Manevi Kalkınma Hamlesi Şart 2

Manevi Kalkınma Hamlesi Şart 2

 

Maddi kalkınma planları elbette önemlidir. Ama manevi kalkınma planı ondan daha da önemlidir. Maddeyi bedene benzetirsek, mana onun ruhudur. Ruhsuz beden ölü bir cenaze hükmündedir. Bir asra yakındır, ülkemiz ve İslam diyarının, manevi yönden nasıl bir boşluk içinde olduğu malum. Dolayısıyla acilen bir “Manevi Kalkınma hamlesi” ne ihtiyaç vardır. Bunun için:

  • Ulema, akademya, meşaih, ve kanaat önderleriyle istişareler, programlı ve priyodik olarak devam etmeli. Bu da hem yerel hem de ulusal olmak üzere ve daha da genişletilerek yapılmalı. Her ilde bu konuda ehliyetli kimselerin katılımıyla yerel istişare kurulları oluşturularak yerel olan istişareler devam etmeli. Bu istişare kurullarında, ilçeler, aşiretler, cemiyet ve cemaatler, tamamen tarafsız bir şekilde temsil edilmeli. Bu yerel kurulların kendi aralarından seçecekleri, yerel bölge temsilcilerinden de asıl akil adamlar olan ulusal istişare kurulu oluşturulmalı. Bu kurul, gerekli görüldüğü kadar periyodlarla, sosyal, siyasal, kültürel içerikli raporlar hazırlayarak, ilgili mercilere sunmalı… Bu raporlar, yerel ve genel idareciler tarafından kesinlikle göz önünde bulundurulmalı.
  • Rabbani âlimlerin seslerinin duyurulması ve daha gür çıkması için çalışmalar yapılmalı. Bu güne kadar ekranlar daha çok İslam’ı tahrif etme eğiliminde olanlara bırakıldı. Hâlbuki ulemanın kitle iletişim araçları vasıtasıyla milyonlara ulaşmaları mümkün. Bunun için başta, TRT ve Diyanet olmak üzere, milli manevi değerlere duyarlı medyanın sorumluluk yüklenmesi gerekir. Dört duvar arasında yetişmiş, günümüz gerçeklerini yeterine yeterince vakıf olmayan dar ufuklu medreseliler maalesef az değil. Ancak, yeterince aydın, geniş ufuklu ve kabiliyetli nice ulema da vardır ve bunlar yeterince değerlendirilmelidir.
  • Bu bağlamda İHL ve medreselerin de ıslahı gerekir. Bu kurumların namaz kıldırma memuru değil, peygamber varisi olduğunu idrak etmiş, rabbani ve davetçi âlimler yetiştirmeye odaklanması gerekir. Bunun için medreselere resmi bir statü verilip zeki evlatlarımızın buralara kazandırılması gerekir.
  • Irkçılık birlik ve beraberliğimizin zehridir. Onun panzehri ise İslam kardeşliği ve ümmet ruhunun ihyasıdır. Bu konuda hepimize görevler düşmektedir. Barış sürecinin daha güçlü ve gerçekçi bir şekilde ele alınarak mutlaka sonuca varılmalı. Sonuca varmak için din unsurundan güçlü ve sahih bir şekilde istifade edilmelidir. Şunu tekraren ifade edelim ki, din çimentodur. Halkları huzur ve selamet içinde bir arada tutabilecek yegâne unsur İslam’dır. Şu halde ülkemizde ve İslam diyarında vahiy kaynaklı İslam’ı yeniden ihya ettiğimiz oranda birlik beraberliğimiz pekişecektir. Birliğimiz gücümüzü, gücümüzse izzetimizi ihya edecektir. Buda sadece kuru bir siyasetle olabilecek bir şey değildir. Bunun için sosyal ve kültürel dönüşüme ihtiyaç vardır.
  • HDP PKK vb. örgütler küresel ve komplike bir projenin parçasıdırlar. Bunların asıl gayesi Kürt halkının sorunlarını çözmek falan değildir. Kürt halkında ırkçılık ve dinsizlik virüsünün yerleşmesini sağlamak suretiyle ümmeti bölüp daha kolay sömürülür hale getirmektir. Yerel, Küresel, Türk Kürt, Arap fark etmez, Diğer ırkçı partiler ve örgütler de aynı projenin parçasıdırlar. Buna karşı yine ümmetin çimentosu olan İslam’ın çok daha yoğun ve sağlıklı bir şekilde nesillere öğretilmesi gerekir.
  • Şu an ümmetin iki püsküllü belası olan Şiilik ve tekfirci hariciliğin yayılmasının angellenmesinde ulema ve akademyanın rolünden yeterince istifade edilmemektedir. Şia onlarca kanalla neredeyse her dilde yayılmacılığına yoğun bir şekilde devam etmektedir. Üstaklın projesi olan Şia ve harici yayılmacılığı ümmet için önü alınamaz hale gelmeden bir şeyler yapmak zorundayız.
  • Şehirleri yıkılan milletler, düşmanına karşı bilenerek, er veya geç, daha güçlü bir şekilde hamle yaparlar. Ama inancı tahrif edilen bir millet, celladına âşık olan misali, düşmanının gönüllü kölelerine dönüşür. Tahrifat konusunda Paralel yapı bu projenin en derini, en tehlikelisidir. Bu ihanet çetesi, sadece bizim milletimiz ve ülkemizi değil ümmeti içerden kuşatarak yıkmakla görevli bir yapıdır. Düşman orduları ve onların fiziki silahları tahribat yaparlar. Böylesi yapılar ise tahrifat yaparlar.
  • Halkların dönüşümü nesiller boyu sürebilecek sabır gerektiren bir süreçtir. Bunun için hep beraber sabır, sebat ve azimle çalışmak zorundayız. Şu an çektiğimiz sıkıntılar, 90 yıldır İslam’ın içinin boşaltılmaya ve mahkûm edilmeye çalışılması sebebiyledir. Dolayısıyla başlatılan İslam’ı ihya hareketinin sonuçları da 9 ayda veya 9 yılda alınamayacaktır. Sabır ve sebat gerekir. Sosyal ve kültürel dönüşüm olmadan siyasi çözüm mümkün değildir. Selam… Dua…