Mültecilere yapılan vahşete de sesimizi yükseltelim

Uyuşturucu çetelerinin kaçırdıkları Suriyeli aileye yönelik gerçekleştirdikleri işkence ve tecavüz vahşetine tepki gösteren Avukat ve STK’lar, bu vahşiliği yapanlara karşı herkesin sesini yükseltmesi gerektiğini belirtti.

Mültecilere yapılan vahşete de sesimizi yükseltelim

 

Geçtiğimiz günlerde Fatih’te uyuşturucu çetelerine yönelik gerçekleştirilen operasyonda insanlık adına utanç verici bir olay ortaya çıktı. Uyuşturucu satışı yaptığı belirlenen Suat Ş. ve beraberindeki şüphelilere yönelik çalışma başlatıldı. Uyuşturucu ticareti yapan Şuat Ş.'nin surların arasında baraka yaptığını tespit eden polis, eve yaptığı baskında bir Suriyeli aileyi de evde bağlanmış ve baygın halde buldu. Çete üyeleri Suriyeli bir aileyi kaçırıp günlerce işkence etmiş ve eşinin gözleri önünde hanımına tecavüz etmiş. Bu vahşeti gerçekleştiren çetelerin insanlıktan nasibini almayan mahlûklar olduğunu ifade eden avukat ve STK’lar bu olayın faillerinin en üst seviyeden cezalandırılması gerektiğini ifade etti.
Allah korkusu olmayan insanlar suç makinesine dönüşüyor
Bu vahşeti gerçekleştirenlerin Allah korkusu olmayan aşağılık insanlar olduğunu ifade eden Av. Gülden Sönmez, “Bu süreçte yapılması gereken en önemli şey buna sebep olanların bulunup en üst seviyeden cezaya çarptırılması gerekiyor. Bu tür vakıaların her ne kadar haberleştirilmesi ve medyaya yansıması olumsuzluk olarak değerlendirilse de diğer taraftan da suçların önlenmesinde verilen yüksek tepkiler bu olayların önlenmesinde büyük katkısı olacaktır. Maalesef bizim toplumumuzda da özellikle bu tür suçların daha da artmasına sebep oluyor. Toplumsal duyarlılık ve tepki veya toplum içerisinde kendiliğinden oluşturulacak olan oto kontrol aslında bu tür suçların önlenmesine büyük bir etkisi olur. Biliyoruz ki Allah korkusu olmayan insanlar bu tür suçları işliyor. İster Suriyeli bir aile olsun isterse de farklı bir bölgedeki aileye karşı olsun Allah korkusunun kaybolduğu bir yerde en korkunç bir vahşi hayvandan daha aşağı ve bir suç makinasına dönüşme ihtimali hepimizin malumudur. Toplumun her kesiminden bu tür olaylara ciddi bir tepkinin gelmesi ve bu tür suçlara dair soruşturma ve davaların halk tarafından, STK’lar tarafından gözlemlenerek aslında bu tür suçları işleyenlerin ne kadar ağır sonuçlarla karşılaşabileceğini toplumun önüne getirilmesi lazım ki başkaları için de caydırıcı bir yönü olsun” ifadelerini kullandı.
Gücü, ideolojisi ne olursa olsun her kime karşı yapıldıysa buna sesimizi yükseltmeliyiz
Bu tür fiillere maruz kalan tüm insanlar için en üst seviyeden tepkinin verilmesi gerektiğinin altını çizen Sönmez, “Toplumumuzun Suriyelilere yönelik yardımseverliği, merhameti, kucak açmışlığı, kendi içerisinde misafir etme tarzı ve biçimi dünyaya örnek olacak türden bir davranıştır. Ancak maalesef Suriyelilere yönelik bu tür vakıalarla da karşı karşıya kalıyoruz. Burada medyanın olayı ele alış biçimi, görmezden gelmesi veya daha az seviyede görmesi o olayın toplum içerisinde değer görmesini de etkileyebiliyor. Özgecan’a karşı yapılan vahşet bütün Türkiye’de haklı olarak gündem edildi ve lanetlendi. Bana sorarsanız böyle bir fiile maruz kalan insanlar birbirinden daha az değerli değildir. Aynı duyarlılığı herkes için göstermek gerekir. Gücü, ideolojisi ne olursa olsun sonuçta bu olaylara insani ve İslami açıdan bakıp her kime yapılırsa yapılsın aynı refleksle hareket etmek gerekir. Ben bütün kadın derneklerini, insan hakları kurumlarını bu vakıanın aydınlatılması ve suçluların hak ettiği cezaları bulması için takipçi olmaya çağırıyorum.” dedi.
Mülteciler bir çocuk gibi korunmaya muhtaçtır
Bu olayın bir vahşet olduğunu ifade eden Uluslararası Mülteci Derneği Başkanı Avukat Uğur Yıldırım ise, “Bu vahşetin altında yatan, bunu bu insanlara reva görenlerin zihinlerinde, aciz durumda olan o insanların sıkıntılarından faydalanma durumu var. Korunmasız ve savunmasız insanlar her zaman mafya örgütlerinin, çocuk tacirlerinin, uyuşturucu tacirlerinin, silah ve organ mafyasının hedefindeler. Çünkü bu insanların sahipleri yok ve kendilerine sahip çıkan kimse de yok. Her zaman tehlikelere açık bir konumdadırlar. Çocuklar nasıl ki her zaman tehlikelere karşı korunmaya muhtaçsa aynı şekilde mülteciler de böyle korunmaya muhtaçtırlar. Birçok ağır işlerde çalıştırılanlar var. Yine bu insanlar birçok çete ve örgütlerin pençesine düşüyorlar. Bu konuda birçok acılı hayat hikâyesini dinledik. Tanımadığı insanlar tarafından çocukları ellerinden alınanlar, tacize ve tecavüze uğrayan insanlar oluyor. Bu çeteler insan olarak kabul edilemez. İşkence suçu TCK’da tanımlanmış olup bu kişilerin ayrıca işkenceden yargılanmaları gerekir. İnsanlığa karşı işlenen suçlardan da yargılanması gerekir. Burada önemli olan mültecilere de Türkiye insanlarına tanınan haklar ve hak arama yollarını açık tutmamız lazım ki, bu tür vahşetler caydırıcı bir hükümle karşılaşsın.” şeklinde konuştu.
Bu olaya da en az Özgecan vakasındaki gibi sesimizi yükseltmeliydik
Mültecilere karşı empati kurarak dertlerini dertlenmemiz gerektiğini ifade eden Yıldırım, “Özgecan’ın tecavüzcüleri ve katilleri toplum için ne kadar tehlikeli ise mültecilere bunu reva gören çeteler de onlar kadar tehlikeli görülüp tepki verilmelidir. Bütün insanların Özgecan vahşetine yaklaşımı gibi bu vahşeti de öyle görmelidir. Mültecilerle empati kurup onların yaşadığı şeyleri hissetmemiz lazım. Onların da insan olduğunu, bizlerden hiçbir farklarının olmadığını görmemiz gerekir. Bizler ırk ve renk bakımından bizden ayrı olsalar da insan olarak hepimizin aynı olduğunu bilmeli ve buna karşı tüm gücümüzle tepkimizi ortaya koymamız gerekiyor. Suriyeli ailenin başına gelen vahşetin Türkiye’de yaşayan herhangi bir ailenin başına da gelebileceğini düşünerek hareket etmeliyiz. İnsanların bu olaya yeteri kadar tepki göstermemesindeki etken mültecileri kendilerine yakın görmemelerinden kaynaklanıyor. Bu da bizim insanlığımızın eksik olmasındandır maalesef. Mültecilere olan bakış açımızı değiştirebilir ve yeteri kadar empati kurabilirsek bu olaylara gereken tepkiyi en üst seviyeden verebiliriz diye düşünüyorum.” dedi. (M. Erkan Yavuz - İLKHA)