Memurlar verilen zamların enflasyon karşısında eziliyor
Enflasyonnun son dönemlerde hızla artmasının ardında eriyen memur maaşları memur sendikalarını harekete geçirdi.
Konu ile ilgili olarak basın açıklaması yapan Memursen Şanlıurfa İl Başkanı İbrahim Coşkun, Gerçekleşen enflasyon: %24 olmasına rağmen memura yüzde 11 oranında zam veriilere memurun enflasyon karşısında ezildiğini belirtti.
Coşkun konu ile ilgili olarak verileri paylaştığı açıklaması şu şekilde:
Malum bugün Haziran ayı enflasyon rakamı açıklandı. Böylelikle kamu görevlilerinin
2021 yılı ilk altı aylık zam oranına eklenecek
enflasyon oranı da belirlenmiş oldu.
5. Dönem Toplu sözleşmenin
mutabakatsızlıkla sonuçlanması sonucu
Kamu İşvereni ve Kamu Görevlileri Hakem Kurulu
2021 yılı için %3 + %3 zammı
kamu görevlilerine reva görmüştü.
Bugün açıklanan 1,94’lük Haziran ayı enflasyon oranıyla
2021 yılı ilk altı aylık enflasyon farkı 5,45 olmuş, böylelikle 1 Temmuz 2021 itibariyle % 8,45’lik bir artış olmuştur.
Bu zam değil, enflasyon kaynaklı memurun kaybıdır.
Malum, 2019 yılı Ağustos ayında açıklanan ve
2020 yılı Ocak ayından itibaren geçerli olan
Hakem Kurulu kararından bugüne tam 18 ay geçti.
ve bu 18 Ayda:
Gerçekleşen enflasyon: %24,258
Hedeflenen enflasyon: %7,5
Memura verilen zam: %11,40
18 ayda Dolar %46,05 arttı.
18 ayda Euro %54,50 arttı.
18 ayda Altın (Gr.) %71,33 arttı.
18 ayda Yağ (18 LT) %116,04 arttı.
18 ayda Elektrik (kr/kWh) %30,91 arttı.
18 ayda Doğal Gaz (m3/TL) %23,68 arttı.
Bu veriler maalesef,
memur maaşlarının enflasyona yenik düştüğünü,
memurun alım gücünü zayıflattığını gösteriyor.
Biz bugün burada,
işte bu gerçekler ışığında,
hem bir durum tesbiti yapmak
hem de oluşan kayıpların tazmini noktasında
taleplerimizi dile getirmek için toplandık.
İlk önce hemen şunu belirteyim ki,
özellikle küresel dengesizlikler ve
son 1 buçuk yıldır bütün insanlığı etkisi altına alan ölümcül kovit 19 pandemisi, hayatımızın akışını derinden etkiliyor.
Dolayısıyla, böylesi zor koşullar altında,
ülkemiz ekonomisinin kur üzerinden yaşadığı
finansal dalgalanma dâhil birçok konuyu
serinkanlı bir değerlendirmeye tabi tutmamız gerektiği de ortadadır.
Biz durduğumuz yerin sorumluluğunu da zorunluluğunu da iyi bellemiş bir emek örgütüyüz.
Evet, biz emeğimizin ve ekmeğimizin derdindeyiz.
Biz, alın terimizin hakkını ve hizmetimizin ederini istiyoruz.
Hiçbir gerçeği ıskalamadan,
özellikle enflasyon üzerinden yaşanan
gelir kayıplarının tazmini noktasında
hem sesimizi hem de sözümüzü
bu meydandan ve diğer 80 ilimizden yükseltiyoruz.
Değerli kardeşlerim, Çok kıymetli basın mensupları
6. dönem toplu sözleşmenin arefesinde,
bugün açıklanan enflasyon rakamları,
deyim yerindeyse evdeki hesabın çarşıya uymadığını
bir kere daha tescil etmiştir.
Son 18 aylık enflasyon rakamlarına baktığımız zaman
hedeflenen enflasyonun 3 katı,
maaş ve ücretlere yapılan artışın ise tam 2 katından fazla oranda bir sapma olduğu görülecektir.
Böylesi büyük bir sapma,
hedeflenen enflasyon üzerinden ücretlendirme politikasının yanlışlığını ortaya koymuyor mu?
Biz,
ilk günden beri bu yöntemin yanlış olduğunu dile getirdik.
kaldı ki,
kamu işvereninin üzerinden pazarlık yaptığı öngörüler hiçbir zaman tutmadı, tutmayacaktır da.
Aslında hükümet,
oluşturduğu sistematikte
“kamu görevlilerini enflasyona ezdirmeyeceğiz” diyerek
bu gerçeği itiraf etmektedir.
Fakat Memur-Sen olarak;
4. ve 5. Dönem Toplu sözleşme süreçlerinde
hükümetin sığınağı haline gelmiş olan
“kamu görevlilerini enflasyona ezdirmeyeceğiz” sözünün hakkaniyeti yansıtmadığını söyleyerek
kamu görevlilerinin
büyümeden ve refahtan pay alması gerektiğinin
altını çizdik ve bunun mücadelesini verdik.
Biz
ülke gerçeklerini temel alan tekliflerle masaya oturduk hep
Ekonominin gerçekleri ve
alın terinin hakkını vermeye dair
gerekler yerine,
tahmini enflasyon rakamları ile alım gücünü sıfırlayan,
gerçekleşmesi mümkün olmayan hedefler üzerinden
belirlenen artış oranına dayanan mantıkta
ısrar etmenin manası ve anlamı yok.
Geldiğimiz nokta ortada yaşanan süreç maalesef
Memur-Sen’in haklılığını tescilledi.
Gelin
bu çarpık sistematiği değiştirelim!
Hayali enflasyon hedefler üzerinden değil,
reel gerçekler üzerinden artışları belirleyelim.
Artık
enflasyon oranı bazlı
güncelleme/yeniden değerleme katsayı uygulaması yerine
büyümenin yansıtıldığı,
refah payının kamu görevlilerine aktarıldığı
adil bir sistemin kuruluş startının hep birlikte verelim.
Kamu görevlisi devletin yükü değil gücüdür.
Her şeye zam yapılırken memurun seyretmesi beklenemez
Biz,
gerçeklere uygun yüzdelik zam,
geçmiş kayıpların telafisi için
seyyanen zam ve
büyüyen Türkiye’den
memurların refahına düşen payını istiyoruz.
Kamu işvereninin belirlediği zam,
Mart demeden buharlaşıyor.
Tam da bu yüzden,
en düşük devlet memuru maaşının % 10’undan
az olmamak üzere seyyanen zam talebini
her zemin ve şartta dile getirdik,
getirmeye de devam edeceğiz.
Artık
bahaneleri ortadan kaldıralım, gerçekleri konuşalım.
Gelin,
kamu görevlilerini ferahlatacak ve bu amaçla da
refahtan pay almalarını sağlayacak bir paradigmal değişimi hayata geçirelim.
Seyyanen zam çağrımız, bu kapsamda görülmeli,
Gelir kayıpları giderilmeli...
Biz,
olmayan bir kaynaktan artış istemiyoruz.
Var olan ve kamu görevlilerinden sakınılan bir kaynaktan payımız olanın, hakkımız olanın verilmesini istiyoruz.
Büyüme ve refah payı üzerinden:
kamu görevlilerinin maaş ve ücretlerinin belirlendiği,
emeğin değerinin yükseldiği,
alın terinin karşılığının verildiği
yeni bir sistem yürürlüğe konulsun.
Evet, Türkiye’nin ekonomisi büyüyor…
İhracatta tüm zamanların rekoru kırılıyor.
Fakat birçok kesimin haklı olarak tepki gösterdiği şekilde Türkiye’nin büyümesinden sadece
• yüksek gelirli kesim,
• büyük sermaye ve
• finans sektörü pay alıyor.
Büyümenin ürettiği kaynağı,
bu kesimler kendi arasında paylaşıyor.
Ne yazık ki,
gelir dağılımındaki makas gün geçtikçe açılıyor,
ülkeyi ayakta tutan orta sınıf eriyor,
tabanla tavan arasındaki uçurum büyüyor.
Evet,
Türkiye ekonomisi büyüyor fakat memurlar büyümüyor.
Kamu görevlilerinin
mali ve sosyal hakları söz konusu olduğunda
“mali disiplin”,
“bütçe imkânları” ve
“tasarruf tedbirleri” başta olmak üzere
çeşitli bahaneler üretiliyor.
Hal böyle iken;
Sermaye ve finans kesimi için teşvik paketleri, vergi afları çıkarılıyor.
Bunun bir sosyal maliyetinin olacağını herkesin düşünmesi gerekmiyor mu?