MHP'NİN KASETLERİ NE ANLAMA GELİYOR?
Bir aydan fazladır MHP'nin başı kasetlerle derttedir. Partinin Üst düzey yöneticilerinden on tanesi profesyonelce hazırlanmış şantaj kasetleri sebebiyle milletvekilliğinden, partilerinden ve adaylık sürecinden istifa ettiler. Acaba bu kasetleri hazırlayan odaklar ne yapmak istiyorlar, ya da ne yapmak istediler? Bu kasetlerin anlamı nedir?
MHP'ye yönelik olarak ortaya çıkan kasetlerin üç önemli yönü vardır. Birincisi ve en önemlisi siyasi yöndür. Her şeyden önce şunu iyi bilmeliyiz ki, Ak Partiye karşı varlık gösteremeyen muhalefet (CHP ve MHP), mensuplarının önemli bir kısmı hapis olan ETÖ terör örgütünü çok rahatsız etmiştir. Çünkü örgütün yer altı teşkilat mensupları baktılar ki Ak Parti, Cumhuriyet tarihinde benzeri görülmemiş bir biçimde üçüncü kez iktidar oluyor. 2007 seçimlerinden sonra deşifre olmaya başlayan ve elebaşları tutuklanmış bulunan ETÖ örgüt mensuplarının tek umutları CHP idi. Fakat CHP'nin başında, partiyi hep geriye götüren bir adamın var olduğunu gördükçe umutları tükeniyordu. Bir tek çareleri kalmıştı… CHP'nin genel başkanını bir kasetle değiştirmek… O takdirde ancak CHP oylarını arttırabilir ve AK parti iktidardan uzaklaştırılabilirdi. Öyle de yaptılar… Bir kasetle Sayın Baykal genel başkanlıktan, ekibi de siyasi hayattan uzaklaştırıldılar.
Tıpkı CHP gibi MHP'nin başında da statükocu ve dediğim dedik türünden bir genel başkan vardı. Bunu da değiştirmek gerekiyordu. Sayın Bahçeli'yi de değiştirdikleri takdirde MHP'nin oyları da artmış olacak ve iki parti koalisyon kurabileceklerdi. Böylece Türkiye tekrar parsellenecek ve halkın servetleri çar-çır edilmiş olacaktı. ETÖ terör örgütünün tek istediği de budur zaten…
Ama MHP için hazırlanmış ilk kaset, hatta son çıkarılan ikinci kaset bile Bahçeli'nin istifa etmesine yeterli bit gerekçe olmadı. Üstelik kamuoyu MHP'nin mağdur bir parti olduğunu düşünerek ona destek olmaya başladılar. Şantajcılar, yeni kasetlerin yayınlanması halinde MHP'nin barajın altında kalacağını anlayınca geri adım attılar. Çünkü asıl mesele MHP'nin, Ak Partiye karşı oylarının yükseltilmesi ve CHP-MHP koalisyonuna zemin hazırlamasıydı.
Şantajcılar, MHP'ye yönelik kasetlerin, her ihtimale karşı etkili olmaması halinde (B) planlarını da devreye soktular. O da, dindar ya da solcu ve ateist tüm grupların BDP'nin içinde yer almasını sağlamak ve BDP ile CHP arasında resmen ilan edilmemiş bir seçim ittifakını temellendirmekti. Bunu başardılar. Hakkâri Mitingi bu ittifakın en bariz örneğidir.
Kasetlerin ikinci Yönü de ahlakidir. Bir kere durum ne olursa olsun, Başbakan yardımcısı olacak makamlarda bulunan adamların kendi kızları yaşındaki kadınlarla gayri ahlaki pozisyonlar içinde bulunmaları, o adamlardaki İslami ahlakın tükenmiş olduğunu göstermektedir. Hiç kimse, ne kendileri ne de başkası o adamları savunamaz. "Efendim, bize komplo kurmuşlar, özel hayatımızı gizli bir şekilde çekmişler. Bu büyük bir ahlaksızlıktır" şeklinde mazeret beyan edemezler. Hele Onlardan birisinin: "O beraber olduğumuz hanım benim dini nikâhlı karımdır" demesi bir intihardır. Çünkü dini nikâh gizli olmaz.
Kasetlerin üçüncü yönü de o adamların ailelerine bakıyor. Şu kadarını söyleyeyim: Allah kimseyi o eşlerin ve o çocukların durumuna düşürmesin. Şantajcıların verdiği en büyük zarar bu masum ailelere olmuştur. Allah onlara sabır versin… Kanaatimce o ailelerin, özellikle çocuklarının şu anda tıbbi desteğe ihtiyaçları vardır ve devlet bu desteği onlardan esirgememelidir.
Sayın Başbakanın kasetler konusundaki tavrı son derece asilce ve erdemlice olmuştur. Hiçbir konuşmasında: "Şu MHP'nin üst düzey adamlarının neler yaptıklarını görüyor musunuz?" demedi. Acaba Ak Partinin değil üst düzey yetkilileri, bir milletvekili bile böyle bir durumda yakalanmış olsaydı CHP bir ahlak zabıtası kesilmez miydi? Meydan meydan dolaşıp "İşte dindar bildiğiniz AKP'nin milletvekilinin yaptığına bakınız" demez miydi?