MUCİZVÎ YARATMA SANATI VE BAZI HOCALAR
Kur’an’da Allah’ın yaratılışla ilgili emirleri ve fiilleri anlatılırken, birkaç yerde, “Semavat ve arzın yaratıcısı olan Allah bir şey murad ettiğinde ona ancak “KÜN” [OL] der, o şey de oluverir” buyrulmaktadır. (بَدِيعُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَإِذَا قَضَىٰ أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُن فَيَكُونُ)
Mucizeleri inkâr eğiliminde olan İlahiyat hocalarından bazıları çıkmış diyorlar ki: "Allah'ın "KÜN" emri ani ve defi değil, tedricîdir. Yani Allah "KÜN" emrini verdiği zaman anında oluvermiyor, yavaş yavaş ve zamanla oluyor. Bir çocuğun dünyaya gelmesi ve bir yumurtanın civciv olması gibi... Anlaşılan bu zatlar mucizevî yaratılışı inkâr cihetine gidiyorlar. Aynı zamanda, inkârcıların bir tezi olan evrim teorisinin de caiz olabileceğine gönderme yapıyorlar.
Oysa Allah iki türlü emri vardır. Birisi tedricidir, yumurtanın civcive dönüşmesi ve rahme düşen bir damla suyun insan olması gbi… Burada işler hikmetle yürütüldüğü için mucizevî yaratılış tedricî bir seyir izlemektedir. Kuşkusuz Allah isteseydi insanları 20 yaşlarında da dünyaya getirebilirdi. Bunun için hiçbir engel bulunmamaktadır. Zira onun kudreti engel tanımaz. Ama onun hikmeti insanın bu şekilde dünyaya gelmesini gerektiriyor.
Allah’ın emirlerinden birisi de defi ve anidir. Ayette ifade edildiği gibi bir şeyin meydana gelmesi için Allah “OL” dediği zaman, o şey anında ve defî bir şekilde meydana gelir. Eğer böyle olmasaydı, Allah Ateşe, "İbrahim'i yakma" emrini verdiği zaman, emir tedrici olarak yerine gelseydi neler olurdu, bir düşünün. Bu da gösteriyor ki, Allah bazı şeyleri hikmetle yapar. Bunun için verilen emir tedricidir. Ama bazı şeyleri de mucizevî ve harikulade olarak yaratır. Bunun için verilen emirlerin süresi bir göz açıp kapayıncaya kadardır.
Hz. Musa'nın asasının ejderhaya dönüşmesi için verilen emir, Hz. İbrahim'in ateşte yanmaması için verilen emir, Lut'un kavmine taşların yağdırılması verilen emir, Hz. İsa’nın ölüleri diriltmesi için verilen emir ve Resûl-i Ekrem’in (s) Miraca gidip gelmesi için verilen emir bu kabildendir.
Zaten Allah (c.c), (وَماَ أَمْرُناَ إِلَّا واَ حِدَةٌ كَلَمْحٍ بِالْبَصَرِ) "Bizim emrimiz ancak bir tek emirdir. O da göz açıp kapayıncaya kadar bir süre içerir" ayeti, Allah’ın bazı emirlerinin ani ve defî olduğunu ortaya koymaktadır.
“Yeni bir şey söyleyeceğim ve belki bu sahada meşhur olacağım, televizyonlar benimle mülakat yaparlar” diye bu safsatalara sarılanların, Yaşar Nurî Öztürk ve benzeri ilahiyatçıların akıbetlerine dikkatle bakmalarını tavsiye erdim. Eminim bu itikadı bozuklar, kıyamet günü Allah’ın huzuruna çıktıklarında mahcup olacaklardır.
Yaşar Nurî’den söz etmişken şunu da söyleyeyim: Yaşar Nuri, ehl-i Sünnete düşman bir karaktere sahipti. Televizyona çıktığı 1988 yılından beri, her zaman dinin bir kısmını kabul eden bir kısmını da inkâr edenlerin yanında yer aldı. Bazı televizyonlar, "Büyük kaybımız" diye onu anıp duruyorlar. Fakat bunlar onu dinsizliklerine alet ediyorlar. Bu yüzden Ehl-i Sünnet olmayan Mutezile ve benzeri insanlar öldüklerinde onlar için (عاَمَلَهُ اللهُ بِعَدْلِهِ) "Allah ona adaletiyle muamelede bulunsun" denilir. Başka ne diyelim.