediği gibi Öcalan'ın ayağına gitmedim. Şam onun babasının mülkü değil. Orada Apo ile bir protokol imzaladım. Hatta el yazımla kaleme aldım: "Bu iş çatışmayla çözülmez, demokratik adımlar atılmalı. Çözüm eşitlik temelinde bir federasyondur". Kürt örgütlerinin arasındaki çatışmaların sona erdirilmesi de vardı protokolde. Apo okudu imzaladı. Üzerine de tatlı yedik.

SİLAHLARIN TAM ANLAMIYLA SUSMASINI İSTEMEDİLER
Öcalan yakalanıp Türkiye’ye getirildiği zaman çizgisi 180 derece değişti. "Hizmete hazırım, pişmanım. Silaha son verdik, ne istiyorsanız onu yapayım" dedi. Tam anlamıyla teslim oldu, PKK’nın ideolojisini terk etti. Bağımsızlık, federasyon, hepsinden vazgeçti. Üniter devleti savunmaya başladı. Silahları da büyük ölçüde susturdu. Tam olarak susturabilirdi ama devlet buna yanaşmadı. Öcalan, İmralı’da Genelkurmay’ın kontrolü altındaydı. Manipüle ediliyordu. Nitekim Öcalan’ı orada denetleyen subaylar şimdi Ergenekon davasında yargılanıyor.

ALMANLARIN ADAMI OLSAYDIK BİZ DE TV KANALI KURARDIK
Bana karşı açılan bu haçlı cephesi beni şaşırtmadı. PKK’nın kuyruğunda siyaset yapan politikacılarla (bazı BDP’lileri kastediyor) bire bir konuşulduğunda "Biz de biliyoruz bunları ama korkuyoruz. Söylesek bizi hain ilan ederler" diyorlar. Devlet tarafından kurdurulan PKK başından beri kendi alnındaki lekeyi bizim alnımıza yapıştırmak istiyor. Öcalan teslim oldu ama onlar bizi suçluyor. Bir dönem bana "Almanların adamısın" dediler. Halbuki siyasi mülteciydik. Almanların adamı olsaydık biz de bir televizyon kanalı kurardık.

BİLSEM Kİ DARBE OLACAK YİNE DE GELİRDİM
Hükümet demiş ki, "Kemal Burkay dönebilir". Dediler, evet. Sonra dava da düştü. Ona rağmen tutuklanma riskini göze alıp geldim. Hatta dostum Ümit Fırat telefon etti. "Seninle ilgili tutuklama kararı var. Gelirsen gözaltına alınabilirsin" dedi. İlk defa anlatıyorum bunu... Geçen temmuzda gelişimden bir gün önce dört kuvvet komutanı istifa etti. Her an bir darbe olabilir diye düşündüm. Ama bilsem ki darbe olacak, gittiğim anda tutuklanacağım yine de gelmeye kararlıydım. Beni mahkemeye çıkartırlarsa diye söyleyeceğim sözü bile hazırlamıştım: "Ben hizmete hazır değilim". Herkes öyle hemen pişman olup anasını Türk yapmaz. Pişmanlık duyacağım bir şeyim yok. Kürt halkının taleplerinden milim taviz vermedim. Türkiye’ye gelmek için AK Parti’nin hizmetine mi gireceğim? Gurbette ölürüm ama başkasının hizmetine girmem.

"Devlet koruma vermişti. Hoş bir imaj değil bu. Daha sonra dilekçe verdim, korumayı geri çektiler. Korumayla dolaşmaktansa susarım daha iyi. Polis koruması altında siyaset yapan bir Kürt siyasetçi olmak istemiyorum"

"Kandil’de örgütün kongresine Öcalan’ın avukatı Mahmut Şakar gidiyor, kameraları kapattırıyor, "Başkanın mesajını getirdim, savaşılacak" diyor. Biliyorsunuz Şakar’ın oraya askeri helikopterle götürüldüğü bile ileri sürülür. Bakın Öcalan avukatları aracılığıyla örgütünü yönetiyor. Bu devlet istemese hiç buna müsaade eder miydi?"

DAVAYI BEKLEYİNCE AÇILIMI ISKALADI
Türkiye’de Kürt siyasal hareketinin sembol isimlerinden Kemal Burkay sürgündeki kesintisiz 31 yılın ardından geçen yaz ülkesine döndü. Aslında hükümet tarafından, Kürt sorunu için öngörülen açılım sürecine paralel olarak Türkiye’ye davet edilmişti. Ancak Burkay, hakkındaki davanın düşmesini bekleyince açılım sürecini ıskaladı. Ancak medya Burkay’ın dönüşünün kendi içinde taşıdığı anlamı ıskalamadı. Bu dönüş, Sezen Aksu’nun sesinden dinlemeye alışık olduğumuz meşhur şiiri ‘Gülümse’ye gönderme yapan manşetlere taşındı. Federasyon gibi ileri söylemleri bile son derece yumuşak bir üslupla dile getirdiği için Türk kamuoyunda da pek tepki çekmedi. Hatta Burkay’ın asimile olduğunu düşünenler çoğunluktaydı. Ancak yöntemlerini keskin bir dille eleştirdiği PKK’nın şerrini altı ayda ziyadesiyle üzerine topladı. Birkaç hafta önce TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nda yaptığı konuşmada PKK’nın bir devlet projesi olduğunu söyleyince ortalık iyice karıştı. PKK yöneticisi Murat Karayılan, Burkay’ı hedef gösterdi.

SON ŞİİR
Hayatın şarkısı hep olacak dostum
Sen olsan da olmasan da
Bu gezegende ya da başkasında
Bin bir çeşit canlı bin bir çeşit renk
Belki düşlerimizin ulaşamayacağı kadar uygar
Belki bizden daha barbar
Hayatın şarkısı hep olacak dostum
Yani aşkın umudun ve özlemin
Bir zincir bu
Ölenle doğan solanla ışıyan
Öylesine sonsuz ki zaman ve mekan
Hayatın şarkısı hep olacak dostum
Sen olsan da olmasan da
Bu gezegende ya da başkasında
Kaynak: Cansu Çamlıbel /  HÜRRİYET - PAZAR