MASUM KADINLARIN ÖLDÜRÜLMESİNDE ARKA PLAN

MASUM KADINLARIN ÖLDÜRÜLMESİNDE ARKA PLAN

Bilgisizlik ve cehaletin hâkim olduğu aşiretlerin kıskacındaki İslam toplumlarında kötü töre ve gelenekler, kurban olarak genellikle masum ve ümmi kadınları seçmektedir. Sonuçta, kendilerini dindar kabul eden bu aileler kendi öz kızlarını öldürmekten çekinmiyorlar. Olayların perde arkasına baktığımızda kızlarının zina suçunu işlediğini düşünen aileler namuslarının kirlendiğini ve bu arsızlıktan kurtulmanın tek çaresinin kızlarını öldürmek olduğunu düşünmeye başladıklarını görüyoruz. Oysa sebebi ne olursa olsun, anne- babanın kendi kız çocuklarını öldürmelerine dinimiz asla müsaade etmemektedir. Hatta yeryüzünde hiçbir din, bir insanın kendi kızını öldürmesine izin vermez. Bu olaylar tamamen insanoğlunun kustuğu bir vahşeti ifade eder.
Düşünün; tarlada çalışan amcasına yemek götüren bir kız, amcası tarafından iğfal ediliyor. Kız utancından bu durumu ailesine bildirmiyor. Fırsatçı amca ise kirli emellerine ulaşmak için kızı aylarca iğfal etmeye devam ediyor. Sonunda anne durumdan haberdar oluyor. Kuşkusuz kadın ilk duyduğunda kızın amcasını öldürmek isteyecek ancak buna gücü yetmeyecektir. Ve maalesef öldürebileceği tek kişi kalıyor; o da masum ve tecavüze uğramış kızıdır.
Bu olayı tahlil ettiğimiz zaman, durumun tamamen cehaletten ve İslam'ı bilmemekten kaynaklandığını göreceğiz. Her şeyden önce 10 yaşına gelmiş olan bir kız çocuğu, babası ya da kardeşleri dışındaki kişilerin yanında yalnız bırakılmamalıdır. Eğer fitne tehlikesi varsa hiçbir erkeğin yanında bırakılmaz. Durum böyle olunca yukarıdaki misalde annenin, kızını yalnız olarak muhteris olan amcasının yanına göndermesi doğru bir hareket değildir.
Bazen çok komik bir sebepten dolayı bir kız çocuğu aile meclisinin kararıyla öldürülebiliyor. Nitekim doğu illerinden biribnin bir ilçesinde bir çocuk, kız kardeşinin karnının gün-be gün şiştiğini müşahede eder. Hemen anne ve babasına haber vererek kız kardeşinin kötü bir iş yaptığını ve hamile kaldığını düşünmeye başlarlar. Oysa kızcağız ciddi bir hastalığa yakalanmış ve karnında su toplanmaya başlamıştır.  Bu durum otopsi ile anlaşılır fakat aile meclisi çoktan kararını vermişti. Artık 16 yaşındaki kızı geri getirmek mümkün değildi.

Bazen de namus cinayeti süsü verilerek öldürülen bir kadın bambaşka bir gerekçe ile öldürülmüş olduğu sonradan anlaşılmaktadır. Bilindiği gibi doğu ve güneydoğuda genellikle kadınlara mirastan pay verilmez. Ancak eğer kızın kocası (enişte), miras için hanımını dava açmaya zorlama ihtimali varsa erkek kardeşler, kız kardeşleriyle mirası paylaşmamak için ya eniştelerini, ya da kız kardeşlerini öldürürler. Geçen yıllarda Şanlıurfa'da evli bir kadın, kardeşleri tarafından öldürülerek miras alması engellenmiştir. Ancak öldürme sebebi olarak öne sürülen gerekçe insanın kanını donduracak türdendir: Namus cinayeti


Son yapılan araştırmalarda insanı şaşırtacak türden sonuçlar da elde ediliyor. Normal olarak eğitim düzeyi yüksek ve ekonomik durumu iyi olan insanlar arasında namus cinayetlerinin en az seviye olması beklenir. Oysa Dicle üniversitesine mensup sekiz uzman tarafından, doğu ve güneydoğuda yer alan 44 cezaevinde 180 kişi ile yüz yüze yapılan bir görüşmede ilginç sonuçlar ortaya konmuştur. Ortaya çıkan sonuçlara göre töre cinayeti işleyenler arasında eğitim düzeyi yüksek üniversite mezunu olanlar da vardır. Hatta cezaevlerinde ağalar gibi karşılanan bu kişiler, toplumda da kahraman ilan ediliyor. Çıkan ilginç sonuçlardan biri de töre ve namus cinayetini işleyen şahıslara, öldürdüğü genç kadınların aileleri tarafından cezaevinde krallar gibi bakılmasıdır.
Kızını öldüren son aile Ardahan'dan… Kız önce bir adama kaçıyor. Baba elli bin TL lik başlık isteyince kız baba evine gönderiliyor. Oğlan tarafına gücü yetmeyenler kızı öldürmeye karar veriyorlar. Ve karar 15 yaşındaki erkek kardeşi tarafından 15 Aralık 2010'da infaz ediliyor. Sonra anlaşılıyor ki, kız iki aylık hamile…
Ne var ki bütün bunlara bakıp bilmeliyiz ki, bu tür cinayetlerin çoğalmasında medyanın rolü az değildir. Çünkü toplumda işlenen namus cinayetlerinin arka planında medyanın pompaladığı safahat, dini değerlerden uzaklık, helal-haram tanımazlık ve cehalet yatmaktadır. Kanaatimize göre her iki tarafta da aşırılık, başka bir deyimle ifrat ve tefrit vardır. Yani, kızların istedikleri gibi hareket etmeleri, istediği erkekle nikâh dışı ilişki yaşamaları doğru olmadığı gibi, cehalete ve tahrike kurban giden bir kızın aile meclisinin kararıyla öldürülmesi de doğru değildir. Eğer toplumun dini duyarlılığı ve aile bütünlüğü bu şekilde yara almaya devam ederse evden kaçan kızlar daha çok olur ve buna bağlı olarak töre cinayetlerinin sonu gelmez. Fakat medyanın ve özellikle internetin kontrol altında tutulması halinde,  ayrıca mahkemelerin ve kamu görevlilerinin görevlerini cesaretle yerine getirmeleri durumunda, evden kaçmaların ve töre cinayetlerinin minimum seviyeye ineceğine inanıyoruz.

Cinayetsiz ve temiz bir topluma kavuşmak ümidiyle…