Kur'an Medeniyeti
Kuran Medeniyeti Kavramı, gücünü ve ışığını Kurandan alan bir medeniyet tasavvurunu ifade eder. Biz buna Vahiy Medeniyeti, yahut İslam Medeniyeti de diyebiliriz. Çünkü bu medeniyet, temel kaynağını vahiyden alan bir yaşama biçimini anlatmaktadır. Bediüzzaman, kaynağını vahiyden alan İslam Medeniyeti için Medeniyet-i Hakikiye, Şeriat-ı Garradaki Medeniyet, veya Medeniyet-i Kur'an" ifadelerini kullanılmıştır.
Bugün insanlık huzur ve mutluluk verecek bir yaşama biçiminin arayışı içindedir. Adaletsizlik, zulüm, haksızlık, ayrımcılık, çatışma, cehalet, menfaatçilik, şiddet ve ahlaksızlık bütün insanlığın kaçındığı sıfatlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Kur'an-ı Kerim ise, bu hasletleri kökten reddederek insanlığa barış, adalet, doğruluk, diğergamlık (başkasını düşünmek), birlik-beraberlik, yardımlaşma ve huzur dolu bir hayat önermiştir.
Kur'an medeniyeti, bütün insanlığın sahip olduğu değerleri kendi içinde barındıran bir mahiyettedir. Buna göre, Arabistan'daki bir insanın çalışkanlığı da, Japonya'daki bir insanın temizliği de, Türkiye'deki bir insanın doğruluğu da, dünyanın herhangi bir yerindeki bir insanın geliştirdiği teknoloji de, Arjantin'deki bir insanın yardımseverliği de Kur'an medeniyetindendir. Çünkü bütün bu değerlerin kaynağı, nübüvvet yoluyla gelen ilahi mesajdır.
Kuran Medeniyeti, İlk insan aynı zamanda ilk peygamber olan Hz. Âdem (s) ile son Peygamber Hz. Muhammed (s) arasında gelip geçen peygamberlerin temsil ettiği insanlık kuşağının yaşama biçimini anlatan bir medeniyettir. Kuşkusuz bu medeniyeti oluşturan toplumların hataları da olmuştur. Ancak bu hataların, doğrudan doğruya Kuranla irtibatlandırılması akıl ve insafla bağdaşmaz. Eğer vahyin ürünü olan bu medeniyetin ilişkisi Kuran ile değil, Müslümanların tarih içinde kurdukları devletler, imparatorluklar ve sosyal topluluklarla kurulursa, toplulukların hataları Kuran Medeniyeti şeklinde algılanır ki, bu Kurana karşı büyük bir haksızlık olur. Başka bir deyimle, İslam toplumlarının Kur'an'ı esas alarak yaşamaya çalışmaları Kur'an Medeniyetinden ilham aldıkları anlamına gelse bile, İslam toplumlarının bütün düşünüş ve davranışlarının Kur'an medeniyetinin eseri olduğunu göstermez.
Bediüzzaman'a göre gerçek bir medeniyet, istirahat-ı umumiye ve saadet-i hayat-ı dünyeviye"yi temin edecek foksiyonlara sahip olmalıdır. Kur'an medeniyeti, insanlığa önerdiği ilkelerle genel huzur ve barışı temin edebilecek niteliktedir. Çünkü bu Medeniyet insanlara doğruluğun egemen olduğu, kuvvetin egemen olmadığı, ahlaki değerlerin insan davranışlarını belirlediği, insanlar arasında sunî ayrılıkların olmadığı, insanların ilişkilerini yardımlaşma üzerine bina ettikleri ve insan ilişkilerinde adaletin hâkim olduğu bir hayat tarzını sunar. Kuşkusuz bu ilkeler, evrensel karakter taşıyan ve bütün insanlığın aradığı değerleri oluşturmaktadır. Merhamet, sevgi, barış, ırkçılığa karşı olma, bilgi taraftarı olma gibi bütün insanlığın ihtiyacı olan bu değerler, asıl itibariyle Kuranın malıdır. Kur'an medeniyetinin, insanlığın üzerinde ittifak edebileceği değerleri temel esas yaparak, insan fıtratına uygun bir yaşama biçimi önermesi, onun evrensel karakterini gösterir.