Münafık Liderlerin Tehlikesi!..
Münafıklık kafirlikten kötü olduğu hepimizin malumudur. Ancak münafıklıkta kafirliğin Müslümanlıkla kılıflanmış gizlenmiş halidir. Ancak sözlerin aksine yapılan çalışmalar filler kişiyi ele verir. Sözler hak ancak filler batıldır. Açık ve net insanlar tek yönlü hareket halindedir. Ancak münafıkların sözleri de filleri de karışıktır. Bir o yönde bir bu yönde bir sağ da bir sol da görünürler.
Bir insan kuzey kutba doğru ilerliyor, yaklaşıyorsa güney kutuptan da o derece uzaklaşıyor ve karşı duruyordur. Kişi İslam ve İslam alemine ne kadar yaklaşıyor ne derece dost oluyorsa o kadar Siyonizm ve emperyalizmden uzaklaşıyor demektir. Aksi halde ise zıt olan durum meydana gelecektir. Bu durum açık ve net olan insanlarda böyle cereyan etmektedir ancak net ve açık olmayanlar ne güneyden, ne kuzeyden; ne doğudan, ne batıdan; ne tam İslamdan yana, ne de tam Frenklerden (Avrupalılardan) olduğunu belli etmezler zahiren renkleri belli değildir, kinayeli bir havaları vardır, herkes kendinden olduğunu sanır çünkü kinayeli-çift yönlü konuşurlar ve ona göre iş yaparlar, zihinler karışır, bilgi kirliliği ve puslu havalar her zaman işlerine yarar.
Kimyacı gibidir her şeyden biraz katar terazinin kefesini gözetir, İslam kefesi hafiflemişse biraz İslami nutukla bu kefeyi ağırlaştırır ancak dozajına dikkat eder kaybettiği sinerjiyi kazanacak kadar verir, şeytani dost ve müttefiklerini hiçbir zaman ihmal etmez onlarla dostluğunu her geçen gün arttırır şeytanlarının yanına gelince biz onlarla alay ediyoruz siz bizim gerçek dostumuz-sırdaşımızsınız ayetinin tecellisi oluverir, ancak fark ettirmez çok dikkat çekerse istemeye istemeye dostlarını biraz eleştirir böylece teraziyi dengeye getirir, insanlar bu duruma bağışıklık kazandığı için her günkü gelişmeler olarak bakar ve inanır, sivrisinek hükmündeki şahıs ve olayları yılan gibi göstererek insanların dikkatini sivrisineğe çeker öte yandan yılan ve akrep gibi zehirli ve insanlığın kanını emerek yaşayan vampir canavarları, İslam düşmanlarını ise dost ve masum, iyi niyetli olduklarını göstermeye çalışır ama zahiren de bazen onları eleştirmekten de geri kalmaz ki insanların zihinleri karışsında hakikat anlaşılmasın, her fırsatta İslam ve müslümanların yararını gözeten söylemlerde bulunurken ne hikmetse amelde bütün yaptıkları İslam düşmanları-frenkleri-Avrupalıları sevindirir onların işine yarar, onların güçlenmesini sağlar.
Peygamber Efendimizin ümmeti için kaygılanmasını sağlayanlar bunlardır çünkü bunlar açık ve net olmadıklarından kapkara şeytani plan ve hilelerini, canavar yüzlerini sütten çıkmış ak kaşık misali beyaza boyamışlardır, bunlar bir elleriyle müslümanlarla musafaha yaparken diğer elleriyle islam düşmanı Emperyalizmin-Siyonizmin hançerini İslam Halklarının bağrına saplamaktadırlar, bunlardır bir taraftan ayet okurken bir taraftan dünyada ne kadar şeytan yüzlü canavar tiynetli ve siyonist tasmalı kelbi beyaban varsa onları silahlandırıp gönderdiği İslam Ülkelerini, Kerbelalara çevirip Yezid misali katlettiği masum canlar üzerine şimdi Bedirin intikamını aldık-müşrik atalarımızın intikamını aldık diyenler, şimdilerde emperyalizm ve siyonizm düşünceli insan bozması canavarlar tarihte haçlı seferleri gibi düzenledikleri bir çok savaşlarda ölen atalarının intikamını, İslam Ümmetini parçalayarak, bibirleriyle savaştırarak, gerekirse kendisi gelip katlederek alıyor- almak istiyor işte bu noktada en büyük görev de; yeri geldikçe namaz kılan, İslamdan dem vuran, barışın önemini anlatan ancak her imkanı ve zemini-şartları emperyalizme, siyonizme hizmet için kullanan tam münafık ve yerli görünen bir güruha iş düşmektedir Kuran-ı Kerim başlıca bir sureyi bu konuya ayırmış ve adını da Münafikun diyerek meselenin tarih boyu her dönemde önem arz edeceğinden biz müslümanların dikkatini çekerek asla gaflete düşülmemesini ihtar etmiştir.
Bediüzzaman Hazretlerinin konuyu özetlercesine ve müslümanlara bir düstur hükmünde nurefşan olan sözü: "Bana ızdırap veren," dedi, "yalnız İslâmın mâruz kaldığı tehlikelerdir. Eskiden tehlikeler hariçten gelirdi; onun için mukavemet kolaydı. Şimdi tehlike içeriden geliyor. Kurt, gövdenin içine girdi. Şimdi, mukavemet güçleşti. Korkarım ki, cemiyetin bünyesi buna dayanamaz. Çünkü, düşmanı sezmez. Can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder. Cemiyetin basîret gözü böyle körleşirse, îman kalesi tehlikededir. İşte benim ızdırâbım, yegâne ızdırâbım budur. Yoksa, şahsımın mâruz kaldığı zahmet ve meşakkatleri düşünmeye bile vaktim yoktur. Keşke bunun bin misli meşakkate mâruz kalsam da, îman kalesinin istikbâli selâmette olsa!" (Tarihçe-i Hayat) Ey bu vatan gençleri! Frenkleri (Avrupalıları) taklide çalışmayınız. Âyâ (acaba), Avrupa'nın size ettikleri hadsiz zulüm ve adâvetten (düşmanlıktan) sonra, hangi akılla onların sefahet ve bâtıl efkârlarına ittibâ edip emniyet ediyorsunuz? ( günahlarına ve batıl fikirlerine uyuyorsunuz onlara güveniyorsunuz) Yok, yok! Sefihâne (akılsızca) taklit edenler, ittibâ değil, belki şuursuz olarak onların safına iltihak edip (katılıp) kendi kendinizi ve kardeşlerinizi idam ediyorsunuz. Âgâh olunuz ki (biliniz ki), siz ahlâksızcasına ittibâ ettikçe, hamiyet (millet için fedakarlık yapmak) dâvâsında yalancılık ediyorsunuz. Çünkü şu surette ittibâınız, milliyetinize karşı bir istihfaftır ve millete bir istihzâdır ( alay etmek ve gülmektir).(Lemalar:17)... vesselam.