Mazideki Suruç!..
Yazımda kullandığım başlık Abdülkadir İkbalin kitabının adıdır.
Kitap hiçbir teknolojiye yenilmez. Zaman zaman gerileme yaşasa da bence her zaman başucunda bulunacaktır.
İşte bu başucu kitaplardan birisi de yaşadığı yeri taş taş köşe bucak yazan, yaşadığı her sokağı ve zamanı ilmek ilmek işleyen Abdülkadir İkbalın Mazideki Suruç kitabıdır.
Kitabı değerlendiremeye geçmeden kitapla ilgili ilginç bir öneriyi hatırlatalım; Türkiye'de kitap okumayı yasaklayacaksın ki kitap okunsun
Alman düşünür James Hawel ın şöyle der; dünyayı yöneten, kalem, mürekkep ve kâğıttır tarihten bu yana kitap üzerine kurulmuş bütün hâkimiyetler uzun sürmüştür. Kitap bir milletin geleceğidir. Kitap okumayan bir millet karanlığa gömülmeye mahkûmdur.
Gelelim kitabın içeriğine
Kitap özellikle 1950li yılları anlatıyor. Ama sanki asırlar öncesini anlatıyor
Kısa sürede yaşadığımız çok büyük değişimleri resmeden önemli bir kaynak. 60 yıl önce insanların kullandığı teknoloji ile günümüz teknolojileri arasındaki büyük uçurumu resmediyor
Elektriklerin olmadığı, çarşı esnafının bir arada bulunduğu, sanayinin olmadığı, İlçede dahi tarımın ön planda olduğu hatta bugün bile kullandığımız Birecik köprüsünün olmadığı yıllar
Çok sade bir hayatın hâkim olduğu, insanların çok küçük şeylerle mutlu olduğu, çocukların çocukluğunu doya doya yaşadığı, eş ve dostun en değer bulduğu yılları anlatıyor
Bir de Suruçta bulunan su bolluğunu anlatıyor
Bununla ilgili babamlarında anlattığı anıları vardı bende
O yıllarda Şanlıurfa Merkezde köylülere karşı kaba davranan bir anlayış varmış. Bizim köy Şanlıurfa merkeze bağlı olmasına rağmen ve merkeze yakın olmasına rağmen Abdulkadir İkbalin bahsettiği Meşhur Suruç Perşembe Pazarına haftalık alışverişine giderlermiş. O zamanlar Suruçtaki su bolluğunu anlatırken. Bir dostlarına misafir olduklarını dostları onların su ihtiyacını gidermek için hemen tarlada yarım metre bir çukur kazdıklarını kısa bir sürede suyla dolan çukurda su ihtiyaçlarını giderdiklerini anlatmıştı.
Suruç o yıllarda aynı zamanda nüfusun en yoğun olduğu ilçelerdendi derdi. Bunun bilimsel bir yanı olup olmadığı bir yana insanların Suruça ilgisi çok fazlaydı. Belki bunda Suruçta bulunan bereketli toprakların etkisi vardı. Bir de Suruçun en meşhur bahçeleri nar bahçeleriymiş
Kitapla ilgili bazı eleştiriler de yapmak istiyorum
Kitapta yerel dil ön plana çıkarılmış. Ama yerelselliğe bağlı kalınmadan bu dil kullanılsaydı daha iyi olurdu.
Özellikle yerleşim yerleri konusunda yerele bağlı kalması bence bir eksik. Gelecek nesillerin daha iyi anlaması için daha evrensel bir yazı dili kullanılabilirdi.
Kitapta Suruçta öne çıkan insanlarından da bahsediyor. Özellikle Şıh Müslüm ile ilgili bölüm beni etkiledi. Bence Şıh Müslüm ile ilgili daha büyük bir araştırma yapılmalı. O büyük şahsiyet tüm yönleriyle ortaya çıkarılmalı..
Her şeye rağmen bir nefeste okunacak bir kitaptır. Sade, anlaşılır ve akıcı bir dille yazılmış