LÜTFEN ÇALIŞKAN OĞLUMU DEĞİL DİĞERİNİ BEDAVA OKUTUN!
Mustafa amca kendi halinde, namerde muhtaç olmayan fakat zengin de sayılmayan bir hayat yaşıyordu. Bilmem kaçıncı dedelerinden beri, yaklaşık 400 yılı aşkındır Güneydoğunun bir iline bağlı bir köyde yaşıyordu. Altısı kız, dördü erkek tam on çocuk sahibiydi ama halinden şikâyetçi değildi. Herkes gibi o da bir gün köyden kente göç etmişti. Fakat şehir hayatları yoktu. Çünkü şehirde ailece yine tarımla uğraşıyorlardı. Köyden kente geleli 20 yıl oluyordu. Bu yüzden büyük çocuklarını okutamamıştı. Şehre geldiğinde okul yaşında olan oğullarından Ahmet ve Hüseyini okula gönderdi.
Ahmet ailenin en küçüğüydü; zeki ve akıllı bir çocuktu. Okula gittiği günden beri hem derslerine çalışıyor, hem de ev işlerinde annesine hem tarla işlerinde babasına yardım ediyordu. Onun bir büyüğü olan Hüseyin ise biraz daha rahatına düşkün, şehrin rehavetine kapılmış bir yapısı vardı. Anlayacağınız derslerinde başarılı değildi. Ahmet ise okulun en çalışkan öğrencisiydi.
Her iki çocuk, bir yıl arayla sekizinci sınıfta SBS sınavlarına girmişlerdi. Hüseyin başarılı olamamıştı ama ondan bir yıl sonra giren Ahmet büyük bir derece yapmıştı. Ahmetin büyük bir derece yaptığı ve ilde ilk beş kişi arasına girdiğini duyan dershaneciler, hemen Ahmetin hangi ilçede yaşadığını ve kimin oğlu olduğunu araştırdılar ve adresini tespit ettiler. Dershanenin öğretmenlerinden bir heyet Ahmetin babasının kapısını çaldılar.
Gelen heyet son derece nazik, dindar ve kibar insanlardı. Çok cazip tekliflerle Ahmetin babasına gelmişlerdi. Teklif şuydu: Sen oğlunu bizim özel Liseye ver. Biz hem onu Lisede okuturuz, hem de bizim dershaneye devam eder ve bunun karşılığında senden hiç para alınmayacak. Onun her türlü masrafını biz karşılayacağız. Oğlun bizde burslu okur. dediler.
Teklif oldukça cazipti ve Mustafa amcanın hoşuna gitmişti. Fakat bir taraftan da diğer oğlu Hüseyini düşünüyordu. Çünkü Ahmetin kendisini kurtarabilecek kadar yetenekli olduğunu biliyordu. Onun asıl düşüncesi Ahmet değil Hüseyin idi. Dershane heyetine, Teklifiniz çok güzel. Allah sizden razı olsun. Ama bir de benim size teklifim olacak. Gelin Ahmet oğlumun yanında Hüseyin oğlumu da okutun. Ya da Ahmeti bırakın sadece Hüseyni okutun. Çünkü Ahmetin dershaneye ihtiyacı yoktur. Hüseyin ise biraz yaramazdır. Asıl endişem odur; ancak siz onu hizaya getirirsiniz. dedi.
Ancak dershane heyeti Mustafa amcanın teklifine sıcak bakmadılar. İlle de Ahmet dediler. Hüseyini ildeki özel okula ve oradaki dershaneye götürmek istemediler. Mustafa amcaya, Sen Hüseyini ilçenizdeki dershanemize götür sana yardımcı olurlar dediler. Fakat ilçedeki dershaneciler Hüseyini parasız almak istemediler. Mustafa amca da Ahmeti onlara vermek istemedi.
Asıl hüner zeki, çalışkan ve zaten kendisini kurtaracak bir yeteneğe sahip olanları değil, orta seviyede olup, yeteneklerini geliştiremeyen çocuklara sahip olmak ve onların yeteneklerini geliştirmelerine yardımcı olmaktır. Dershaneler ise sadece zeki çocukları burslu alıyor ve onları reklam olarak kullanıyorlar.