Mirkelam hakkında şok iddia

Şanlıurfalı sanatçı Mirkelam hakkında şok iddi!... Bakın Mirkelam ne zaman ve nasıl meşhur olmuş?

Mirkelam hakkında şok iddia

Akit Gazetesinden Yener Dönmez bugünkü yazısında 28 Şubat darbesini yazarken Şanlıurfalı pop sanatçısı Mirkelam hakkındaki iddiasını yazısının sonuna bıraktı. İşte "Karargah’ın kapısında boş yere yatmışlar!" başlıklı o yazı;


 

28 Şubat davasının omurgasını oluşturan BÇG ile ilgili çok şey konuşuldu, çok şey yazıldı.

Hatırlarsanız daha önce lider kadrosu BÇG’nin varlığını inkar ediyor, başta Org. Karadayı olmak üzere önemli aktörlerin tümü “yok öyle bir şey” diyorlardı.

Ancak hafta içi medyada ilk kez Akit’te tam sayfa olarak yayınlanan BÇG şeması ile BÇG yerleşim krokisi neyin ne olduğunu tüm yönleriyle ortaya koydu.

Büyük yankı uyandıran manşet haberimizdeki kroki, cuntacıların nerede, ne şekilde, nasıl koordine olduklarını ayrıntılı biçimde gözler önüne serdi.

Akit yayınlayana kadar, BÇG’nin yapılanması ve yerleşkesiyle ilgili hep farklı rivayetler, değişik söylentiler, şehir efsaneleri dile getiriliyordu.

Fakat Akit’te yayınlanan şema ve kroki ile 28 Şubat darbecilerinin merkez üssü gibi kullandığı BÇG’nin net adresi, görev yaptığı kat ve mekanın teknik özellikleri bütün yönleriyle deşifre oldu.

Belgeyi incelerken en fazla dikkatimi ne çekti biliyor musunuz?

BÇG’nin adresi.

Çünkü “cuntacı gazeteciler” 28 Şubat’ta büyük bir iştiyakla Genelkurmay Başkanlığı önünde gece nöbeti tutar, Karargah’ın ışıklarının yanıp yanmadığını takip ederlerdi.
Kroki’de BÇG’nin bulunduğu katın -2 olduğunu öğrenince güldüm.

Meğerse o malum gazeteciler boşuna uykusuz kalmışlar.

BÇG aktörleri -2’de çalışarak ışık meraklısı bütün gazetecileri atlatmışlar. Yani yer altına inmişler.

SKKHM’nin de bulunduğu bu katta İç Güvenlik Plan Şubesi ile İç Güvenlik Harekat Şubesi’nin kesiştiği uzun koridorun sonunda şifreli kapılarla korunan üst düzey güvenlikli, kare şeklindeki özel bir odada faaliyetlerini yürütmüşler.

Özel şifreyle girilebilen bu “kozmik oda”da 25 kişilik çekirdek kadro görev almış.

Kroki ve şemada net biçimde BÇG yapılanmasında sorumluluğun; Plan Şube Müdürlüğü, İç Güvenlik Daire Başkanlığı, Genelkurmay Harekat Daire Başkanlığı (Çetin Doğan), Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir’den sonra bizzat 1. Başkan’a kadar uzandığı görülüyor.

Bunca kanıt ve belgeden sonra artık Karadayı dahil hiç kimse inkar edemiyor BÇG’nin darbe üssü gibi çalıştığını lakin tutukluluktan yırtmak için trajikomik açıklamalardan da geri kalmıyorlar.

Çetin Doğan gibi, “BÇG’nin yasal bir kuruluş” olduğunu ileri süreni mi ararsınız, YÖK eski Başkanı Gürüz gibi “Fişleme değil, fihristleme yöntemi yaptıklarını” iddia edeni mi, Refah-Yol’a övgüler yağdırıp “Erbakan vefat etmeseydi benim lehime tanıklık yapardı” diyeni mi?

Yazık, acınası bir hâl…

Önceki gün TRT Radyo’da görüştüğümüz dönemin yakın tanıklarından Refah Partisi Milletvekili Hasan Hüseyin Ceylan anlatıyor: “Her hafta MGK toplantısı yapılır askerler hazırlıklıyız imajı vermek için çok sayıda içi boş mavi klasörlerle gelirdi. MGK’da askerlerin ileri sürdükleri iddialar ve yönelttikleri suçlamalara Erbakan Hocamız bir gün ‘bunlar MOSSAD’ın iddiaları’ dedi. 8 saat süren malum 28 Şubat MGK’sı biter bitmez beni konutuna çağırdı ve ‘Parti kurmaylarını arayın. Yarın kozmik toplantı yapacağız’ dedi. Ben de ‘Hocam bunca yıldır yanınızdayım ilk kez sizden kozmik ifadesini duyuyorum’ dedim. ‘Orada öğrettiler’ dedi. Erbakan Hocamıza her türlü haksızlığı yaptılar ancak o devleti yücelten, devlete büyük bir kutsiyet atfeden, son derece nazik, son derece nezaket ve rikkat sahibi bir şahsiyet olduğu için olanları büyük bir sükunet ve tevekkülle karşılamıştır.”

Ceylan o dönem finans, medya, bazı bürokrat ile siyasiler ve Cumhurbaşkanı Demirel’in desteğiyle estirilen rüzgarı şu ilginç anekdotu paylaşarak aktarıyor:

“1996 yılında asker kökenli milletvekillerinin tümüne Kara Harp Okulu’nda bir brifing veriliyor. Katılanlardan RP Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak orada yaşadıklarını bizimle şöyle paylaştı: ‘Askerler gösterdikleri sunumlarla, emrimizden çıkmayan medya ile gündemi biz belirleriz. Yöneticileri biz belirleriz, Türkiye’yi biz yönetiriz. Biz ne dersek o olur. İstediğimizi meşhur ederiz, istemediğimizi itibarsızlaştırırız anlamına gelen mesajlar verdiler. İlginç bir simülasyon gösterisi yaptılar. Dev ekranda daha önce hiç görmediğimiz beyaz elbiseli, uzun sivri faulleri olan bir gencin koşarak şarkı söylediği bir klip izlettirdiler. ‘Bu şarkı söyleyen ismi tanıyor musunuz?’ diye sordular. Hiç birimiz tanımıyorduk. Bize ‘kısa bir süre sonra bu isim şöhret olacak. Direktiflerimizle medyada bu isimle ilgili haberler yapılacak, köşe yazıları yazılacak ve bu isim meşhur yapılacak.’ dediler. Sonra o şahısla ilgili medyada sıkça haberler, Ertuğrul Özkök, Mehmet Ali Birand, Ali Kırca, Güneri Civaoğlu’nun övgü dolu yazılarıyla karşılaştık. O gün bize gösterdikleri isim daha sonra ‘her gece’ klibiyle meşhur edilen Mir Kelam adlı pop şarkıcısından başkası değildi.’ O simülasyona başkaları da şahit. İşte o dönem böyle bir atmosfer hakimdi.”
Maalesef Siyonizm’in kayığına binip postmodern darbe yapanlar bugün mahkeme kapısında maval okuyorlar.

“Erbakan vefat etmeseydi benim lehime tanıklık yapardı” savunmaları ile, cezadan kurtulmayı tasarlıyorlar..

Samimiyet lütfen. Çırpındıkça batıyorsunuz.