Kuyruk Acısı

Kuyruk Acısı

               Eski bir deyimdir. Adamın biri bir gün köpeğin kuyruğuna basar hırlamanın ağızdan çıktığını gören adam “Şu hale bak ben kuyruğa bastım ses ağızdan çıktı. Demek ki ağız ile kuyruk arasında

organik bir bağ var.” demiş.

        

         Mavi Marmara gemisi olayında Türkiye'nin İsrail'in kuyruğuna basması sesin de ABD'den çıkması organik bağın kanıtıdır. O zamana kadar durgun olan ve aynı zamana denk gelen terörün tırmanışı kesinlikle tesadüf değil. Osman Öcalan'ın deyimiyle parayı verenin,  “taşeron”u olan örgüt, eylemlerine patronlarının emellerini gerçekleştirmek için faaliyetlerine başlamış ve gencecik yavrularımızı sinsice öldürüp aile ocaklarına ateş düşürmekle beraber milletçe içimizi yakmıştır.

Tabi bu kuyruk acısına İran'ın nükleer programı çerçevesinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Ambargosu'na da “hayır” oyu veren Türkiye köpeğin kuyruğunu iyice acıtmış olacak ki, hırlamadan korkmayan Türkiye'ye karşı çakal oyununu sergilemeye başlayan köpek ya da köpekler milletimizin bağrını yakmaya yeltenmiş ve çirkin emellerini gerçekleştirmeye başlamıştır. Ancak günümüz teknolojisinde onlar evlerimizin içindeki eşyaların neler olduğunu bilirken biz neden çobanla teröristi ayırt edemiyoruz?

Hani BBG evi gibi gözetleniyordu hani orada askerden habersiz kuş uçmuyordu ne oldu da olaylar peş peşe gelmeye başladı? Sanki ölenler asker değil sivil savunmasız silahsız insanlar “neler oluyor” dedirtecek boyutta. Gazetelerden okuduğuma göre onbeş günlük eğitimden sonra çatışmaya gönderilen körpe yavrularımızı gördünüz işte  . Alışıla gelen sözler sarf ediliyor vatan sağ olsun, millet sağ olsun, hainleri sevindirmemek için ağlamayacağım,oğlumun yerine ben giderim, on tane oğlum olsa onunu da gönderirim, deyip geçiştiriyoruz.   Ne vahimdir ki ateş düştüğü yeri yakıyor.  Keşke savaşlar hiç olmasa, keşke insanlarımız hiç ölmese. Hepimizin çocukları var. Kimse çocuklarının ölmesini istemez. Biz, çocuklarımızın ölmesini istemiyoruz. Buradan yetkililere sesleniyorum. Çocuklarımız keşke ölmeseydi.

Halk artık çocuğunu askere göndermeye korkar oldu, doğuya dağıtımı olmaması için torpili olanlar torpil yapıyor olmayanlarda var güçleriyle dua ediyorlar. Askerin açıklaması hiç tatmin edici değil özrü kabahatinden büyük sanki milletle dalga geçiyorlar. Yine bu gün İstanbul'da askeri servise yapılan saldırıda üç kişinin ölmesi ve oniki kişinin yaralanması bizleri bir kez daha hüzne boğmuştur. Genelkurmay başkanının Güvenlik Zirvesi'ne katılmaması da ayrı bir tartışma konusu ve bu sayede terörle mücadeleye verilen önem ortaya çıkmıyor mu? Otuz yıldır bunca genç insanımızın ölmesi genç kadınlarımızın dul kalması bunca anne ve babanın yüreğinin dağlanması ve ocaklara ateş düşmesi yetmedi mi? Birlik ve beraberliği nasıl sağlayacağız, bu işin sonu nereye kadar gidecek? Bu ülkede barış nasıl sağlanacak, bunca yıldır karınca boyu kadar barış anlamında ilerleme sağlanamadı bundan sonra ne olacak? Sorularına yanıt aranıyor. Sanırım güzel ülkemizi kaosa sürüklemek ve hükümeti bitirmek. Bu durumu fırsata çevirip oy avcığı yapan siyasetçi sayısı da az değil. Şayet böyle bir durum hasıl olursa ki Allah muhafaza ne yazık ki Türkiye yine bir elli yıl geri gider bizi sevmeyenlerin istediği de bu zaten ne zaman ülkemizde iyi şeyler olacaksa mutlaka   birileri düğmeye yada düğmelere basıyor ve     Ayrıca bu işin  ekonomik yönünü de eklersek zararın boyutunu varın siz hesaplayın.