Ömer Vah!... Ömer!...

Ömer Vah!... Ömer!...

Rasulüllah'ın (s.a.v) ikinci halifesi Hz. Ömer (r.a), namaz için öne geçmek istediğinde genelde iki saf arasından geçerken durur ve safta herhangi bir açıklık görürse, yüksek sesle: "Safları düzeltiniz" derdi. Saflarda herhangi bir açıklık görmezse öne geçer, tekbir alır ve namaza dururdu.

Halkın cemaate yetişmesi için çoğu kez sabah namazının birinci rek'atında Yusuf veya Nahl Surelerini veya bu ikisine benzer uzunlukta bir sûreyi okurdu. O gün yine öyle yaptı. 

O gün, belki de her kes için sıradan bir gün sayılırdı. Yine şafağın lahuti aydınlığı Peygamber şehri Medine'nin üzerini kaplamıştı.  Fakat Halife Ömer için sıradan bir gün değildi. Çünkü tam sabah namazının üzerinde iken İranlı bir köle olan Mecusî Ebû Lu'lu elinde iki tarafı keskin bir kama ile hızla Ömer'e doğru koşmuş ve bıçağını Ömer'in sırtına iki kez saplamıştı.

Resul-i Ekrem'in halifesi ve Allah'ın "ADİL" isminin mücessem misali olan Ömer bir çınar misali devrilmişti. Ebu Lu'lu kaçmak isterken yakalanmaması için elindeki bıçağı sağa sola sallayarak on üç kişiyi daha yaralamıştı. Yaralananlardan yedisi veya dokuzu ölmüş; Kimsesizlerin kimsesi, fakir-fukaranın, garib-gurebanın babası, dulların ve yetimlerin sahibi Ömer ise ağır yaralanmıştı.

Manzarayı dehşet ve çaresizlik içinde seyreden bir kişi katilin üzerine bir elbise atarak onu etkisiz hale getirmeyi başardı. Bir Mecusi köle olan Ebu Lu'lu yakalanmış ama yapacağını da yapmıştı. Fakat melun o kadar bilinçli hareket etmişti ki, ifade vermemek için kendi göğsüne de bir bıçak saplamıştı.

Hz. Ömer vurulduğunda "Bir köpek beni ısırdı" diye bağırmıştı. Fakat ona acı veren bir köpek ısırığı değil, iki tarafı keskin olan bir kama idi ve kama darbesiyle yere yığılmıştı. İşin dikkat çekici yanına bakınız ki, bu dehşet dakikalarına rağmen Ömer'in aklında sadece namaz vardı. Yaralı halini düşünmeden Abdurrahınan b. Avf'ın elinden tutup imamlığa geçirdi. Hz. Ömer'in etrafında bulunan birçok sahabi, olanları görmüşlerse de, Caminin yan taraflarında olanlar durumun ne olduğunu bilmiyorlardı. Ancak onlar Namazda Kur'an okuyan Hz. Ömer'in sesinin kesildiğini duyunca "sübhanallah, sübhanallah" demeye başladılar. Kısacası Medine'nin kıyameti kopmuştu adeta.

Namaz devam ediyordu. İmamlığa geçen Abdurrahman b. Avf cemaate hafif bir namaz kıldırdı. Cemaat dağıldıktan sonra Hz. Ömer yanında bulunan Abdullah b. Abbas'a: "Ey Abbas'ın oğlu! Beni öldürenin kim olduğunu tetkik et" dedi. Çünkü bu Hz. Ömer için çok önemliydi.

Resul-i Ekrem'in amcasının oğlu olan İbnu Abbas (r.a), hemen araştırmaya başladı; bir saat kaybolup geldikten sonra "Seni vuran Muğîre b. Şu'benin kölesidir, Ya Emire'l-Müminin" dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a): "Allah onu kahretsin! Oysa ben ona iyilik yapılmasını emretmiştim" dedi.

Sonra Hz. Ömer herkesi şaşırtacak bir duada bulundu; ellerini açarak: "Ölümümü, Müslüman bir kişinin elinde kılmadığından ötürü Allah'a hamdolsun" dedi. Çünkü Ömer, bir kere dahi "La ilahe İllellah" demiş olan bir insanın kendisinin ölümü sebebiyle cehennemde yanmasını istemiyordu.

Hz. Ömer'in erken sayılacak bir yaşta vefat etmesi bütün kimsesiz ve gariban insanları üzmüştü. Allah ondan razı olsun.

Hoşça kalın.