MEDYANIN GÜCÜ VE GEZİ OLAYLARI

MEDYANIN GÜCÜ VE GEZİ OLAYLARI


Genel olarak Medya sözünden “Basın ve haberleşmeyi” anlamak gerekir. Kitleleri belli fikirler istikametinde sürüklemek ancak basın ve haberleşme sayesinde mümkün olmaktadır.

Kuşkusuz yayın hayatına giren her türlü yayın organı “Medya” kavramı içinde mütalaa edilmelidir. Eskiler Medya için “Matbuat” deyimini kullanırlardı. Çünkü yayınların içinde en önemli yeri işgal eden kitap, dergi, gazete ve mecmualardı. Şimdi bunlara radyo, televizyon ve internetteki sosyal medya da eklenmiş oldu. Bütün bunlara “Medya” diyoruz.

Bugün küreselleşen dünyamız medya denilen bu güç sayesinde çok küçülmüş, bir küçük kasaba, hatta bir köy haline gelmiştir. Bu yüzden “global dünya=global medya” sloganı yaygın bir hal almıştır. Evet, medya büyük bir güçtür. Zira ancak medya ve haberleşme imkânlarına sahip olan güçler ekonomik ve siyasal alanları da kontrol edebiliyorlar. Yaklaşık yüz yıldan beridir yapılan savaşlarda medya ve haberleşmenin etkisi inkâr edilemez.

Bu itibarla medya “KATİL” bir alet olarak da kullanılabilir. Nitekim ABD ve Avrupa ülkeleri, yani Batılı devletler, son yetmiş yıldır kontrol ettikleri medya gücü sayesinde önlerine çıkan her şeyi adeta silip süpürdüler. İstedikleri devleti fakir, istedikleri devleti zengin yapabildikleri gibi, istedikleri ülkede kaos da çıkarabildiler. Bugün Batı’nın çıkardığı kaoslarla boğuşan ve tüm milli servetlerini bu uğurda heba eden en az 100 devlet sayabiliriz.

Eğer saldırıya rağmen bir devlet tekrar ayağa kalkabiliyorsa onu çökertmek için yeni hamleler yaparlar. Bugünlerde Türkiye ve Brezilya’da oynanan oyun budur ve KATİL medya devreye sokulmuştur. Çünkü medya gerçekleri ortaya çıkardığı gibi, hakikatleri çarpıtma, doğruyu yanlış ve yanlışı da doğru olarak gösterebilme istidadında olan çok etkili ve katil bir silahtır aynı zamanda.

Büyük İskender’in (Makedonya’lı İskender) bütün dünyayı Yunanlılaştırmak istemesi gibi, Batılılar da bu medya gücüne dayanarak kendi kültürleri dışında kalan bütün kültürlerin adeta sonunu getirme hevesindedirler. “Batılı Değerler” diye insanlığa sunulan bir takım tuzak dolu prensipleri dillerine pelesenk eden zavallı devlet liderlerinin bir kısmı ne tür değerler savunduklarının bile farkında değillerdir.

Aslında 2000’li yıllarda “Medeniyetler Çatışması” tezini ortaya atan Hangtinton’un tezi, Batı’nın uygulamalarını meşrulaştırmaktan başka bir amaç taşımıyordu. Çünkü “Medeniyetler Çatışması” konsepti de, küreselleşme adına bir maske olarak kullanıldı. Asıl amaç Batılıların ekonomik yağma ve talanlarını ve fili işgallerini meşru göstermekti. Bir düşünün; ABD’nin Afganistan’da, Irak’ta, Somali’de ve dünyanın d0 ayrı ülkesinde ne işi vardır?

İşin gerçeği Batılılar 150 yıldan beridir medeniyetler çatışmasını zaten başlatmışlardır. İngilizce dili, Latin Amerika, Hindistan ve Kanadalılar için bir işgal dili değil midir? Ya Fransızca? Bu dil Afrika ve Özellikle Müslüman Kuzey Afrikalılar için bir işgal dili değil midir? Keza, İspanyolca ve Portekizce tüm Güney Amerika devletleri için bir işgal dili değil midir? Hâsılı, doğuda ve Batıda birçok yerli halk, bu katil medya sayesinde, Batının kültürel değerlerini kabul ederek adeta tarih sahnesinden silinmişler ya da silinmek üzeredirler.

Unutmayalım, ABD’nin dünya siyasetini ele geçirmesi medya sayesinde olmuştur. Hatta komünizmin ölümü de Batı medyasının zaferi olarak kabul edilmiştir. Batı medyası son on yıldır, terör ve İslamiyet arasında kurduğu ilgi üzerinde ısrarla duruyor. Bugüne kadar Müslümanları hep terörist olarak gösterdiler. Bu dikkat çekici bir durumdur. Çünkü sadece İslam Dünyası Batı’nın bu insafsız tahakkümüne karşı dayanma gücüne sahiptir. Batılılar bunu çok iyi biliyorlar.

Ve Türkiye ile Ortadoğu’da sahneye konulmuş olan son oyun… Yani Gezi olayları ile yapılmak istenenler… Batılı devletler, hiçbir zaman stratejik konuma sahip olan Türkiye’den ve petrol zengini Ortadoğu’dan kolay kolay vazgeçmeyecektir. Gezi olaylarında bir bardak suda koparılmak istenen fırtınanın asıl amacı Türkiye’yi ekonomik yönden zayıflatmak ve

siyasi yönden istikrarsızlaştırmaktır. Kuşkusuz belirlenen hedef Sayın Başbakan’dır. Başbakan giderse, akıllarınca Ak Partiyi daha kolay bir lokma haline getirirler. Düşünün ki, Katil medyanın biu sınırsız tahrikleri sonucu Ak Parti hükümeti gitmiş, yerine yamalı bohça gibi bir koalisyon hükümeti gelmiş. Böyle bir hükümet büyük projeler üretebilir mi? Dünyanın en büyük hava alanı, 3. Köprü ve Kanal İstanbul bir günde hayal olup giderler.

Batı’nın hiç hazmedemediği liderler, ülkelerini siyasi yönden istikrara kavuşturan ve Batı’yı kale almayan liderlerdir. Bu açıdan Tayyib Erdoğan, “One Minute” söyleminden itibaren Batı’lılar tarafından dikkatle izlenmektedir. Üç yıldır Ayrupa Birliği tarafından fasılların açılmaması da bu yüzdendir. Bir Sarkozi ayak diretiyor bir Merkel…

Batılı devletler stratejik hesaplar konusunda uzman sayılırlar. Onların hesaplarına göre eğer Tayip Erdoğan Cumhurbaşkanı olursa, Batı İslam ülkelerindeki birçok mevzilerini kaybedecektir. Bu mevzilerini kaybetmemeye çalışacaklardır elbet… Yoksa Körfez savaşında bile bu kadar canlı yayın yapmamış olan CNN, neden 9 saat canlı yayın yapsın?

Çünkü güçlenen bir Türkiye Ortadoğu’nun da bağımsızlaşması demektir. Ortadoğu’nun bağımsız hale gelmesi İslam dünyasının ayağa kalkması demektir. Ne yazık ki, özgürlük ve demokrasi sloganıyla ortaya dökülen ve Mustafa Kemal’in askerleri olduklarını söyleyen gençlerin kimin ekmeğine yağ sürdüklerini bilmiyorlar. Sayın Başbakan günlerdir meydanlarda bu tuzaklara dikkat çekmek için avazı çıktığı kadar bağırıyor. Aman dikkat edin, tuzaklara düşmeyin, diyor. Ama Mustafa Kemal’in gençliği, başını iki avucu arasına alıp da “Ben ne yapıyorum? Neden ayağıma kurşun sıkıyorum?” diyerek nefis muhasebesini yapamıyor ne yazı ki