Kürtçe Şarkıların Türkçeleşmesi Hikayesi

Abdulkerim Bülbül, Kürtçe Şarkıların Nasıl Türkçe şarkı olduklarının hikayesini yazdı. Bugün dinlediğimiz bir çok şarkının aslından Kürtçeden tükçeye çevrildiğini biliyor muydunuz? Kürdün gelini, Türkmen gelini, bir mumdur iki mumdur, Mumik ve “Hinê bînin li destê kin”, “Kınayı Getir Anne” olarak değitirldiğini biliyormuydunuz. bunlar gibi yüzlerce eserin kürtçeden türkçeye çevrildiğinin hikayesini okuyacaksınız.

Kürtçe Şarkıların Türkçeleşmesi Hikayesi

 

Yıl 1926. Temmuz. Darü’l Elhan müdürü Yusuf Ziya Bey önderliğinde tüm yurtta geziler düzenlenmektedir. Bu gezilerdeki amaç yurttaki tüm türküleri kayıt altına alıp dönemin siyasi konjonktürünün diline çevrilmesiydi. Yeni bir Türkiye’nin inşası için kolları sıvayan dönemin ileri gelenleri! , her şeyin Türkçe’ye çevrilmesi gerektiğini ve ancak bu şekilde birlik ve beraberliğin sağlanacağını düşünüyorlardı. Müslüm Yücel’in ifadesiyle “Sesleri semayı delen şark bülbülerinin dönemiydi” bu dönem. (#1)

2 Eylül 1926 tarihinde Samsun’dan hareket eden Darü’l Elhan heyetinde Rauf Yekta , Dürü Turan ve Ekrem Besin gibi isimler bulunmaktaydı. Gezinin Güney ve Orta Anadolu’nun bazı illerine yapılması düşünülüyordu. Buna göre ilk durak Adana oldu. Oradan Ayıntap ( Gaziantep) , oradan Urfa’ya yapıldı. Bu gezi sonucunda 250 türkü derlenip toparlanıp kayıt altına alındı!.

İkinci gezi , Milli Eğitim Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’ne bağlı , Ankara Devlet Konservatuarı öğretmenleri tarafından 1938 yılında gerçekleşir.Toplamda iki ay süren bu gezi Ulvi Cemal Erkin başkanlığında yapılır. Erkin’in iki yardımcısı vardır. Biri aslen Diyarbakırlı olan Muzaffer Sarısözen , diğeri de Arif Atikan’dır. Atikan daha çok kayıt işleriyle uğraşırken, Sarısözen Kürtçe olan parçaları alıp yeniden yorumlar.

Yapılan geziler esnasında Malatya, Diyarbakır, Urfa, Ayıntap, Maraş ve Seyhan’dan toplamda 491 türkü ve halk şarkısı derlenir.(#2)

Üçüncü gezi TRT tarafından 1967’da yapılır. Tüm Türkiye’den 1788 parça derlenir. Dördüncü gezi , Kültür Bakanlığı Milli Folklor Araştırma Dairesi tarafından 1976 yılında gerçekleşir. Bu gezi, bütünüyle Urfa’yı kapsar. Urfa’dan toplam 300 halk ezgisi derlenip,yine toparlanır. (#3)
Derlemeler sonrasında derlenen türkülerin tümü notaya aktarılmamıştır. Şu an için Sarısözen’in notaya aktarılmamış 50 parçası vardır.

Derlemeler sonucu elde edilen Kürtçe parçaların çoğuna “Urfa ağzı” , “Diyarbakır ağzı” , “Antep ağzı” gibi tanımlamalar getirilmiştir. (#4)

Toparlanan bu türkü ve halk ezgilerinin ilk icraları Ankara Radyosu müdürü Mesut Cemil Bey’in önerisi üzerine bir heyet tarafından yapılması öngörülmüştür. 1948’de adı geçen heyet oluşturulup “Yurttan Sesler” adıyla halk müziği yayınları başlatılır.

Yukarıda anlatmaya çalıştığımız geziler sonucunda derlenen parçaların toplanması ,notaya aktarılması tabiki güzel bir durumdur. Fakat; toplanan eserler asıllarındaki dilden (Kürtçe) bir başka dile (Türkçe) çevrilmekteydi. İşin enteresan tarafı da derlenen Kürtçe eserlerin Türkçe’ye çevrilmesi, ve bizzat Kürt sanatçılarına da Türkçe okutulmasıydı.

Şimdi de derlenen eserlere şöyle bir göz atalım. Derlenen ilk eserlerden biri “Kürdün Gelini” dır. Bu Eser bilindiği üzere “Türkmen Gelini” olarak çevrilmiştir. Aynı vahamet , “Kürdün Kızı” parçası için geçerlidir.
İlk Kürtçe eserleri Türkçe okuyan sanatçılar : Celal Güzelses , Mukim Tahir , Kel Hamza , Cemil Cankurt gibi sanatçılardır. Bu isimlere zamanla Mahmut Güzelgöz ,Kazancı Bedih , Birecikli Nuri Sesigüzel , İbrahim Tatlıses , Burhan Çaçan , İzzet Altınmeşe gibi sanatçılar eklenmiştir.

Yazdıklarımdan başka örnek verebileceğimiz parçalara devam edelim. Öncelikle Şivan Perwer’den başlayalım

“De Lorî ” adlı parçayı Güler Işık yıllarca kulaklarımıza “Şey Yani ” olarak fısıldadı.

Daha çok İlyas Salman ve türevlerinin oynadığı Yeşilçam filmlerinden tanıdığımız ve İbrahim Tatlıses’in “Bir Mumdur İki Mumdur” adlı parça aslında yılar önce “Mumik” olarak biliniyor, dinleniliyordu.

“Hinê bînin li destê kin” adlı parça da bu coğrafyada gelinin kına gecesinde söylenen ve gelinin annesi tarafından gözyaşları eşliğinde dinlenilen “Kınayı Getir Anne” olarak çevrilmişti.

“Di dinê de sê tişt hene” adlı parça da sonraları İbrahim Tatlıses tarafından “Bu Dünyada Üç Şey Vardır” olarak dillendirilmişti.

Yine , “Lawo destê min berde” adlı parçasını yurdun muhtelif sanatçıları “Makaram sarı bağlar” diye dillendirmişlerdi.

Türk sinema tarihinin belki de en acıklı filmlerini yapan ve Küçük Emrah olarak ünlenen ve de seksenli yıllarda izlenilen her evde gözyaşlarının sel olup aktığı filmlerden bildiğimiz “Ben yetim, Ben öksüz” adlı parçayı , Şivan Perwer ondan çok daha yıl önce ” Lê Dotmam” olarak okumuştu.

Yine “Peşmerge” adlı parçasını İbrahim Tatlıses, kendisini de katarak “Zurnacı İbo Dayı” olarak bir güzel söylemişti bizlere.

Özellikle belirtmem gereken bir parça olacak ki o da; düğünlerin ,halayların vazgeçilmez parçası olan Canê Canê yi İbrahim Tatlıses kalkıp metropol şehirlerinde apartman altlarındaki düğün salonlarında “Caney Caney” olarak düğüne gelen misafirlere sunmuştur.

Şimdi Ş.Perwer-İ.Tatlıses faslını kapatıp diğer parçalardan da bahsedelim.

Heycanê Mukrîyanî’nin söylediği vakit insanın içinden bir şeylerin kopup gittiğini fark ettiğimiz “Ez Kevokim” adlı parçayı zamanın Tatlıses’i olan Celal Güzelses ” Hele Yar Zalim Yar” şeklinde değiştirerek kulaklarımızın kirini silmeye yetmemişti. (Bu parçayı ilk defa ,Kemal Sunal’ın şimdi izlerken kendimden iğrendiğim filmlerini izlerken dinlemiştim )

Bazı kaynaklara göre Zahid Brifkani’nin bazı kaynaklara göre ise anonim bir Kirdkî (Zaza) olduğu söylenen “Leyla ” parçasını da , Özcan Deniz alıp bir güzel söylemişti bizlere. Üstelik Ö.Deniz, ünlü dengbêjlerden Şakiro’nun öz yeğenidir.

Hele bir parça var ki Türkçe versiyonunu dinlediğimde bile etkilendiğim ve Bülent Serttaş’ın dillendirdiği “Ağlama Yar” adlı parça aslında “Seyran Mengî” dir. Bu parçanın aslının Süryanice olduğunu ve yıllar sonra Kürtlerin şarkıyı Kürtçeye çevirdiğini de söyleyenler vardır. ( Sorunuz, İbrahim Halil Baran )

Yine sahneye İzzet Altınmeşe çıkar. “Lê Nazê ” adlı parçayı “Naze ” olarak seslendirir , “Lê Xanimê” yı da “Le Hanım” olarak müziksevelere seslendirmiştir.
Anonim olarak bildiğimiz ve hemen hemen her halayda mutlaka müziğiyle oynanılan bir başka parça da “Lorke Lorke” dir. Ve sahneye yine tanıdık bir isim çıkar : İbrahim Tatlıses.

( İsmini zikrettiğim Tatlıses’in, Kürtçe’nin tam olarak (açılımdan sonra) tüm yurtta serbestleştiğini duyduğu günün akşamında kolları sıvayıp “Şemamê” adlı bir dosyayı müzik camiasına sunmaktan yüzü kızarmamıştır. )

Her ne kadar Tatlıses 1991’deki albümünde iki adet Kürtçe parça okusa da şarkıcının samimiyetini kanımca içime sindirememişimdir..Yine de teşekkürlerimizi sunuyoruz kendisine.

“Cotkar” isimli Kürtçe eser Tahsin Taha tarafından söylenip, biliniyordu. Mehmet Özbek , eseri alıp “Beyaz Gül, Kırmızı Gül” diye çevirmişti.(#5)

Yine Gülistan Perwer’den dinlediğim (tabiî ki daha önce söyleyen olmuştur) “Zara“ adlı parçayı günümüzün büyük! Sinemacısı, el atmadık sanat alanı kalmayan Mahsun Kırmızıgül “Öleyim” olarak çevirmiş ve bizlere dinletmişti.
Nitekim 1997’deki gecede Ahmet Kaya’yı çatal-bıçak eşliğinde yuhalayıp alkış tutanlar arasında sevgili “Mahsum” kardeşimiz de görüntülerdeki yerini almıştı.

Hızlarını bir türlü alamayan alamayan mümtaz sanatçılarımızdan olan Ceylan ve soyaddaşım olan Azer Bülbül , Şivan Perwer’in “Xanê û Xwedêde” adlı parçasını kendilerine göre çevirmişlerdi. Ceylan bu parçayı : “Ben Anayım” olarak , Azer Bülbül ise bu parçayı : “Ben Babayım” olarak cinsiyet isteklerine göre şekillendirmişlerdir.

Yine anonimlerden olan

“Çavit Civana Leyla” parçayı : “Çavuş Kızı Leyla” olarak

“Lo Berde” adlı parçayı : “Makaram Sarı Bağlar” olarak

“Lorke Lorke ” adlı parçayı : “Diyarbakır Güzel Bağlar” olarak

“Sînemê” adlı parçayı : “Zap Suyu” olarak

“Esmera Min” adlı parçayı : “Kibar Yarim Esmerim” olarak

Kemal Sunal’ın ismi şimdi aklıma gelmeyen gereksiz filmlerinden birinde dinlediğim “Ay Akşamdan Işıktır” olarak çevrilen bir parçanın aslı da “Edlê Yemman” adlı parçadır.

Yine İlyas Salman’ın filmlerinden birinde Bu Tepe Kumlu Tepe adlı şarkının da aslında Nabikeve adlı parça olduğunu geçenlerde Şahiya Stranan’da dinleyince anımsadım.

İlginç bir anekdot düşmekten kendimi alamayıp yazıyorum. Üniversitedeyken katıldığım ve katılmaktan çok büyük zevk aldığım okulumuzun Türk Halk Müziği Topluluğunun korosunda söylediğimiz bir parçayı sizlere aktarmak istiyorum. “Toycular”.. bu parçayı her okuduğumda içimde coşkun bir sevinç oluşuyor, bu parçayı çok içten söylüyordum. Geçen gün nette görüp Nizamettin Ariç’ten dinlediğim Porzerîn adlı parçayı dinleyince içimden “ben bunu daha önce biliyordum” diyince aklıma konser günü öncesinde ezberlediğim Toycular parçasını dinleyince anımsadım.

İşte tüm bu türkülerin,halk ezgilerinin,şarkıların haricinde tabiî ki daha fazlaları da vardır. Yaptığım küçük ve amatör bir çalışmayla sadece bunları yazabildim.

KAYNAKÇA VE DİPNOTLAR

(#1) Yücel Müslüm , Türk Sinemasında Kürtler ,Agora Kitaplığı , İstanbul , 2008 , s:19

(#2) Taşır Şakir Ülkü ,Cumhuriyet’le Birlikte Türkiye’de Folklor Ve Etnoğrafya Çalışmaları , Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı ,Başbakanlık Basımevi ,Ankara , 1973, s:103

(#3) Doruk Yaşar ,Urfa’dan Derlenmiş Türküler ve Oyun Havaları , Kültür Bakanlığı Yayınları ,Başbakanlık Basımevi , Ankara ,1977, s:109

(#4) Sarısözen’in bu konuyla ilgili iki kitabı vardır.Yurttan Sesler (1952) ve Türk Halk Musikisi Usulleri (1962). Her iki kitapta da derlenen türkü ve halk ezgilerin kimden derlendiği , nasıl derlendiği ,türkünün ilk çıkış zamanıyla ilgili bilgi verilmemiştir.

(#5) Bayrak Mehmet ,Kürt Müziği Dansları ve Şarkıları , Özge Yayınları , Ankara , 2002, s:15-39

Paçacı Gönül , Cumhuriyet Döneminde Halk Müziği ,Cumhuriyet’in Sesleri, Tarih Vakfı Yayınları,İstanbul,1999 ,s:123

Derindüşünce