MAK Danışmanlık Başkanı Kulat: 28 Şubat sürecinde FETÖ Genelkurmayda ağırlandı
Şanlıurfa'da bulunan MAK Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Kulat, 28 Şubat yıldönümü ile ilgili yaptığı açıklamada, o süreçte FETÖ yöneticilerinin Genelkurmay'da ağırlandığını belirtti.
HÜDA PAR Şanlıurfa İl Başkanlığını ziyaret eden MAK Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Kulat, 28 Şubat sürecinde FETÖ yöneticilerinin Genelkurmay'da ağırlandığını söyledi.
MAK Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Kulat ve Gazeteciler ve Yazarlar Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanı Celal Çiftçi, HÜDA PAR Şanlıurfa İl Başkanlığını ziyaret etti.
İl Başkanlığında gerçekleşen ziyarette heyeti, HÜDA PAR İl Başkanı Lokman Yalçın ve İl Başkan Yardımcısı Fevzi Kav karşıladı.
Ziyarette 28 Şubat süreci ve mağdurları hakkında değerlendirmede bulunan Kulat, önemli konulara değindi.
"28 Şubat sürecinde FETÖ'nün önde gelenleri Genelkurmayda ağırlandı"
28 Şubat sürecinde insanların inançlarından dolayı mağdur edildiğini belirten Kulat, "Dini bir hareket gibi kendini gösteren FETÖ yapısı, korkunç bir şekilde önü açılarak palazlandı. 28 Şubat'ın meşhur komutanı Karadayı, FETÖ'nün önde gelenlerini Genelkurmayda misafir etti o tarihte. Biz bunu çok sonra öğrendik. Başkalarının bir karakolun önünden geçmeye korktuğu bir dönemde, yine dindar görünen bir grubun mensupları, Genelkurmayda ağırlandı." dedi.
28 Şubat sürecinde kendisine birçok dava açıldığını söyleyen Kulat, başından geçen olayı şöyle anlattı: "Benim hakkımda kimin, neden açtığını bilmediğim birçok davalar açıldı. 'Sen falan yerde, falan radyoda konuşma yapmışsın' diye, şikâyet ediyorlar, dava açılıyor. Sadece konuşmuşsun, konuşma içeriği ile ilgili bilgi yok. Dava açılınca ne olacak? Beraat edilip, kurtulursunuz diyebilirsiniz. Hayır, öyle bir şey yok. Hakkınızda 3-4 tane dava açılınca üniversite diyor ki 'Hakkında çok sayıda dava açıldığı için, ilgili kişinin görevine son verilmesi' hakkınızda dava açılmış olması sizin suçluluğunuzu göstermez. Bu davaların hiçbirinde bir günlük bile ceza almadım. Ama bizi üniversitenin kapısına koyarak hedefine ulaşanlar, başkalarını da ceza evine koyarak hedeflerine ulaştılar." dedi.
"Türkiye'de inanç hürriyeti, inanç güvenliği çok iyi sağlanmalı"
"28 Şubat sürecinde bizim kendilerini mağdur gördüğümüz kişilerin ihanetini seyrediyoruz" diyen Kulat, "28 Şubat sürecinin sonrasında, özellikle o süreçte bizim kendilerini mağdur gördüğümüz kişilerin ihanetini seyrediyor toplum şu anda. Bunlardan bir tanesi dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan'ın '28 Şubat süreci, bir darbe süreci değil.' gibi bir açıklaması karşısında hayretler içerisindeyim. Bir darbe değilse nedir? Bu insanlar ikili mi oynuyorlar? Dönemin, tasfiye edilen Emniyet teşkilatının yöneticilerinin, bu konuda davaya müdahil olmamalarını hayretler içerisinde takip ediyorum. O tarihlerde kanunların, uygulama biçimlerini hepimiz çok iyi hatırlıyoruz. Aynı kanunlarla Türkiye daha sonra bambaşka şeyler yapabilmiştir. Demek ki kanunlar da sağlam zemine oturmalıdır. AK Parti'nin buradan çıkaracağı önemli bir ders vardır. Bazı şeyleri mutlaka, yasal zemine oturtmak gerekir. Şu anda siz fiili durumdan, ya da sizin gücünüzle kaynaklanan nedenlerle birileri, inanan insanlara baskı yapmıyor olabilirler. Ama mutlaka bunları sağlam bir zemine oturtmalısınız. Çünkü, yarın başka birileri geldiğinde, aynı mevzuatla sizi çok farklı sıkıntılar içerisine sokabilirler. Bu anlamda, Türkiye'de inanç hürriyetinin, inanç güvenliğinin çok iyi sağlanması gerektiğini buradan anlıyoruz." ifadelerini kullandı.
"Çocukken cezaevine girenlerin şimdi saçları sakalları ağarmış cezaevindeler"
28 Şubat sürecinde çocukken ceza evlerine girenlerin saçları, sakalları beyazladığına dikkat çeken Kulat, sözlerini şöyle sürdürdü: "28 Şubat sürecinin yargılaması boyutu bir taraftan devam ederken, bir taraftan cezaevine çocukken, gençken giren, şimdi her biri saçları, sakalları ağarmış ceza evlerinde. Bu insanlar, bir an önce hürriyetlerine kavuşabileceği, uğradıkları kumpasların bir an önce giderilerek, en azından kalan hayatlarında rahat etmelerini sağlayacak bir süreç işletilmelidir. Bu süreçte mağdur olan insanlar, gerçekten hukuken yeni bir yargılamayla mağduriyetleri giderilmenin yanı sıra, tazminat alma hakları açılmalıdır. Çünkü o dönemde hukuk, kesinlikle adam gibi işletilmemiştir. Sonrasında beraat etmenizin hiçbir anlamı yoktur. Türkiye'de mahkemeler yıllar yılı sürmüştür."
"Silahlı terör örgütü olma ihtimaline binaen insanlar cezaevine alınmıştır"
"28 Şubat'ı yapan insanlar, bedelini ödeseydiler 15 Temmuz yaşanmazdı" diyen Kulat, "Siyasi partilerin temsilcileri kendilerinin başına gelmeyeceklerini düşünüyorlar. Kendi başlarına gelmese bile Allah onlara memleketi yönetme imkânı vermişse verilen bu emanette mağdurların haklarını korumak çok özel bir yer tutar. Bu meselenin üzerinde ciddi ciddi durmak gerekir. Bir tek masum bile olsa, kaldı ki yüzlerce masum var. Türkiye'de öyle garip davalar oluyor ki bu günlerde. Hizb-ut Tahrir davası var. Bir sürü insan toplanıp alındı, üstelik bu dönemde. İnsanların suçlandığı konu, komik kelimesi hafif kalır. Silahlı terör örgütü olma ihtimaline binaen insanlar cezaevine alınmıştır. Eğer böyle bir ihtimal varsa yarın hepimizin bir şey olma ihtimali var. Hepimiz engelli olabiliriz. Öyleyse hepimize engelli maaşı versinler, bir gün engelli olabiliriz diye. Böyle bir şey olamaz. İnsanları, 'olması muhtemel' suçlardan suçlayamazsınız. Bizim devlet olarak, çok iyi dersler çıkarmamız lazım. Yarınlarda benzer problemlerin yaşanmayacağı bir Türkiye inşa etmemiz lazım. Bu noktada HÜDA PAR'a çok teşekkür ediyorum. Bir misyon yüklenmiş durumda. Başta Genel Başkan (Zekeriya Yapıcıoğlu) olmak üzere yoğun bir şekilde, 28 Şubat davaları takip ediliyor. Maalesef diğer siyasi partilerin bu konuda ciddiyet içinde bir takipleri yok. 28 Şubat'ı yapan insanlar, bedelini ödeseydiler 15 Temmuz yaşanmazdı. Eğer biz 28 Şubat sürecini doğru dürüst yapsaydık." şeklinde konuştu.
Sakalından dolayı soruşturmaya tabi tutulan kamu çalışanının olduğuna dikkat çeken Kulat, "Geçenlerde, kamu kurumunda bir genç hakkında 'sakalı var' diye, soruşturma açılmış. Dünyanın geldiği noktada siz hala neyi konuşuyorsunuz, inancı bir tarafa bırakın. Önünüzde, her anlamda örnek aldığınız, medeni dünya dediğiniz Avrupa, Amerika var. Var olan bu dünyada insanlar artık kılla, tüyle uğraşmıyor. Bizim için kıl, tüy filan da değil. Değerli bir şey, o ayrı bir boyut. Sonuçta inanç gereği insanların sakal bırakmasına da ya da bir artiste benzemek için sakal bırakmasına müdahale etmemek lazım. Gelinen bir nokta var artık dünyada. Bunu anayasal güvence altına alınabilmesi için mecliste ciddi bir çoğunluk var şu anda. Mademki, AK Parti-MHP varsa, bunların her ikisi de bu işi çözmek istiyorsa, mecliste çözülür. Gerekirse, bu konu için referandum bile yapılır."
"Anayasal düzenlemeler yapılmadan bu meseleler çözülemez"
İnanç önündeki engellemelerin kaldırılması ve bunların Anayasal zemine oturtulması gerektiğini ifade eden Kulat, "Umut ediyoruz ki Türkiye Başkanlık sistemine geçtikten sonra, inanç esaslarına yönelik özgürlük alanları daha da genişletilsin. Hem de bu inancın üstünde, olası bir karabasan gibi durabilecek, yarınlarda karşımıza başka birileri tarafından farklı bir şekilde gelebilecek, gelmesi muhtemel engellemeleri giderici Anayasal düzenlemelerin yapılması gerekir. Anayasal düzenlemeler yapılmadan bu meseleler çözülemez." diye konuştu.
"300 bin değil, 300 kişi katılsa bile kimse rahatsız olmamalı"
Peygamber Sevdalıları Platformunun geçtiğimiz günlerde, 300 bin kişinin katılım sağladığı 'Siyer Sınavı'nın birtakım eller tarafından engellenmesi konusuna da değinen Kulat, son olarak şunları söyledi: "Bu dönemde iki tane güzel şey oldu. Okullarda, Siyer-i Nebi ve Kur'an-ı Kerim dersi, seçmeli ders olarak konuldu. Bu dersler şu anda veriliyor ama yeterli oluyor mu? O tartışılır. 300 bin kişi değil, 300 kişi katılsa bile peygamberi doğru anlamaya yönelik bir çabaya girilmesi kimseyi rahatsız etmemeli. Bu tören, yarışmalar şeklinde de yapılabilir, ki devlet televizyonunda Kur'an okuma yarışmaları düzenleniyor. Ben halen, devletin içerisindeki bazı kişi ve kurumlara çöreklenmiş birilerinin AK Partiye, Cumhurbaşkanına, Türkiye'nin konjonktürel şartlara rağmen, inanan insanlardan duydukları rahatsızlığı hissediyoruz. FETÖ üzerinden, FETÖ'nün en mağdur ettiği dini cemaatlere karşı bile, bu vesileden hareketle dini, dindarı, Müslümanı rencide edecek tavırlar geliştirecek birilerinin, devletin bazı birimlerinin içerisinde olduğunu görüyoruz."