Niyet ettim hükümet için Kur’an’ı yorumlamaya

Geçen Cuma namazının hemen ardından İpekyol haber merkezini arayan onlarca kişi, Urfa Müftüsünün ayrımcı ve nefret suçu işleyen konuşma yaptığını ve bu nedenle bu hafta Cuma namazına gitmek istemediklerini belirtti.

Niyet ettim hükümet için Kur’an’ı yorumlamaya

MÜFTÜDEN İNCİLER…
İpekyol, Şanlıurfa İl Müftüsü Ramazan Tahiroğlu’nun geçen Cuma cami kürsüsünden yaptığı konuşma kaydını elde ederek, neler konuştuğunu özetle yazdı. İşte Urfa İl Müftüsünden İnciler:
“İran eline geçirdiğini asıyor. Terörü orada yapamıyorlar, Türkiye’de yapıyorlar. Hâlbuki Türkiye’de ne var? Hürriyet var, hürriyet. Herkes istediğini yazıyor, istediğini söylüyor, istediği şekilde hareket ediyor. Hürriyet batmış. Yani batıyor bazı insanlara. Bu rahatlığın kıymetini bilmezsek Allah bizi cezalandırır.”

BAKARA SURESİNDEN DEVLET SEVGİSİ ÇIKARDI!
Müftü Tahiroğlu önünde duran Kur’an-ı Kerim’e bakıp Bakara suresinin “Ve ekîmûs salâte ve âtûz zekâte verkeû mear râkiîn(râkiîne)” şeklindeki 43’ncü ayeti “Ekîmûs salâte; namazları bizzat kılacaksın ve kıldıracaksın” diyerek başladı şu şekilde yorumlamaya:
Peygamber efendimiz devlet başkanıydı, namazı kıldırırdı. Kendisinden sonra Hz. Ebubekir halife olunca cumaları, bayramları, beş vakit namazı halifeler kıldırdı. Devlet başkanının İslam’daki adı imamdır, imam. İmam diyoruz. Halife de denir, imam da. Onun imamlığı İmâmet-i Kübrâ’dır. Milletin önderidir. Her yerde öyle mihrapta da, dışarıda da öyle. Onun için Cenab-ı Hak buyuruyor ki; Biz o müminleri yeryüzünde Allah’ın emirlerini infaz mevkiine, tatbik mevkiine getirirsek, onlar yeryüzünde namazlarını dosdoğru kılarlar. Çünkü onların yönettiği halka gençlerine, yaşlılarına örnek olacak. Namazlarını kılarlar… Ve zekatlarını verirler. Ve iyiliği emrederler. Ve kötülükten sakındırırlar. Yöneticilerin dört vasfı taşımasını Allah böyle emrediyor. Bir kavmin en ileri olanı imamete layık olandır. Fasıksa, facirse, içki içiyorsa, farz namazlarını kaçırıyorsa, rüşvet alıyorsa, o kişi Müslümanların yöneticiliğine layık değildir. Müslüman yönetici olarak ipini fasık, facirin eline veremez. Ona ip verenler günahkar olur. Ama zorbalıkla başa geçmişse, onu indirmeye milletin gücü de yoksa indirinceye kadar sabırla çalışacak. Usulünce çalışacak. Yani yine de kan dökmeyecekler. Fitne, fesat çıkarmayacaklar. Suriye de 40-50 yıldır zulüm devam etti. Kimliği yoktu bir bölgenin, insanlarının kimliği bile yoktu, vatandaş bile kabul edilmemiş. Öbür taraf da Müslümanların yaşaması yasaktı. Birçok konuda yasak vardı.  Hürriyet yok, seçim yok, mülkiyet hakkı sınırlanmış. Ağzını açamıyorsun, konuşamıyorsun,  fikir özgürlüğü yok, vicdan özgürlüğü yok. Patladı halk, patladı.

‘HÜRRİYET BATIYOR İNSANLARA’
Oralarda, o bölgelerde, zamanında o devlete sesi çıkmayan insanlar, bakıyorsun terörü orda yapmıyor, geliyor Türkiye’de  yapıyor. Bak ora terörü seslendirmiyordu, öldürüyordu. Bakıyorsunuz İran eline geçirdiğini asıyor. Terörü orada yapamıyorlar, Türkiye’de yapıyorlar. Halbuki Türkiye’de ne var? Hürriyet var, hürriyet. Herkes istediğini yazıyor, istediğini söylüyor, istediği şekilde hareket ediyor. Hürriyet batmış. Yani batıyor bazı insanlara. O zaman bu hürriyetin kıymetini bileceğiz, bu rahatlığın kıymetini bileceğiz, eğer şu güzel vatanımızın üzerinde bu kadar güzelliğin, serbestliğin, hürriyetin kıymetini bilmezsek; Allah bizi cezalandırır. Osmanlının kıymetini bilmeyen halklar perişan oldu. Dünyanın Ermeni’si, Yahudi’si onları aldattı, kandırdı. Sizi memleketinize şeyh yapacağız, sizi kral yapacağız, sizi melik yapacağız, dediler. Osmanlı’ya isyan ettirdiler, ondan sonra hepsinin anası ağladı. Ne devlet kaldı, ne ırz kaldı, ne de namusları kaldı. Her şeyleri tarumar oldu. Şimdide güzel, güçlü Türkiye’mizde, cennet vatanımızda, devlete başkaldırmak moda olmuş. Bazılarına devlet dediğin zaman, adam rahatsız oluyor. Devlet bu milletin organize olmuş gücüdür.  Devlet olmazsa neyin kalır senin? Bayrağın iner, hürriyet yok olur. Giren girer memlekete. İşte istiklal savaşı sırasında Yunanların, Fransızların, İngilizlerin, Maraş’ı, Urfa’yı, Antep’i, tüm Türkiye’yi işgal etmişti. Ne yapabiliyorduk? Allah muhafaza, yeniden bu memleketin evladını birbirine düşürmek suretiyle, aynen o güçleri davet ediyorlar adeta. Gelin, gelin bizim arımıza bir hakem gibi girin, diyorlar. Evvela gâvurun girdiği yerden hayır çıkmaz, hayr gelmez. Birbirine destek olamazsan, o zaman gâvur gelir, kendi potinini öptürür, çizmesini öptürür. Asla Müslüman Müslümana sırt dönmeyecek, aynı memleketin üstünde yaşarken gemiyi batırmak için yanından, altından, üstünden gemiye yara açmayacak.

HADİS-İ ŞERİF DOĞRULTUSUNDA TÜRKİYE YÖNETİMİNİ ÖVDÜ
Peygamber efendimiz (sav)  şöyle buyuruyor; ‘Din nasihattir’ evet bizim de görevimiz dille söylemektir. Peki bunları söylemeyelim de ne söyleyelim, memleketimizin yöneticilerine başkaldıralım mı, diyelim? Askeri tanımayalım, polisi de tanımayalım, müftüyü tanımayalım, o zaman neyi tanıyacağız, biz neyi tanırız? Elbette biz Peygamberimizin emrini tutacağız, Rabbimizin emrini tutacağız. Atîûllâhe ve atîûr resûle ve ulil emri minkum; Allah’a mutlak itaat edin, Peygamberimizin emirlerine de mutlak itaat edin. Sizden olanlara yani Müslümanlara itaat edin, diyor. Kendinin günahları olsa bile Müslümansa, sana meşru olan emirler veriyorsa, haram olan bir emri vermiyorsa, Allah’a isyan konusunda seni teşvik etmiyorsa, başı üzüm tanesi gibi simsiyah Habeşli bir köle bile başınıza gelse, Peygamber efendimiz (SAV) ‘ona uyun, ona itaat edin’ demiş. O zaman ümmeti Muhammed güçlenir, birlik beraberlik olur. Allah’a ve Resulüne itaat edin ve çekişmeyin, ne var çekişecek? Hergün çekişme, çekişme… Doğru sözü dinlemiyorlar, bazen yok ben dinlemeyeceğim, diyenler, asi ruhlu, harici ruhlu insanlar olabilir, dinlemiyor.

‘HÜKÜMETİMİZ 24 SAAT ÇALIŞIYOR ELHAMDÜLİLLAH’
Ve etîullâhe ve resûlehu ve lâ tenâzeû fe tefşelû ve tezhebe rîhukum. Memleket üzerinde çekişmeyin, memleket üzerinde haksız tepişmeyin. Sonra gevşersiniz, gücünüz gider, devletiniz yıkılır. Ve tezhebe rîhukum; esen rüzgarınız diner, dünya milletleri sizi dinlemez, sözünüz geçerli olmaz. O zaman memleketinizi işgal ederler. İşte işgal ettiler. Irak’ta tam bir milyon kadının namusunu kirlettiler. Şu anda Suriye’de binlerce çoluk-çocuk, insan, sanki gavuru tepeden bombalıyor, kendi halkını böylesine Müslüman denmez binaların üstüne rastgele attığı bombalarla sırf bir ayın içerisinde ölen kadın çocuk binden fazla, kadın ve çocuk sadece bunlar mı terörist? İşte bir memlekete fitne girerse, fesat girerse, terör, anarşi girerse, kimsenin ne ırzı emniyette olur, ne namusu, ne canı hiçbir şeyimiz emniyette olmaz. Şu huzuru, Türkiye’nin yaşantısını çekemiyorlar, kalkınmasını çekemiyorlar. Devletimizin, hükümetimizin yöneticileri gece gündüz 24 saat çalışıyorlar emin olun. Memleket böyle çalışıyor elhamdülillah. Bunun fırsatını kaçırmayacağız, neydik, ne olduk. Elhamdülillah dünya krize girerken Türkiye kalkınmada başlarda gidiyor. Hele bir de terör olmasa, teröre harcanan para bizi Amerika’dan öteye geçirirdi. Bir trilyon dolar gitmiştir şimdiye kadar. Ecnebilerden aldığımız silahları birbirimize harcıyoruz. Allah akıl versin. Şeytan taşlamaktan tavafa fırsat bulamıyoruz.

‘SINIRDA NÖBET NAMAZ KILMAK KADAR SEVAP’
Burada hazreti Ömer’in bu uygulaması gibi çok uygulama var. İslam tarihinde Cenab-ı Hak İslam hududunun, Müslüman memleketin hududunun, korunmasını emrediyor. Nöbet tutarız en hayırlı nöbet gece namaz kılar gibi sevap kazandıran, gündüz oruç tutuyor gibi sevap kazandıran nöbet, hudut bekçiliğidir. Düşmana karşı huduttu korumaktır. Devletimiz karakollar yapmış, dağların arasına zavallı 18-20 yaşındaki çocuklar; adı Ahmet, Mehmet hepsi Müslüman çocuğu nöbet tutmaya gidiyor, anında eşkıyanın saldırısına uğruyor. Şu ana kadar Türkiye’miz bu eşkıya terör olayından ötürü 6 bin 814 Mehmetçiğini kaybetmiştir, şehit vermiştir. Yazık, kimisi evli, Hakkâri’den, Diyarbakır’dan, Edirne’den, Konya’dan göndermişler anneleri, babaları onların yolunu bekliyor. Ne suçu var o çocuğun, nasıl onun kanına ve canına kıyarsın, hangi vicdan bunu yaptırır? Allah’tan kork varsa imanın Allah’tan kork, işte hududu korumak milletin görevi.
Bazı beyinsizlerde çıkıp diyor ki devlet eline silah almasın, polis silahı bıraksın, asker silahı bıraksın, her hangi bir yere operasyon yapmasın. Devletin o zaman görevi nedir? Hiçbir dünyada devleti gördünüz mü silahı olmayan, askeri olmayan, polisi olmayan, var mı böyle bir devlet? Sen Amerika’da polis ‘dur’ dediği vakit durma infaz ediliyorsun. Amerika’da polis seni durdurdu mu, ellerini kıpırdatsan infaz eder seni. Almanya da öyle... Ama bizim polisimiz öyle mi yapıyor Allah aşkına, sonuna kadar seninle konuşuyor. Bir tane vatandaşının burnunu kanatmamak için polis çaba sarf ediyor. Asker çaba sarf ediyor. Sen bu kadar yumuşak davranışın karşısında polise dikleşiyorsun, yazık, ne yapmış o polis, yazık? Bakın geçenlerde yanlış bir hadise oldu, polisleri dizmişler. Devletimizin kademesindeki insanlar onlardan dolayı üzüntülerini beyan ettiler. Polisi dizmiş suçlu arıyor polisin karşısında. Şımarık bazı insanların yüzünden.
Ve eıddû lehum mâsteta'tum min kuvve. Hariçteki ve içerideki düşmanlara ve maşalarına karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet hazırlayın, diyor Cenab-ı Hak. Kuvvet atmaktır, kuvvet silahtır, kuvvet askerdir, kuvvet toptur, tüfektir. Askeri gücünüz olsun, teknolojik gücünüz olsun, caydırıcı gücünüz olsun. Sizin bilmediğiniz Allah’ın bildiği nice düşmanlarınız var.  Onların hepsini korkutunuz.

Mustafa Arısüt / İpekyol