Mazhar Bağlı iftiranın peşini bırakmayacak

Mazhar Bağlı iftiranın peşini bırakmayacak

Dicle Üniversitesi öğretim üyesi Mazhar Dağlı ile ilgili basında yer alan haberler ve bu haberler hakkında yapılan yasal incelemeler hakkında El ruha Oteli toplantı salonunda avukatı Serhat Pak tarafından bir basın açıklaması yapıldı.

 

Serhat Pak basın mensuplarına yaptığı açıklamada şu ifadeler yer verdi; Müvekkil Mazhar Bağlı Dicle Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan bir kişidir kendisi; çevresinde güzel ahlakı, nezaketi, kültürel seviyesi, toplum içinde söz sahibi olması ve kanunlara saygınlığı ile bilinir. Bir eğitimci olarak mesleğinin gereklerini yerine getiren, öğrencileri ve üçüncü şahıslarla olan ilişkilerinde ölçülü olan, din ve ahlak konularında ve ayrıca mesleki etik kurallarında azami derecede hassasiyet gösteren bir kişi olarak hiçbir şekilde bu tür ahlaksız bir eylemin muhatabı olarak gösterilemez. Müvekkilim dini ve ahlaki hassasiyetleri olan örf ve adetlere saygılı, kadın haklarının savunucusu olan bir kişiliktir.Müvekkilim bırakın böylesine çirkin bir eylemin faili bulunmak; Sosyoloji Bölümünde öğretim üyesi olması nedeni ile başta töre ve namus cinayetleri olmak üzere pek çok toplumsal sorunların çözümüne yönelik akademik çalışmalar yapmış ve halen bu çalışmalarına devam etmektedir. Müvekkilim tek başına bir kadın hakları savunucusu olmak bir yana kadına yönelik şiddet ve her türlü saldırının çözümüne yönelik oluşumlara destek vermekte yazılar yazmaktadır.

Avukat pak sözlerine şöyle devam etti; “Müvekkil Mazhar Bağlı bugüne kadar, ulusal ve bölgesel sorunların çözümüne yönelik sosyal ve kültürel projeler içerisinde yer almış, bu sorunların ülke gündemine taşınması ve tartışılması noktasında gerek yazılı gerek görsel medyada yoğun bir çalışma sürecine girmiştir. Ülkenin güvenliğini ve refahını sağlayacak her faaliyete destek vermiştir. Ülkemize ve birliğimize yönelik saldırıların boyutu ne olursa olsun, Mazhar BAĞLI bundan sonra da, ülkemize yıllarca hizmet etmeyi sürdürecek ve ülkenin birliği, beraberliği, huzuru için gereken her türlü gayreti göstermektedir ve gösterecektir.

 

Müvekkilim; hukuka saygısının yanı sıra ahlaka ve toplumsal örf ve adetlere uygun hareket eden ve bu şekilde tanınan bir kişi olup kendisini ve sevenleri ile birlikte çevresini de üzüntüye boğan bu haberlere kayıtsız kalamamaktadır.

 

Bu nedenle hakkında malum bir internet sitesinde yer alan ve bu haber dayanak gösterilerek verilen haberlerin iftira olduğunu tüm bilgi ve belgeleri ile birlikte kamuoyuna sunuyoruz.

 

Haber içeriğinde belirtilen; Diyarbakır Kadın Sorunları Araştırma Merkezine müracaat ettikleri iddia olunan sekiz öğrencinin yaptıkları başvurulara ulaşılması sonucu olaydan haberdar olunduğu ifade edilmiştir. Bu kişilerin DİKASUM’A başvurusunda ayrıca şikâyetçi oldukları da ifade edilmiştir.

 

Ancak tarafımızdan yapılan müracaat üzerine Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca 2010/ 32582 Soruşturma numaralı dosya ile bu konu DİKASUM dan sorulmuştur. DİKASUM tarafından verilen ilk cevabi yazıda haber içeriği doğrulanmaya çalışılmış, kayıtların bulunduğu ancak mağdurların izni olmadan verilemeyeceği ifade edilmiştir. Savcılığın ısrarla yazılı belge istemesi üzerine bu kez; yazılı bir belge olmadığı bahsi geçen olayın merkezin çalışanı Handan COŞKUN tarafından sözlü olarak nakledildiği belirtilmiştir.

 

Konuya ilişkin olarak Handan Coşkun savcılıkta yazılı ifade vermiş, ifadesinde haber içeriğini doğrulamadığı gibi taciz suçlamasının dahi olmadığını yazılı olarak da hiçbir tutanak ya da belge olmadığını belirtmiştir. Ancak bir kısım öğrencilerin yaklaşık üç yıl sonra Başkanvekili İlhan Diken ile görüştüklerini görüşmenin içeriği hakkında ondan bilgi alınabileceğini ifade etmiştir. İlham Diken ise öğrencilerle hiçbir zaman görüşme yapmadığını haber içeriği belgenin kendisine isimsiz ve imzasız olarak ulaştığını müvekkilimin projeden çıkarılması gibi bir durumun olmadığı aksine kendi isteği ile ayrıldığını bildirmiş kısacası haber içeriğini doğrulayamamış ve kayıtta sunamamıştır.

 

Yapılan soruşturmada; mağdur olarak tanımlanabilecek hiçbir şahsın bulunmadığı, keza bugüne kadar da ne herhangi bir ilgili kuruma ne de Cumhuriyet Savcılığına üçüncü şahıslar tarafından yapılmış yazılı bir şikâyet başvurusu da bulunmadığı tespit edilmiştir. Kaldı ki olayın meydana geldiği iddia olunan tarih 2002-2004 yılları olup o tarihten bu güne değin hiçbir şikâyetin bulunmaması haberin asılsız olduğunun en önemli delilidir. Dahası DİKASUM gibi bir sivil toplum kuruluşunun kendilerine yazılı şikâyette bulunan kişilerin bu şikâyetlerini adli ve idari mercilere taşımaması da mümkün değildir.

 

Haberde iddia edilen mağdur öğrencilerin bir kısmının yaşadıkları olayları üniversite yönetimine şikâyet ettiği, ancak Ak Parti Hükümetine yakınlığı ile bilinen Dicle Üniversitesi Rektörü Jale Saraçoğlu ve eski Rektör Fikri Canoruç’un hakkında yapılan şikâyetlerle ilgili soruşturma başlatmadıkları iddia edilmiştir. Rektörlük tarafından bu konuda resmi açıklama yapılmış ve açıklamada üniversite yönetimine bu konuda yapılmış hiçbir yazılı müracaat olmadığı gibi müvekkilim hakkında hiçbir şikâyet dilekçesinin gelmediği soruşturmanın da bulunmadığı belirtilmiştir. Kaldı ki; öğretim üyeleri hakkında ki şikâyetler Rektörlük makamına doğrudan yapılmamakta her türlü yazışmalarda olduğu gibi evrak kayıt numarası alarak yetkili kurullara ulaştırılmaktadır. Bu konuda yapılmış bir yazılı müracaatın bulunması halinde bunun ispatı kolaylıkla mümkün iken sanki sıradan bir iş yerinde şikâyet görmezden geliniyor izlenimi verilmeye çalışılmaktadır. Burası bir üniversite olup hiçbir müracaat cevapsız bırakılmayacağı gibi hiçbir eylemde cezasız bırakılmaz.

 

Ayrıca soruşturma kapsamında; haber içeriğinde rumuzları verilen isimlerle 2002- 2005 yılları arasında Dicle Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji ve Psikoloji Bölümlerinde hiçbir bayan öğrencinin kaydına rastlanılamadığı da Rektörlük kayıtlarının incelenmesinden de açıkça ortaya çıkmıştır.

 

Müvekkilimin Diyarbakır'da Gazi Caddesi Projesi kapsamında "Esnaf eğitimi" çalışmasında yer aldığı, 8 öğrencinin taciz şikâyeti üzerine Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi tarafından bu görevinden alındığı ileri sürülmüştür. Müvekkilim adı geçen projeden kendi isteği ile proje kapsamında kendisine ödenmesi gereken paranın ödenmemesi üzerine ayrılmış olup bahsi geçen suçlamaların bu konu ile hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Kaldı ki haber içeriğinde ismi geçen Başkanvekili İlhan DİKEN Savcılıkta vermiş olduğu yeminli ifadesinde müvekkilimin projeden kendi isteği ile ayrıldığını açıkça belirtmiştir.

 

Söz konusu haberde: Bir önceki genel seçimlerde AKP'den Diyarbakır Milletvekili Adayı olan Jale Saraçoğlu, seçilemeyince Dicle Üniversitesi Rektörlüğü'ne atanırken, yıllarca profesör olma çabası içinde olan ancak bilimsel olarak bu sıfatı bulunmayan Bağlı'ya AKP'nin MYK'sine seçilmesinden sonra profesörlük ünvanı verilmesi dikkat çekmişti. Hakkında taciz ve tecavüz iddiaları bulunan Bağlı'nın genel seçimlerde, Urfa'dan AKP milletvekili adayı olacağı belirtiliyor. Denilmektedir.

 

Burada haberin ortaya çıkış nedeni ortaya çıkmaktadır. Evet, müvekkilim Ak Parti Merkez Karar Yürütme Kurulu üyesidir. Müvekkilim Ak Parti içerisinde bölgesel sorunlar üzerinde etkili çalışmalar yürütmekte gelecekte de bölge siyasetinin belirleyici bir öznesi, siyasi bir değeri olma yolunda ilerlemektedir. Çalışmaları siyasi olduğu kadar sivil toplum kuruluşları tarafından da ilgi ile izlenmekte ve takdir edilmektedir. Bu çalışmaların başarıya ulaşması ülke açısından olduğu kadar bölge açısından da önem arz etmekte olup bir kısım kişi veya kuruluşlarca engellenmek istendiği de bir gerçektir. Kaldı ki müvekkilim Profesör değil Doçent unvanına sahiptir. Bu tür unvanların bir paye gibi dağıtılması da mümkün değildir. Haber bu hali ile de asılsızdır, diye konuştu.

 

Dicle Üniversitesi Öğretim görevlisi Mazhar Bağlı ise yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verdi; “26 aralık 2010 tarihinde bir internet sitesinde şahsıma yönelik iftiraları içeren ve literatürde haber olarak nitelense de; zahirde şahsıma ama aslında bir parçası olarak temsil ettiğim düşünce sistemine alçakça bir saldırı silahı olarak kullanılan içerik ile alakalı başlattığımız hukuki mücadele son aşamasına gelmiştir.

 

 Bu aşamada hukuki sürecin tüm detaylarını kamuoyuna sunabilirim, örneğin iftira mahsulü içerikte tacize uğradığı iddia edilen şahısların isim ve soyadları kısaltmalarının üniversite kayıtlarında bulunmadığından bahsedebilirim, bu rumuzlara uygun öğrencilerin bulunmadığına ilişkin resmi yazıdan dem vurabilirim ardından haber kaynağı olarak gösterilen Dicle Üniversitesinin yazılı açıklamasından yahut ta belediyenin resmi bir kurumu olarak görev yapan dikkasum’un en yetkili ağızlarından bu konuda kendilerine gelen herhangi bir yazılı başvuru bulunmadığını, yapılan sözlü başvurularda asla taciz şikayetinin bulunmadığını bu sözlü başvuruların da kayıtlarının tutulmadığını resmi makamlar önünde verdikleri ifadelerle dile getirebilir bu konunun tüm detaylarını irdeleyebilir iftira ve haksızlığa uğramış ardından temizlenmiş bir şahsiyetin anlık gururunu ve geçici coşkusunu yaşayabilirim. Ama durum bu basitlikle geçiştirilmeyecek kadar hassas ve bir o kadar da ehemmiyetlidir.

 

 Hassastır çünkü siyasi kimliğimin oluşmasından sonra bu iftira atılmıştır, ehemmiyetlidir çünkü siyaset arenasında arz etmemin sebebi yaşadığım coğrafyanın kahırlarına gücüm yettiğince merhem olmak hissimin hazmedilememesidir. Bu coğrafyanın yaralarından beslenen vampirlerin sömürdükleri kanın durması çabamın bir tezahürüdür hakkımdaki bu kampanyanın sebebi. Zamanlaması ve kullanılan bel altı üslup bunun en açık göstergesidir. Artık beyni ve yüreği ile siyaset yapanlara karşı beyinsizce ve daha da acınası olarak yüreksizce sürdürülen bu sistemli yok etme enstrümanlarının ürkek bir kurnazlığın defolu ürünleri olduğunun farkına varılması gerekliliğini vurgulamak istiyorum. Tüm hücrelerime kadar inanıyorum ki bu iftiradan kaynaklı incinen gururumdan veya zedelenen kişilik haklarımdan çok daha önemlidir bu coğrafyanın sorunları ve tüm hayatımı adadığım çözüm sürecinde doğru yolda olduğumun bir kanıtıdır aslında bu entrika klasiği. Bu açıdan gerçekten gurur duyduğumu ifade etmek isterim. Çünkü üzerlerindeki yıldızlı gökyüzünden ve içlerindeki ahlak yasasından habersiz yaşayan bu müfterilerin iplerini ellerinde tutan aktörlerle bu coğrafya adına bir hesabım olduğu için siyaset yapıyorum ve tarihi okuduğum için bu iftiraya maruz kalıyorum. Bu günü gördüğüm, tarihe tanıklık ettiğim için bu iftiraya maruz kalıyorum tertemiz bir geleceği kurguladığım için bu iftiraya maruz kalıyorum.

 

 Bağlı “Ve bu iftiranın kuklalarına sesleniyorum iplerinizi kesin, iplerinizi oynatan sahiplerinizi sahneye davet edin, fikirlerle ve yüreklerle tartışalım eğer cesaretiniz varsa, eğer bir parça yaratılıştan tortulanmış vicdanınız kaldıysa gerçekten kaçmayın; tartışalım, siyaset yapalım. Bel altına vurmadan, konudan uzaklaşmadan, haysiyete ve insan onuruna dokunmadan ailelere ve çocuklara zarar vermeden tezlerinizle, öngörülerinizle, hakikatlerinizle gelin siyaset yapalım diyeceğim ama bu kavramların size çok yabancı olduğunu biliyorum. Onurun, haysiyetin sizin için önemli olmadığını, ailelerin ve çocukların hedefinize ulaşmak için harcanabilecek materyaller olduğunu, hakikatinizin ise sadece muktedir olmak ve rant kazanmak olduğunu bu uğurda her türlü şeytanlığı yapabileceğinizi bu topraklara bulaştırdığınız kandan öğrendim. Yinede umut ediyorum.

 

Dün geldi geçti, dün söylenen sözler dün gibi geldi geçti, artık yeni sözler söyleme zamanıdır. Lügatlerdeki kardeşlik kavramının dahi ifade edemediği derinlikte bir bağ ile birbirlerine ram olmuş bu coğrafyanın halklarına bir söz veriyorum, tarihin kurgulanamaz bir senaryo ile oluşturduğu bu bağı korumak bugünün yaralarını bu gerçekliğin oluşturduğu imanla sarmak ve geleceği bu güzelliklerle oluşturmak için bilgimin tüm zerrelerince, vicdanımın tüm kutsallığıyla ve bu muhteşem coğrafyanın oluşturduğu olağanüstü medeniyete olan inancımın kuvvetiyle mücadele edeceğime dair bir kez daha söz veriyorum dedi

www.balikligol.com