Mehmet Akif Ersoy'un yarım kalan Kur'an-ı Kerim meali

Mehmt Akif Ersoy'un yayınlamaktan vazgeçerek yaktığı sanılan Kur-an Meali, ortaya çıkarılarak yayınlandı

Mehmet Akif Ersoy'un yarım kalan Kur'an-ı Kerim meali

Mehmed Akif Ersoy’un, Diyanet tarafından kendisine emanet edilen Kur’an Meali’ni bitirdikten sonra, bazı kaygıları dolayısıyla yayınlamaktan vazgeçtiği ve tercümenin yakıldığı biliniyor. Ancak tercümenin daktiloya çekilen yaklaşık üçte birlik bölümü bulunarak yayınlandı.
AKİF ÖNCE KABUL ETMEK İSTEMEMİŞTİ
TBMM’de 1925 yılında alınan bir kararla Kur’an-ı Kerim’in tercüme edilmesine karar verilmiş ve bunun için Diyanet İşleri Riyaseti’ne bir tahsisat ayrılmıştı. Kur’an’ı tercüme etme görevi de, en güzeltercümeyi onun yapacağı düşünülerek Mehmed Akif Ersoy’a havale edilmişti. Akif bu çalışmayı önce kabul etmek istememiş, fakat yakın çevresince ikna edilerek Ekim 1925 tarihinde tercüme işini üstlenmişti.
"ALLAH'IN HUZURUNA ÇIKAMAM PEYGAMBERİMİN YÜZÜNE BAKAMAM"
Mehmed Akif tercümeye 1926 yılında Mısır’da başlamış ve 1928 yılında ilk şeklini tamamlamıştı. Bundan sonra dört yıl boyunca üzerinde çalışarak metni gözden geçirmiş ve 1932 yılında da son şeklini vermişti. Bu sıralarda Türkiye’deki camilerde namaz kıldırılırken Kur’an’ın aslı yerine tercümesinin okunacağı söylentileri kulağına gelince, yaptığı tercümenin bu amaçla kullanılacağındanendişelenmişti. Yaptığı tercümeyi teslim etmekten vazgeçerek sözleşmeyi feshetti. Bunu bizzat kendisi şu şekilde ifade etmiştir: “Tercüme güzel oldu, hatta umduğumdan daha iyi. Lâkin onu verirsem, namazda okutmaya kalkacaklar. Ben o vakit Allah'ımın huzuruna çıkamam ve Peygamberimin yüzüne bakamam”.
DÖNMEZSEM MEALİ YAKIN
Mısır'dan İstanbul'a dönmeden önce de, güvendiği kadim dostu Yozgatlı Müderris Mehmet İhsan Efendi'yi ziyaret ederek, helalleşmiş ve ona önemli vasiyetini yapmıştı: "Şayet dönersem, eksikleri tamamlar basarız. Dönemezsem meali yakarsın" demişti. Bu yazılı vasiyetiyle birlikte el yazısıyla defterlere yazdığı meali de İhsan Efendi'ye teslim etmişti.İhsan Efendi, oğlu Ekmeleddin İhsanoğlu'nu (Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, İslam Konferansı Örgütü Genel Sekreteri) 1961 yılında, ölüm döşeğinde yanına çağırır: "Oğlum, ben öldükten sonra yerine getirmeni istediğim bir vasiyetim var. Şu dolapta iki tomar defter var. Ben ölünce o defterleri yakacaksın" der.
MEHMET AKİF TÜRKÇE İBADETTEN KORKUYORDU
Mehmed İhsan Efendi 15 Temmuz 1961 yılına kadar meali kimseye vermez. Soranlara da "yaktım" cevabını verir. Buna karşın hemen herkes "Belki sözü yerini bulsun diye Akif'in bıraktığı evrakı yakmış; fakat daha önce, bir nüsha istinsah ederek saklamıştır" ümidini taşıyordu. Mehmed İhsan Efendi hem orijinal nüshayı saklamış hem de inci gibi rik'a yazısıyla Akif'in tercümesini bir başka deftere geçirmiştir. Vefatından önce oğlu Ekmeleddin İhsanaoğlu'nu yanına çağırır. Ölürse çalışma masasının sağ üst gözünde bulunan iki tomar defteri yakmasını vasiyet eder. Mehmed İhsan Efendi'in vefatından sonra Mustafa Sabri Efendi'nin oğlu İbrahim Sabri Bey defterlerin derhal yakılmasını ister. Ona göre, eğer bu defterler yakılmazsa Türkiye'de Türkçe Kuran diye ilan edilecek ibadetlerde okunacak ve Mehmet Akif'in korktuğu durum gerçekleşecekti.
İKİ NÜSHA EVİN BALKONUNDA YAKILDI
Nüshaların yakılma sürecinde İbrahim Sabri Bey'in asabi tutumu yanında Türkiye'de 27 Mayıs 1960 sonrasında Türkçe ibadetin tekrar uygulanmak istenmesinin de payının olduğu söylenir. Ciltli iki nüsha İsmail Hakkı Şengüler'in Abbasiye'de bulunan evinin geniş balkonunda yakılır.
25 YIL SAKLANAN MEAL ORTAYA ÇIKTI
İlahiyatçı Prof. Dr. Recep Şentürk, Akif'in meali emanet ettiği Yozgatlı İhsan Efendi'nin öğrencisi Mustafa Ruyun'un oğlu Yahya'dan aldığı meali 25 yıldır sakladığını, ancak uygun şartların oluştuğuna kanaat getirince yayınlamaya karar verdiğini söyledi.
DÖNEMİN DİL ÖZELLİKLERİNİ YANSITIYOR
Mahya Yayıncılık tarafından yayınlanan Kur’an Meali, uzun yıllar Mısır’da yaşayan ve orada tahsil gören merhum Mustafa Runyun tarafından korunan, latin harflerine aktarılarak daktilo edilmiş bir metinden aktarılmıştır. Kur’an’ın 9. sȗresi olan Berae Suresi'nin sonuna kadar olan kısmını içine alan tercüme, Kur’an’ın yaklaşık üçte birlik kısmına tekabül etmektedir. Mehmed Akif’in güzel ve akıcı Türkçesiyle dilimize kazandırılan tercüme, tadına doyulmaz bir okuma zevki sunması yanında, dönemin dil özelliklerini yansıtması bakımından da ayrıca önem taşımaktadır.
HAZIRLAYAN EKİP
Mahya Yayıncılığın özenli ve titiz çalışmasıyla yayınlanan meali; Prof. Dr. Recep Şentürk ile Yrd. Doç. Dr. Asım Cüneyt Köksal yayına hazırladı, Dücane Cündioğlu tetkik etti, tashih ve son okumasını da M. Ertuğrul Düzdağ gerçekleştirdi.
Rotahaber.com