Miracımız Miraç Olsun 3
Miraç denince akla gelecek önemli bir konu da Rabbimizden bize gönderilen üç hediyedir. Bu ilahi hediyeler Allah (cc) kullarına özeli bir lütfu ve ihsanı olduğu gibi, Resulullah (sav) ın da ümmetine olan şefkat ve merhametinin açık bir göstergesidir.
Dünyada ümmeti, hayatı boyu ümmeti diyen ve ahirette ümmeti diyecek olan Nebiyi Zişan, miraçta da bizi unutmadı. Miraç gecesinde rahmeti rahmana vasıl olmanın, onun cemalini görmenin hazzını yaşayınca, ümmetine de bu lahuti lezzetten bir nebze diledi. Rabbul âlemin de, kullarının beş vakit namazla kendisinin huzuruna varmalarını takdir buyurdular.
Evet, Resulullah (sav) bizi unutmadı, ama biz onu unuttuk. Onun sünnet ve siyretine sahip çıkmamakla, onunun emanet ettiği Kur'an ve Sünneti hayatımızın mihveri kılmamakla unuttuk. Onu, onun davasını, onun ashabını nesillerimize öğretmemekle unuttuk. Hayatımıza onu rehber, önder ve örnek edinmeyerek unuttuk.
İşte neslimizin hali… Evlatlarımız, neslimiz, futbolcuları, şarkıcıları, artistleri tanıyor ama peygamberlerini tanımıyor. Onun öğretilerinden habersiz. Onun davasına yabancı. O ve ashabının (Rıdvanullahi aleyhim ecmaîn) bu davayı bize salimen ulaştırmak için çektikleri çileler ve katlandıkları zorluklardan habersiz.
O halde çere, nesillerimize Resulullah (sav) ve ashabını, onun dinini, davasını gereği gibi nesillerimize öğretmektir. Bu da miraç geceleri, kutlu doğum haftaları ve mevlit kandili gibi fırsatları gereğince değerlendirmekle mümkündür. Bu zamanları, biraz zikir ve salavat, biraz da içi boşaltılmış mevlit ve ilahilerle geçiştirirsek, gereğini yapmış olmayız.
Pratik bir tavsiye:
Gelin hep beraber evlerimiz de bir aile ders halkası oluşturalım. Öncelikle eşimiz ve çocuklarımız, sonra duruma göre gerekirse mahrem akrabalarımızın da katılacağı haftalık bir siyer dersi yapalım. Onların sevilerine uygun bir siyer kitabı tespit edelim. Ders günü akşamımızı tamamen bu işe ayıralım. O akşam, TV, net, telefon gibi cihazları tatil edelim. Oğlumuz, kızımız, eşimiz, torunumuz, kısaca ailenin uygun ferleri, birer sayfa veya birkaç paragraf siyer okusun. Biz de onların sevilerine uygun, ders ve ibretler çıkararak, küçük yorumlar yapalım. Tabi bu yorumları diğer katılımcılar da yapsa daha iyi olur. Böylece takriben bir yıl içinde Resulullah (sav) ın hayatını ailece işleyip paylaşmış oluruz.
Siyerden sonra beraberce Kur'an mealini aynı şekilde işleyebiliriz. Daha sonra ihtiyaç kadar; fıkıh, akaid, Sahabe hayatından dersler, davet fıkhı gibi dersleri devam ettirebiliriz. Bunu yaptığımız zaman göreceksiniz ki, hayatımız değişecektir. Yuvamıza huzur ve bereket dolacaktır. Bizimle eşimiz, aile bireylerimiz arasında sevgi ve saygı pekişecektir biiznillah.
Miracın üç hediyesi:
- Beş vakit namaz…
Namaz başlı başına bir konu olup ayrıca işlenmesi gerekir. Bu konuda yayınlanmış nice makalelerimiz mevcuttur. Oralara müracaat faydadan hali olmayacaktır. Ancak Miraç vesilesiyle namazlarımızı gözden geçirelim. Namazlarımız ibadetten âdete dönüşmüşse ve namazlarımızda rabbimizle buluşamıyorsak, namazlarımız Refref olmaktan uzaklaşmış olup bizi miraca taşıyamaz. Ayrıca namazlarımız bizi “fahşa ve münkerat” tan alıkoymuyorsa aynı sorun var demektir. Daha nice dersler alınabilir. İşte miraçtan almamız gereken en büyük derslerden biri de bu olsa gerektir.
- Bakara suresinin son iki ayetleri…
Bu ayetler imanı yüreklerimize nakşederken aynı zamanda en güzel dua ve yakarış örneklerini de öğretmektedir. İşte, Rabbimizle aramızdaki perdelerin kalktığı, rabbimizin yeryüzü semasına tecelli ettiği; miraç gecesi vs. geceleri her hayırlı amel açısından daha bir gayretle değerlendirelim ama özellikle duayı unutmayalım. Ümmet olarak duaya her zaman muhtacız ama şimdi daha çok… “…Rabbimiz! Eğer unutacak veya yanılacak olursak bizi sorumlu tutma. Rabbimiz bizden öncekilere yüklediğin gibi, bize de ağır yük yükleme. Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmeyeceği şeyi taşıtma, bizi affet, bizi bağışla, bize acı. Sen Mevla’mızsın, kâfirlere karşı bize yardım et.” (Bakara 2/186)
- Şirkten sakınıp iman üzere öleceklerin azâd müjdesi. Miracın tek bu hediyesi bile müjde olarak yeter ve artar.
Ancak bu vb. müjdeler, bizi daha çok rabbimize yaklaştırıyor, ona taat ve ibadette daha samimi olmamızı sağlıyorsa, o zaman bir manası var. Aksine bizi tembelliğe, kendimizi koy vermeye götürüyor, kullukta gevşekliğe sebep oluyorsa, o zaman şeytanın tuzağına düşmüşüz demektir. Bu durumda müjdeler felaketimiz olur. Bizi Allah (cc) a yaklaştırma yerine tam tersine uzaklaştırır.
Rabbimiz miraç ve tüm mübarek zamanlardan azami derecede istifadeye bizleri muvaffak eylesin. Âmin… Selam… Dua…