Kutlu Doğum Haftası Nereden Çıktı?
Bugün, modern hayatın her alanına giren zengin kutlamaları takip ederken o kararın verildiği gün orada bulunmaktan dolayı gurur duyuyorum.
Kutlu Doğum ve 28 Şubat
1989 yılında, doktora tezimi yazmakla meşgul olduğum zamanlardı.
Türkiye Diyanet Vakfı'nda Yayın Kurulu üyesi olarak görev yapmaya başlamıştım. Kurul başkanımız Profesör Süleyman Hayri Bolay'dı. Süleyman Hayri Bolay Hocamın üzerimde hakkı çoktur. Allah sağlıklı-uzun ömürler versin. İkinci isim ise üç yıl önce aramızdan ayrılan Ayvaz Gökdemir'di. Ayvaz Bey, benim Lüleburgaz Lisesi'nden Edebiyat hocamdı. Türk milliyetçiliği yoluna, onun güçlü telkinleri ile adım attığım için hayatımda etkisi fazladır. Kurul, milliyetçi düşünce geleneğinden gelen toplam altı ilim ve fikir adamından meydana geliyordu.
"Kutlu Doğum Haftası", işe başlar başlamaz bu kurulun aldığı bir kararla ortaya çıktı. Teklif Süleyman Hayri Bey'den gelmiş, "Kutlu Doğum" ismini de rahmetli Ayvaz Bey bulmuştu. Kararlaştırdığımız projenin temel esprisi, Peygamberimizin doğumunu, camilerin dışına taşan, modern hayatın içine giren etkinliklerle kutlamaktı. Konferanslar, sergiler, yarışmalar, tasavvuf musikisi konserleri ilk akla gelenlerdi. Bir havai fişek gösterisi bile düşünmüş, çok pahalıya mal olduğunu öğrenince vazgeçmiştik. Türkiye Diyanet Vakfı Mütevelli Heyeti bu projeyi hemen kabul etti. O zaman genel müdür rahmetli Kemal Güran'dı. İntikali kuvvetli, dürüst, yeniliğe açık ve öngörü sahibi alim ve fazıl bir insandı.
İlerleyen yıllarda, Mevlid Kandili kış aylarına tesadüf edince, Kutlu Doğum'u sabitlemeye karar verdik. Miladî takvime göre nisan ayında bu hafta, Diyanet'in önayak olmasıyla "Kutlu Doğum Haftası" olarak ilan edildi. Başlarda epeyce itiraz geldi. Bidat olarak görüldü. Ama, sanıyorum toplumdan aldığı canlı karşılıklarla yerleşti ve genel kabul gördü. Ne kadar hayırlı bir bidat olduğu zaman içinde ortaya çıktı.
Bugün, modern hayatın her alanına giren zengin kutlamaları takip ederken o kararın verildiği gün orada bulunmaktan dolayı gurur duyuyorum. Diyanet İşleri Başkanlığı, çok orijinal kutlama vesileleri buluyor. Kutlu Doğum geleneği artık bütünüyle kültürümüzün bir parçası haline geldi.
Mevlid kutlamaları yeryüzünde iki Müslüman topluma has bir gelenek. Birincisi Türkler, ikincisi ise Kürtler. İlk başlatanlar da enişte-kayınbirader olan bir Türk ile bir Kürt: Selahaddin Eyyubi ile Erbil Atabeyi Muzafferüddin Gökbörü. Erbil Atabeyi ilk defa Mevlid Kandili'ni gece boyu devam eden fener alayları ve halka açık eğlencelerle kutlama geleneğini başlatıyor. Açlar doyuruluyor, çıplaklar giydiriliyor ve Peygamberimizin doğum günü bütün toplum adına bir dayanışma ve kaynaşma vesilesine dönüştürülüyor. Aynı yıllarda "Mevlid" adı verilen bir şiir türü ortaya çıkıyor. Bugün Türklerin düğünde-ölümde her vesile ile okuttuğu Mevlid, Süleyman Çelebi'nin 14. yüzyılda Bursa Ulu Camii'nin sütunlarına yaslanarak yazdığı Vesiletü'n Necat (Kurtuluş vesilesi) adını taşıyan şiiri. Türkler dışında sadece Kürtlerin benzer bir geleneği var. Kürtçe olarak yazılmış çok sayıda Mevlid bugün okunmaya devam ediyor.
Kutlu Doğum geleneğinin 23 yılda, dinî kültürümüzün muhteşem bir parçası haline gelmesi toplumun sağlam dinamiklerini gösteriyor. Toplumu ortak paydalar etrafında denge ve huzur içinde tutmak istiyorsanız buyurun size herkesin mutabık kalacağı bir vesile.
Gelelim 28 Şubat'a. Askerî darbelerin bu ülke ve toplum için nasıl bir düşmanlık olduğunu, son 23 yıl içinde darbecilerin Kutlu Doğum'a bakışları gösteriyor. 28 Şubat süreci aynı zamanda bir Kutlu Doğum karşıtlığı olarak devam etti. Hatırlayalım, 27 Nisan e-muhtırası madde madde, Türkiye'nin değişik illerindeki Kutlu Doğum kutlamalarını "irtica" olarak sıralıyordu.
Bu sene çok daha canlı, çok daha etkileyici, toplumun kılcal damarlarına daha fazla nüfuz eden Kutlu Doğum kutlamaları gündemde. Öbür tarafta 28 Şubat sanık sandalyesinde. Birliğimizin ve dirliğimizin yeniden tesis edilmesi adına iki önemli gösterge değil mi?
ZAMAN