Müslümanların Kurtuluşu İhlas-Uhuvvet ve Vahdetle Olur!..
MÜSLÜMANLARIN KURTULUŞU İHLAS-UHUVVET VE VAHDETLE OLUR!..
Hep birlikte Allahın ipine (Kurana) sımsıkı sarılın ve parçalanmayın! Allahın size olan nimetini hatırlayın ki,bir zamanlar (birbirinize)düşmanlar idiniz de (Allah) kalplerinizin arasını (İslam ile) birleştirdi; böylece Onun nimeti sayesinde kardeşler oldunuz. Ateşten bir çukurun kenarında (küfür içinde) idiniz de sizi oradan kurtardı. Allah size ayetlerini böyle açıklar, ta ki hidayete eresiniz. (Al-i İmran:103)
Hz. Peygamber Efendimizin Medineye hicreti öncesinde Medinedeki Evs ve Hazrec kabilelerinin (iki kardeş kabilenin) birbirlerine olan düşmanlık ve savaştan sonra tam ateş çukuruna düşmek üzereyken Allah ın onlara bir rahmeti olarak Peygamberin Medineye gelişi ile kalplerine İslam nurunun parıldaması sonucu aralarındaki kin ve adavet gitti yerini İslam kardeşliği aldı. Böylece bu kardeşlik ve vahdet İslamın ve müslümanların gücüne güç katarak kısa bir zamanda dünyanın bir çok yerine ulaşmasını, Hulafa-i Raşidin döneminde ise dönemin zalim Kisra ve Kayser imparatorluklarının yıkılarak fethedilmesini sağladı. İşte müslümanların kardeşliğinin kazanımı olarak bu döneme asr-ı saadet denildi.
Allaha ve Resulüne itaat edin; birbirinizle çekişmeyin; sonra içinize KORKU düşer de (size heybet veren) rüzgarınız (KUVVETİNİZ) gider, o halde sabredin! Şüphesiz ki Allah, sabredenlerle beraberdir. (Enfal:46)
Biz müslümanlar olarak her zaman yeni bir asrı saadet gibi bir dönemin özlemini çektik halen çekmekteyiz. Ancak İslam Alemi olarak yukarıda ki şu yüce ayeti kerimenin uyarısını gözardı ettiğimizden olacak ki günümüz dünyasında hem İslam hem de müslümanlar garip (dağınık,parçalanmış,birbirine düşmanlaştırılmış, uyutulmuş,kandırılmış) tek dişi kalmış canavar frenklere yem bırakılmıştır. Bu konu da Bediüzzaman hz.lerinin İslam Aleminin Vahdeti ve uhuvvetinin sağlanması gerektiği ile ilgili sadra şifa olan sözlerine uyanık bir kalple kulak verelim:
İşte ehl-i hakkın bu haksız ihtilaf marazının (hastalığının) merhemi ve ilacı birbirinizle çekişmeyin; sonra içinize korku düşer de (size heybet veren) rüzgarınız (kuvvetiniz) gider.- ayetindeki şiddetli nehyi ilahiyi (ilahi yasağı), -iyilik ve takva üzerine yardımlaşın- ayetindeki hayatı ictimaiyece gayet hikmetli emr-i ilahiyi düsturı hareket etmek ve ihtilafın İslamiyete ne derece zararlı olduğunu ve ehli dalaletin ehli hakka galebesini ne derece teshil ettiğini (kolaylaştırdığını) düşünüp, kemali zaf ve acz ile, o ehli hak kafilesine fedakarene ve samimane iltihak etmektir; şahsiyetini unutmakla riya ve tasannudan (yapaycılıktan) kurtulup, ihlası elde etmektir ( Lemalar:20) İşte, ey Risale-i nur şakirtleri ve Kur'ân'ın hizmetkârları! Sizler ve bizler öyle bir insan-ı kâmil ismine lâyık bir şahs-ı mânevînin âzâlarıyız. Ve hayat-ı ebediye içindeki saadet-i ebediyeyi netice veren bir fabrikanın çarkları hükmündeyiz. Ve sahil-i selâmet olan Dârüsselâma ümmet-i Muhammediyeyi (a.s.m.) çıkaran bir sefine-i Rabbâniyede çalışan hademeleriz. Elbette, dört fertten bin yüz on bir kuvvet-i mâneviyeyi temin eden sırr-ı ihlâsı kazanmakla tesanüd ve ittihad-ı hakikîye muhtacız ve mecburuz. (Lemalar:21) O muzır nefsin hatırı için mü'minlere adâvet etme. Eğer düşmanlık etmek istersen, kâfirler, zındıklar çoktur; onlara adâvet et. (Mektubat:22)
Küfür tek millettir.(Hadis-i Şerif) her dönemde yaşayan müslümanlara bir dikkat mesajıdır. Dünün Nemrudu,Firavunu,Ebu cehili, Bizansı; bugünün Amerikası, İsraili, İngilteresi, Rusyası hep aynı düşünceyle ve şeytani oyunlarla tek hedefi gütmüşlerdir o da İslamı ve Müslümanları yeryüzünden izi kalmayacak şekilde yok etmektir. Bu hedefe ulaşmak için bazen açık düşmanlıklarını sergilerken bazen dost rollerine girmeyi gerekli görmüşlerdir. Dost ve muhlis rolleriyle İslam Ümmetinin arasına nifak ve fitne tohumlarını atmaya (ki bu tohumlar mezhepsel(benim mezhebim hak diğerleri sapıktır ve yok edilmelidir),ırksal(üstünlük bizim diğerleri köle) ,coğrafya(bu vatan sadece bizim diğerlerini yok etmeli),derinin rengi, gibi ya da kültürel farklılıklar sürekli dünya ve yerli medya iletişim araçlarıyla yalan ve düzmece haberlerle konular irdelenerek Müslümanların birbirlerinden nefret etmeleri ve parçalanmaları sağlanır) böylece müslümanları olabildiğince birbirlerine düşman parçalara ayırmaya ve daha sonrada değişik yapay sebeplerle onları yutup yok etmeye çalışmaktalar ki bu çalışmalarında belli ölçüde gayelerine ulaşmışlardır. Şu an dünya müslümanlarının durumu içler acısı olarak gerçek kanıttır. Bu konuda da Bediüzzaman hz.lerinin İslam Ümmetine verdiği uyarı ve ders dolu sözlerine canu gönülden kulak verelim:
Ey bu vatan gençleri! Frenkleri (Avrupalıları) taklide çalışmayınız. Âyâ (acaba), Avrupa'nın size ettikleri hadsiz zulüm ve adâvetten (düşmanlıktan) sonra, hangi akılla onların sefahet ve bâtıl efkârlarına ittibâ edip emniyet ediyorsunuz? ( günahlarına ve batıl fikirlerine uyuyorsunuz onlara güveniyorsunuz) Yok, yok! Sefihâne (akılsızca) taklit edenler, ittibâ değil, belki şuursuz olarak onların safına iltihak edip (katılıp) kendi kendinizi ve kardeşlerinizi idam ediyorsunuz. Âgâh olunuz ki (biliniz ki), siz ahlâksızcasına ittibâ ettikçe, hamiyet (millet için fedakarlık yapmak) dâvâsında yalancılık ediyorsunuz. Çünkü şu surette ittibâınız, milliyetinize karşı bir istihfaftır ve millete bir istihzâdır ( alay etmek ve gülmektir).(Lemalar:17) Ey ehl-i hak olan Ehl-i Sünnet ve Cemaat! Ve ey Âl-i Beytin muhabbetini meslek ittihaz eden Alevîler! Çabuk bu mânâsız ve hakikatsiz, haksız, zararlı olan nizâı aranızdan kaldırınız. Yoksa, şimdiki kuvvetli bir surette hükmeyleyen zındıka cereyanı, birinizi diğeri aleyhinde âlet edip, ezmesinde istimal edecek. Bunu mağlûp ettikten sonra, o âleti de kıracak. Siz ehl-i tevhid olduğunuzdan, uhuvveti ve ittihadı emreden yüzer esaslı rabıta-i kudsiye mâbeyninizde varken, iftirakı iktiza eden cüz'î meseleleri bırakmak elzemdir. (Lemalar:4) "Haricî düşmanların zuhur ve tehacümünde dahilî adâvetleri unutmak ve bırakmak" olan bir maslahat-ı içtimaiyeyi en bedevî kavimler dahi takdir edip yaptıkları halde, şu cemaat-i İslâmiyeye hizmet dâvâ edenlere ne olmuş ki, birbiri arkasında tehacüm vaziyetini alan hadsiz düşmanlar varken, cüz'î adâvetleri unutmayıp düşmanların hücumuna zemin hazır ediyorlar? Şu hal bir sukuttur, bir vahşettir, hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyeye bir hıyanettir. (Mektubat:22)
İşte, ey mü'minler! Ehl-i iman aşiretine karşı tecavüz vaziyetini almış ne kadar aşiret hükmünde düşmanlar olduğunu bilir misiniz? Birbiri içindeki daireler gibi yüz daireden fazla vardır. Herbirisine karşı tesanüd ederek, el ele verip müdafaa vaziyeti almaya mecburken, onların hücumunu teshil etmek, onların harîm-i İslâma girmeleri için kapıları açmak hükmünde olan garazkârâne tarafgirlik ve adâvetkârâne inat, hiçbir cihetle ehl-i imana yakışır mı? O düşman daireler, ehl-i dalâlet ve ilhaddan tut, tâ ehl-i küfrün âlemine, tâ dünyanın ehvâl ve mesâibine kadar, birbiri içinde size karşı zararlı bir vaziyet alan, birbiri arkasında size hiddet ve hırsla bakan, belki yetmiş nevi düşmanlar var. Bütün bunlara karşı kuvvetli silâhın ve siperin ve kalen, uhuvvet-i İslâmiyedir. Bu kale-i İslâmiyeyi küçük adâvetlerle ve bahanelerle sarsmak, ne kadar hilâf-ı vicdan ve ne kadar hilâf-ı maslahat-ı İslâmiye olduğunu bil, ayıl. Ehâdis-i şerifede gelmiş ki: "Âhirzamanın Süfyan ve Deccal gibi nifak ve zındıka başına geçecek eşhâs-ı müdhişe-i muzırraları, İslâmın ve beşerin hırs ve şikakından istifade ederek, az bir kuvvetle nev-i beşeri hercümerc eder ve koca âlem-i İslâmı esaret altına alır... Ey ehl-i iman! Zillet içinde esaret altına girmemek isterseniz, aklınızı başınıza alınız. İhtilâfınızdan istifade eden zalimlere karşı Ancak müminler kardeştir kale-i kudsiyesi içine giriniz, tahassun ediniz. (Mektubat:22)
Alem-i İslama Sirac olan Risale-i Nur, tüm İslam Ülkelerindeki Müslümanların birbirlerine olması gereken bakış açısını-yaklaşımının (uhuvvet ve vahdet dairesinde olması gerektiğini) en net şekilde yüce Kurandan süzülen ilahi veciz sözlerle izah etmiştir aksi durumda ehl-i dalalete ve küfür alemine yardım edilmiş böylece İslama ve müslümanlara büyük bir darbe vurulmuş olacağını belirtmiştir ki bu Allah katında hesabı verilemeyecek bir günahtır. Hiçbir ihlaslı müslüman, Bediüzzamanın hak ve hakikat dolu şu nur sözlerinin aksine hareket etmez-etmeyecektir inşaallah-...