Neden Ak Parti?

Neden Ak Parti?

Çok değil bundan 7-8 yıl önceye kadar ilk, orta ve liselerde her bir sınıfta 50- 60 tane öğrenci ders yapmak zorunda kalıyordu, şimdi neredeyse 30 kişiyi bulan sınıflar kalmadı.

2-3 hasta bir yatakta kalıyordu. Hastasını ameliyat etmek için doktora bıçak parası adı altında rüşvet vermek zorunda kalmayan var mıydı? Bir çocuğunu evde bırakmış, hasta olan çocuğunu kucağına alıp doktora getirmek zorunda olan bir anne; bir şurup için 1 gün sıra beklemek zorunda kalıyordu... Eczane eczane dolaşıp ilaç bulamıyordu insanlar, bir eczane bende şu var bu yok, diğeri bu var bu şu yok diyordu...

Geçen gün bir vatandaş; “biz geçen yıl annemizi devlet hastanesinde açık kalp ameliyatı yaptırdık... Kalp Doktoru Cüneyt Şelli operasyonu yaptı, 1 kuruş paramız gitmedi. Oysa bundan 10 yıl önce 1 kalp ameliyatı; en az 5-6 bin liraya mal olurdu. Yorulması da cabası... şimdi devlet hastanelerin özel hastanelerden farkı kalmamış..” diyordu.

Peki bu vatandaş haksız mı? Tabi ki haksız değil… Çünkü geçmişte bu millete hizmet etmek için iktidara gelenler hep bu milleti sömürmüşler.   Tepeden bakmışlar, onların inancıyla ve kutsalıyla alay etmişlerdir.

Sen başörtü takamazsın, sen sakal bırakamazsın, sen bunu düşünemezsin, sen bu şarkı-türküyü okuyamazsın. Sen bunu yazamaz-çizemezsin… Hep baskıcı zihniyet, aşağılayıcı tavırlar… Gelen sadece kendi kesesini düşünmüş ve doldurmuştur.

İlk defa halkın içinden, halkı anlayan, halkın haklı taleplerini dikkate alan, insan hak ve hürriyetleri konusunda mesafe kat eden,..

Yollar, köprüler, tüneller kazan, otobanlar yapan, hızlı trenler, raylı sistemleri geliştiren… Hastaneler, okullar, her mahalleye bir sağlık ocağı, her mahalleye 2-3 ilkokul, 1-2 lise, her ilde en az 1üniversite inşa eden, bürokratik engelleri, formalite işlemleri kaldıran yâda en aza indiren, devletin kapılarını her vatandaşa açan, devletin millet için olduğunu kabul eden ve uygulamaya çalışan…

Farklı dillerde televizyon kanallarını açan ve aynı minvalde özel kanalların açılmasına alta yapı hazırlayan…Kürtçe ve farklı dillerin açılımını yaparak özel okullarda Kürtçe ders verilmesini serbest kılan…

Kısacası ülkede huzur, istikrar sağlayan, uluslararası arenada sözü geçen bir Türkiye inşa eden bir hükümet ve ortam var… Eksik ve hataları yok mu diyeceksiniz? Olmaz mı? tabi ki var. Ancak eksik ve hatalar bağırıp çağırmayla, hizmet eden bir hükümeti başkalarına yem etmekle giderilmez. Eksik ve hatalar; doğruya doğru, yanlışa yanlış denildiğinde telafi edilebilir.

Siz bir insana yaptığı her iş için yanlış derseniz, o doğrumu, yanlış mı yaptığını bilmez. Ancak isabetli kararların arkasında durulur, yanlışlarda da uyarılır ki o zaman doğru yol bulunur.

Son zamanlarda bakıyoruz bazı kesimler hükümeti illegal yollarla devirmek, onları bir kaşık suda boğmak istiyorlar. Hükümeti yıkmak isteyenlere baktığımız zaman; Sahtekârlar, aşırı ideolojik akımlar, sahte din adamları, milletin her değerine karşı olanlar, ırkçılar, laikler, din düşmanları, ahlaksızlar... Ve daha kimler kimler...

İki gün önce katıldığı bir televizyon programında başbakan yardımcısı ‘Bülent Arınç’ gazetecilere; "Cemaat tarafından Hükümetin ve Başbakanın tehdit edildiğini söyledi..." Yılların siyasetçisi ve başbakan yardımcısı olan bir kişinin söylediği bu sözler yabana atılacak sözler değildir.

Menfaat gruplarına fırsat vermemek adına hükümetin yanında durmak gerektiğine inanıyorum. Mesele Erdoğan meselesi değil, AKP meselesi de değil... Mesele memleket meselesi, birlik ve dirlik meselesi... Konu toplum yararı ve ülkenin çıkarı olunca bizim şahsi görüş ve çıkarlarımız önemli değil…

Başbakanı ve AKP yi yanlış icraatlarında uyaralım, eleştirelim ama onu seçimle indiremeyip türlü entrikalarla devirmeye çalışanlara da prim vermeyelim... Görülen o ki; mesele başbakanın şahsında Türkiye’nin siyasi istikrarı ve uluslararası arenada güçlü olmasını istemeyenler, atağa geçmiş durumda...

Bu yüzden şer odaklarına karşı ittifak yapmak her dürüst ve ülkesinin birliğini seven vatandaşın görevidir...

Selam ve dua ile