Ne oldu, Abdurrahman Bey?

Ne oldu, Abdurrahman Bey?

"Ne oldu, Abdurrahman Bey?" başlığıyla Vakit gazetesi yazarı yazdı:

Başsavcılık makamı, Abdurrahman Bey'e de kalmadı.Yeniden Başsavcı olmak için, aday bile olamadı.. Bundan sonra Yargıtay üyeliğine döner mi, o da bilinmez!

Oysa ne kadar önemsemişti Yargıtay Başsavcılığı görevini..
Kılı kırk yarar bir hali vardı, Başsavcılık görevini ifa ederken.
Tabii bu özelliği, önüne gelen her dosya için değil..
Sadece, ideolojisine karşı cenahtaki kişiler için.
Önüne gelen dosyadaki isim AK Parti mi?
Pireyi deve yapardı.
Dosyada CHP veya İşçi Partisi mi yazıyor?
Salla gitsin!
Daha geçtiğimiz hafta, duruşmamız vardı..
Başsavcı'ya hakaret etmişiz, 4 yıla kadar hapis cezası istemi ile yargılanıyoruz.
Ne demişiz Başsavcı'ya?
“CHP'ye Alman vakfından yardım yapıldığına ilişkin belgeler yayınlandı. Acaba Başsavcı, siyasi partilerin yurtdışından yardım alamayacağını bilmiyor mu?”
Devam ediyordum yazıya, “Bilmemesi mümkün değil. Mümkün değil ama, CHP'ye kapatma davasını niye açmadığı da meçhul?”
Yalan mıydı bu eleştiri?
Hayır.
CHP'ye Alman vakfından para yardımı yapıldığına dair belgeler, sayfa sayfa yayınlanmıştı.. Tahmin/iddia falan değil, resmen belge vardı ortada..
Ama Başsavcımız, “Almanya'dan sorulması” dedi, “Belgenin CHP'ye kaydı” dedi. Dedi ha dedi.. 4 seneyi doldurdu. Hala bir dava açamadı..
Başka ne demişiz o yazıda?
“AK Parti'ye karşı, ortada hiçbir sanıklık durumu olmadığı halde kapatma davası açan Başsavcı, İşçi Partisi'nin yöneticilerinden bir çoğu Ergenekon terör örgütü davasında tutuklu olduğu halde, o partiye kapatma davası açmıyor!”
Evet, söylediğimiz, söyleyeceğimiz bu..
Her iki eleştiri de, somut olaylara dayalı...
Her iki eleştirinin de, maddi delilleri var.
Başsavcı'nın masasının üzerinde, hala da duruyor.
Ama bu maddi gerçeklere rağmen, o iki partiye bir dava açılmadığı gibi, bir de bizim eleştirimiz “hakaret” sayılıp, aleyhimize dava açıldı..
Davadan korkuyor değiliz.
Ama hem dava açıp, hem de “Korku toplumu oluşturulmak isteniyor” cephesinde yer alıyorlar, ona şaşıyorum.
Öyle ya..
Davalar bize açılıyor.
Sonra bize dava açanların uzantıları, gazete sayfalarını “Korku toplumu oluşturuluyor” manşetleri ile donatıyorlar.
Bırakın da biz korkalım beyler..
Siz neden korkuyorsunuz ki?
O manşetleri atanlar gelsinler, Bakırköy Adliyesi'ndeki davalarını göstersinler.
Bir de bize açılan davaları görelim.
Bakalım, korkması gereken varsa bu toplumda, o kimmiş?
Her neyse..
Başörtüyü üniversitelerde serbest bırakma amaçlı anayasa değişikliği sebebi ile, Başsavcımız AK Parti'yi kapatma davası açmıştı..
4 yıllık Başsavcılık görevi süresince, hatırladığımız tek icraatı bu oldu..
Şimdi onun yerine bir başka Yargıtay üyesi, 21 Mayıs'ta göreve başlayacak.
Yeni Başsavcımıza, “Haydi CHP ile İşçi Partisi'ne de sen dava aç” diyecek değiliz.
Partilerin halk tarafından kurulup, halk tarafından kapatılacağının idraki içindeyiz.
Abdurrahman Bey'in, durduk yerde AK Parti'ye kapatma davası açması sebebi ile, CHP ve İP örneklerini vermiştik.
Çelişkiyi, çifte standardı ispat etmek için.
Dilerim, yeni Başsavcı, hiçbir partiye kapatma davası açmaz.
Kapatma kararını, halk adına birileri değil, halkın bizzat kendisi alır..
Zaten Başsavcı'nın kapatma davasındaki isabetsizliği ortada..
AK Parti'ye kapatma davası açtı.. O parti % 50'leri zorluyor..
İP'e kapatma davası açmadı.. Halk o partiyi kapanmıştan beter etti.
Evet, Başsavcı İP için kapatma davası açmadı ama, parti seçimlere bile giremiyor.
Darısı, Başsavcı'nın kapatma davası açmadığı ikinci partinin başına..
Yani CHP'nin..
Camilere “ucube” hakareti, başörtülünün gözlerine iç çamaşırı giydirme gibi küstahlıklar sebebi ile, CHP'nin de halk tarafından kapatılması yakındır.
Başsavcımız istemese de..

Ali İhsan Karahasanoğlu / Yeni Akit