MUTTAKİLERİN VASIFLARI

MUTTAKİLERİN VASIFLARI

Zehirli havanın yoğun yaşandığı şu ahirzamanın insanları olarak, bulunduğumuz dönemi iyi anlamak ve çözümlemek zorundayız ki; belki insanlık tarihinin hiç bir döneminde bu denli kaygan bir zemin ve zehirli bir atmosfer yaşanmadı...Bütün peygamberler bilhassa kendi dönemi olması hasebiyle Peygamber Efendimiz Deccal ve Ahirzaman fitnelerine karşı Ümmetlerini çok sıkı bir tenbihle uyarmışlar...O dönemin zorluklarını, meşakkatlerini, belalarını, fitnelerini  gökten boşalan yağmur misaliyle izah etmişlerdir. Bu dönemde insanların sabah mü'min akşama kafir; akşam mü'min sabaha kafir olarak çıkacaklarını, imanı korumanın kor ateşi elinde tutmaktan zor olacağını dile getirerek muttaki iddasında bulunanın çok olmasına karşın  gerçek takva sahiplerinin ise çok az olacağının işaretlerini de vermişlerdir...

Bu hakikatler çerçevesinde ilim şehrinin kapısı olan velayet şahı İmam Ali(ra)'nın gerçek takva sahipleri muttakilerin vasıflarını anlattığı-açıkladığı şu nurani sözler bizim için bir ölçü olup kendimizi  bu özelliklerle tartıp nerde bulunduğumuzu anlamamız açısından bir mihenk olacağı kanaatindeyiz...O nur sözlerin bir kısmını yazımıza aldık.

" İmam Ali Şöyle buyurdular:...Muttakilerin her birinin özelliklerinden bazıları da şunlardır: Sen onu dinde güçlü, yumuşaklıkta korkulu (ihtiyatlı), imanda şüphesiz, ilme haris, ılımlılıkta zeki, infakta şefkatli, dinde derin düşünceli, hilimde ilimli, zenginlikte orta halli, ibadette hûşûlu, yoklukta süslü, çetin zamanlarda direnişli, çilekeşlere karşı şefkatli, yerinde bağışta bulunan, kazançta yumuşak, helal rızık peşinde giden, hidayette neşeli, tamahtan kurtulmuş, istikamette (doğru yolda) iyi iş yapan, şehvet karşısında kendini koruyan, cahillerin onu medh etmesinden mağrur olmayan, kendi amelini muhasebe etmeyi terk etmeyen, kendisini suçlu bilen, güzel ve temiz işlere koyulan; fakat Allah’tan (c.c) korkup duran biri olarak görürsün. Akşamları kaygısı şükürdür. Sabahları ise kaygısı zikirdir. Geceyi korkulu geçirir. Gündüzü neşeli başlatır. Korkusu sakındırıldığı gaflete düşme endişesinden dolayıdır. Neşesi ise, elde ettiği fazilet ve rahmetten dolayıdır. Eğer nefsi azıp sevmediği şeylerde kendisine teslim olmazsa, isteklerini ondan esirgeyerek onu cezalandırır.  Sevinci korktuğu şeylerden kurtulmaktır. Asıl sevinci ise, ebedi nimetlere kavuşmaktır. Yok olup bitecek şeylere meyilsizdir. Hilmi ilimle, ilmi de amelle birliktedir. Tembellik ve bitkinlikten uzaktır. Sürekli şen ve neşelidir. Arzuları çabuk erişilebilecek şeylerdir. Yoldan kayması azdır. Alçak gönüllüdür. Nefsi, elde ettiğini yeterli bulur (hırsa düşmez). Cehaleti gizlidir; işi kolaydır; dini korunmuştur. Şehveti ölmüştür. Öfkesini yutmuştur. Ahlakı tertemizdir; kendisine söylenen sırları dostlarına açmaz. Düşmanların şahitliğini gizlemez. (Düşmanları lehine de olsa hakka tanıklık yapmaktan çekinmez) Göstermelik bir iş yapmaz. Utançtan dolayı (hayırlı) bir işi terk etmez. Ondan hayır umulur. Şerrindense emin olunur. Gafillerin içinde olsa da zikredenlerden olur.  Kendisine zulmedeni bağışlar. Kendisinden esirgeyene esirgemez. Kendisiyle ilişkiyi kesenle ilişki kurar, hilim ondan uzaklaşmaz, onu bezeyen ahlakı ve melali elde etmekten aciz kalmaz. Kötü söz, (çirkin hareket) ondan uzaktır; sözü yumuşaktır. Hilesi yoktur. İyi işleri çoktur; işi güzeldir, hayrı sürekli insana ulaşır; ama şerri olmaz. Sarsıntılı durumlarda metindir ve hoş olmayan işlerde sabreder; bollukta ve refahta şükreder. Öfkelendiği kimseye zulmetmez. Sevdiği kimse için günah işlemez; haksızlıkla bir şeyi iddia etmez. Üzerinde olan başkasının hakkını inkâr etmez. Şahit getirilmeden önce gerçeği itiraf eder. Kendisine emanet olarak verileni zayi etmez. Başkalarını yerici lakaplarla çağırmaz. Ne zulmeder ne zulmetmek ister. Komşusuna zarar vermez; birisinin bir belaya, musibete düşmesinden dolayı sevinmez. Doğru işe koşar. Emaneti sahibine verir.Çirkin işlere ilgisizdir.

Marufu emreder, münkerden sakındırır. Dünya işlerine bilgisi olmadan girmez. Haktan ayrılmaz, susarsa susması onu kaygıya düşürmez. Gülerse sesini yükseltmez. Elinde olan miktara kanaat eder; öfke onu yenemez. Heva ve heves onu aldatamaz. Cimrilik ona galip gelmez. Halkın malına göz dikmez. İlim öğrenmek için halka karışır. Salim kalmak için susar; anlamak için sorar. Hayır sözü dinlemesi, öğrenip başkalarını aciz bırakmak için olmadığı gibi, güzel söz konuşması da diğerleri karşısında kibirlenmek için değildir. Ona zulüm edilirse Allah-u Teala intikam alıncaya kadar sabreder.  Nefsi, onun elinden sürekli rahatsızdır. Fakat insanlar ondan hayır umarlar. Nefsini Ahireti için yorar. İnsanları nefsinden rahata ulaştırır, emin kılar. Birinden uzaklaşması (kötü harekete) buğz etmesi, öfkelenmesi, nefsini korumasındandır. Birine yaklaşması, yumuşaklıktan, rahmetten (ve esenlikten)dir. Uzaklaşması kibirden, ululuktan olmaz. Yaklaşması ise hileden ve tatlı dille aldatmak için değildir. Kendisinden önceki hayır ehline uyar ve sonradan gelen iyi iş yapacaklara önder olur."

Allah(cc) hepimizi gerçek takva sahiplerinden eylesin...inşaallah...vesselam.