Mübarek Mevsim Geldi
Öncelikle Mevla’mız cümle Müslüman kardeşlerimize bu mübarek mevsimi yaşayıp günahlardan arınmayı nasip ve müyesser etsin inşallah. Zaman ve mevsimler de tıpkı kâinatın aynası olan insanlar gibi belirli bir fıtrat üzere yaratılmışlardır. Birbirini takip eden gün ve mevsimlerin bir kısmı diğerlerine göre faziletli kılınmış ve bu durum insanlara haber-i sadık yoluyla bildirilmiştir. Ümmetler de kendilerine tebliğ için vazifeli olarak gönderilmiş olan rasûl ve nebiler vasıtasıyla bu mukaddes bilgiye uygun olarak, bazı zaman dilimlerini ihya etme konusuna özellikle ihtimam göstermişlerdir. Üç ayların faziletini Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem): “Recep Allah’ın ayı, Şaban benim ayım ve Ramazan ümmetimin ayıdır” şeklinde ifade buyurmuştur.
Bu Fani Dünyada yaşamak, hayat sürmek, Her canlının hakkıdır. Ecel geldiği zaman tüm canlılar ölür. İnsan için ölüm sonrası ebedilik vardır. Hesaba çekilme vardır. Cennet veya cehennemi boylaması vardır. Dünya ahretin tarlası olduğuna göre insan dünyada ne ekerse ahiret’te onu biçecektir. Çünkü kulluk vazifesi dünya’da yapılır. İnsan ölünce ameli kesilir, hayırlı evlat bırakmışsa, sadaka-i cariye, hayır kurumları, (Haramın işlendiği mekânlar değil) arkasında bırakmış ise, öldükten sonra da hayır ölüye ulaşır. Tevhit inancında nesil yetiştirmek, arkasında iyi nesiller bırakmak ölen için ahiret azığının en hayırlısıdır. Kur’an-i kerimi öğrendim her gün okuyorum hafız bile olmuşum şu kadar Arapça okudum medresede öğrencilere Arapça ders veriyorum. Ömrüm medreselerde geçti demekle iş bitti sayılmaz, okunan Kur’an öğrenilen Arapça kafalardan putları siliyor, düşüncesinde hakkın hâkimiyeti izini bırakmışsa, insanları kula kul olmaktan kurtarayım düşüncesi hâkimse, helâlı haram, haramı helal sayan tüm beşeri kalıntıları ret, mücadele tarzında ise o zaman okunanların faydası olur.
Bu imtihanı kaybetmek veya kazanmak meselesi her şeyin üzerinde en büyük bir mesele iken gaflet sebebiyle, insanların çoğu, ebedî dünyada kalacakmış gibi yaşayarak ahiret için hiçbir hazırlık yapmadan buradan göçüp gidebilmektedir. Böyle bir kimsenin hâli, üniversite imtihanına giren bir talebenin, imtihanı hiçe sayarak kafasını masaya koyup uyumasına veya lüzumsuz şeylerle uğraşarak vaktini geçirmesine benzer. Zil çaldığında uyanır. Lâkin iş işten geçmiş olur. Rabbimizin en büyük bir rahmet tecellisi olan yüce dinimiz İslâm, insanın gafletten sıyrılmasına yardım edecek pek çok fırsatları bizlere sunmaktadır. Meselâ günde beş vakit namaz, günlük meşgalelerin sebep olduğu gafletten en güzel bir kurtuluş vesilesidir. Haftada bir kıldığımız Cuma namazı, büyük bir cemaat ile kılınışı ile vaaz ve hutbeleriyle haftalık bir yenilenme ve gafletten bir silkiniş vesilesidir. Yılda bir ay farz kılınan oruç, gaflete dalmış nefs-i emmareye karşı bir ay süren bir cihad neticesinde en mükemmel bir temizlenme ve uyanışı temin eder. Ömürde en az bir kez edası farz olan Hac vazifesini yapmak gafletten uyanışın en büyük bir sebebi olur.
Receb ve Şaban-ı Şerifte, mü’minler oruca teşvik edilerek ve Ramazan-ı Mübarek’te bir ay oruca emredilerek nefsi dizginleyen en birinci vasıta olan açlıkla terbiye edilmiş olurlar. Üç ayların gece ve gündüzlerinde işlenen her türlü hayırlara ve Salih amellere kat kat sevaplar verilir ve böylece ehl-i iman ibadet ve hayırlara yönlendirilerek gafletten uzaklaştırılmış olur. Üstad Bediüzzaman hazretleri, her bir haseneye veya Kur’an harfine karşılık, sair vakitlerde bire on sevap verilirken; Receb’de bire yüz, Şaban’da bire üç yüz, Ramazan’da bire bin sevap verildiğini bildirmektedir. Dünya ve rızık peşinde koşarken her an gelebilecek ölümden gafil olmamamızı ders verir. Nihayet on bir ayın sultanı olan şehr-i Ramazan’ın gelişi ile ruhen bu gafletten arınma ve tedavi mevsimi zirveye çıkmış olur. Fiziki olarak da bedene sanki format çekilmiş olur. Önceki iki mübarek ayı değerlendirmeye çalışan mü’minler, Ramazan ayındaki çok büyük mağfiretlere, nurlara, feyiz ve sevaplara güzel bir hazırlık yapmış olurlar.
İbadet sanki üç aylardan ibaretmiş gibi namazsızlıkla mücadele edilmiyorsa yazıklar olsun! Ramazanda umre yapayımda günahlardan arınayım umre dönüşü umre yapan kişi İslam’la ıslanmamışsa yazıklar olsun. Bu mübarek aylarda verilen her hayır, zekâtın sevabı pek çoktur. İslam’a göre zekât ve sadakasını vermeyenlere yazıklar olsun. Bu üç aylarda parasız oruç tutuluyor oruç insana İslam şuuru vermiyorsa yazıklar olsun. İftar sofralarına fakiri değil, zengini davet edenlere yazıklar olsun. Bu üç ayları fırsat bulup tövbe etmeyen ebleh ve Karun gibi hayat sürenlere yazıklar olsun. Dinini diyanetini sağlam hoca sağlam eserlerden öğrenmeyenlere yazıklar olsun. Gayemiz alevleri göklere çıkmış yangınları söndürmektir. İnsanlık manevi yönden büyük yangınlarla kavruluyor dert edinenlere selam olsun. Yüce Rabbimiz: “(Habîbim) De ki: Eğer duanız ve ibadetiniz olmasa, Rabbiniz size ne diye değer versin” (Haşr Süresi:18) buyurarak kulları değerli kılan asıl unsurun ‘kulluk’ olduğu vurgusuyla beraber, dua ve ibadetleri artırarak düzenli olarak sürdürmenin önemini de beyan etmiştir. Receb-i Şerif’in girişiyle birlikte kavuşacağımız bu mübarek mevsim sırasıyla; bu ayda bulunan Regaib ve Mi‘rac geceleriyle, daha sonra Şaban-ı Şerif ayı ve bu ayda bulunan Berat gecesiyle ve Ramazan-ı Şerif ayıyla birlikte devam edip bu ayda yer alan Kadir gecesiyle nihayete erecektir. Rabbim bu rahmet mevsiminden gereği gibi istifade etmeyi cümlemize nasip etsin inşallah. Selamla kalın selamette kalın.