Kürt Meselesinin Çözümü ve Barışa Sivil Katkılar Çalıştayı Sonuç Bildirgesi Yayımlandı
İHH İnsani Yardım Vakfı olarak ve İnsani ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (İNSAMER) ile ortaklaşa 11 ocak 2025 tarihinde Diyarbakır’da düzenlediğimiz “Kürt Meselesinin Çözümü ve Barışa Sivil Katkı Çalıştayı”nın sonuç raporu yazılı bir açıklama ile kamuoyuna ilan edildi.
İHH İNSANİ YARDIM VAKFI VE İNSANİ VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR MERKEZİ’NİN (İNSAMER) ORTAK DÜZENLEDİĞİ “KÜRT MESELESİ VE BARIŞA SİVİL KATKILAR ÇALIŞTAYI” ÇALIŞTAY RAPORU YAYIMLANDI
Giriş
Ortadoğu jeopolitiğinin çalkantılı bir dönemden geçtiği bugünlerde, ülkemiz kamuoyunda Kürt meselesine ilişkin somut öneri paylaşımları ve çözüm yollarına ilişkin tartışmalar yapılmaktadır. Kürt meselesi, başta Türkiye olmak üzere, Ortadoğu’nun en önemli meselelerinden biridir. Bugünlerde Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler, Irak ve Suriye’de oluşan yeni dengeler, Türkiye’yi birçok açıdan yakından ilgilendirirken Kürt meselesini de etkilemektedir.
Ortadoğu’da Türk, Kürt ve Arap kardeşliğinin sağlanması gerektiği bir gerçektir. Öyle ki sadece İsrail’in Filistin, Lübnan ve Suriye’de sergilediği saldırgan tutumu, bu sorunun çözümünün ne kadar önemli olduğunu açıkça göstermektedir. Ayrıca Ortadoğu ülkelerinin iç siyasetlerinde barış ortamını inşa etmeleri, ekonomik, sosyal, siyasi ve kültürel gelişimlerine de çok büyük katkılar sunacaktır.
İHH İnsani Yardım Vakfı kuruluşundan bu yana Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde yürüttüğü yardım faaliyetleri yanı sıra Kürt meselesinin çözümü için de büyük çabalar sarf etmiştir. Geçmişte çatışmaların olduğu bu bölgelerde, bugün birlikteliğin öneminin ve çözümün konuşulması ve çözüme yönelik devam eden öneri ve arayışların desteklenmesi çok önemlidir.
İHH olarak bugüne kadar Kürt meselesiyle ilgili birçok çalışma yaptık. Özelikle 2007 yılında yayınladığımız “Kendi Dilinden Doğu ve Güneydoğu Anadolu Yoksulluk ve Sosyal Durum Raporu” büyük ses getirdi. Sonraki süreçte bölgedeki teşkilatlarımızın desteği ile her kesimle yakın ilişkiler kurarak gelişmeleri takip ettik. 2013-2015 yılları arasındaki çözüm süreci döneminde bölgenin bütün illerinde çeşitli düzeylerde toplantı, çalıştay ve görüşmeler gerçekleştirdik. 2015 yılında Diyarbakır’da Kürtlerin tüm kesimlerinin katıldığı “Ortadoğu’da Kürtler ve Barış” adlı büyük bir sempozyum düzenledik. O dönemde Kürt toplumunun çözüm sürecine bakışını ve sürecin toplumun bütün kesimlerinin içinde olduğu geniş bir konsensüsle sürdürülmesi gerektiğini dile getirdik. Sürecin aksaklıkları ve fırsatları konusunda kamuoyunu bilgilendirdik.
Çözüm süreci sonrasında da İHH olarak bölgedeki “Kürt Meselesi” çalışmalarımıza ara vermeden devam ettik. Özellikle 2017 sonrasında Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ve çeşitli illerde STK temsilcilerini, medreseleri, alimleri, kanat önderlerini, araştırmacıları, yazarları, akademisyenleri, siyasetçileri, gazetecileri, esnafı, aşiret liderlerini ve toplumda söz sahibi olan farklı fraksiyonlardan kişi ve kurumları ziyaret ederek yaptığımız birebir görüşmelerde Kürt meselesi konusunda neler yapılabileceğiyle ilgili görüşlerimizi paylaştık. Aynı zamanda Kürt meselesini yakından ilgilendiren Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ve Suriye ve İran’daki tüm Kürt fraksiyonlarıyla da görüşmeler gerçekleştirdik. Yine Azerbaycan’a, Ermenistan’a, Kazakistan’a, Avrupa’nın bazı başkentlerine, Londra’ya ve dünyanın farklı bölgelerine yayılmış Kürt siyasetçiler, kanaat önderleri ve araştırmacılarla çeşitli görüşmeler yaptık.
Bugün Ortadoğu’da değişen dengeler dikkate alındığında Kürt meselesinin çözümünü tek muhataba indirgemeden, sivil inisiyatiflere ait farklı ses ve düşünceleri irdelemenin ve konuşmanın önemli olduğu görülmektedir. Bu bağlamda bürokratik ve resmî kurumların arayışları yanında sivil toplumun Kürt meselesiyle ilgili tespit ve önerilerinin alınmasının ve sorumluluklarına ilişkin bir çalışma yapılmasının zaruri olduğu düşüncesiyle 11 Ocak 2025’te Diyarbakır’da “Kürt Meselesinin Çözümü ve Barışa Sivil Katkılar” adlı bir çalıştay icra ettik. Çalıştayda; “Kürt Dili Edebiyatı ve Kültürel Haklar Bağlamında Türkiye'de Kürt Meselesinin Çözümü ve Barışa Sivil Katkılar”, “Kürt Sokağının Barışa Bakışı ve Beklentileri”, “İslami Camiaların Kürt Sorununa Bakışı ve Beklentileri”, “Kürt Alimlerin Kürt Meselesi Bağlamındaki Çalışmaları ve Çözüme Katkıları”, “Sivil Toplumun Kürt Meselesindeki Rolü ve Çözüme Katkıları”, “Türkiye’deki Kürt Meselesinin Çözümüne Katkı ve Engel Bağlamında Suriye Kürtleri”, “Suriye Kürtlerinin Türkiye’deki Kürt Meselesine Etkileri ve Çözüm Önerileri” başlıklarına yer verildi.
Çalıştayda İslami camiadan muhafazakâr, milliyetçi, liberal, demokrat, sosyalist ve laik kesimlere çeşitli ideolojik kurum ve kişileri bir araya getirdik ve ülkemizde toplumsal barışa katkı sağlamak, toplumsal birlik ve beraberlik için çalışmak, toplumun huzur ve refahını artırmak ve oluşan yeni süreçte bu olumlu havayı desteklemek için sivil toplum merkezli bir bakış açısıyla çözüm önerilerimizi mülahaza etmeye çalıştık.
Çalıştayda sunulan metinleri, katılımcıların yorumlarını, değerlendirmelerini, tespitler ve öneriler bağlamında kayıt altına alarak sonuç raporunu hazırladık. Çalıştayda yapılan tespitler ve öneriler aşağıdaki gibidir:
İHH İnsani Yardım Vakfı ve İnsani ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (İNSAMER) tarafından Diyarbakır’da düzenlenen “Kürt Meselesinin Çözümü ve Barışa Sivil Katkı Çalıştayı”nın sonuç raporu düzenlenen basın açıklamasıyla kamuoyuna duyuruldu.
Düzenlenen basın toplantısına İHH İnsani Yardım Vakfı Genel Başkanı Bülent Yıldırım ve İHH İnsani Yardım Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi İzzet Şahin konuşmacı olarak katıldı. Diyarbakır’da gerçekleştirilen "Kürt Meselesinin Çözümü ve Barışa Sivil Katkılar Çalıştayı” başlıklı çalıştayın sonuç raporu Şahin tarafından kamuoyuyla paylaşıldı.
“Türk, Kürt, Arap kardeşliği inşa edilmeli”
Açılış konuşmasını yapan İHH İnsani Yardım Vakfı Genel Başkanı Bülent Yıldırım Kürt meselesinin çözüme kavuşması için Türk, Kürt, Arap kardeşliğinin inşa edilmesi gerektiğine değinerek “Öncelikle şunu belirtmek lazım, 40 yıldan fazladır bu konu bizim teşkilatlarımızın ve son 33 yılda İHH'nın gündeminde olan bir çalışmadır. Kürt meselesi hepimizi yaralayan bir konudur. Ulusal veya uluslararası arası olarak bu konuda herkes fikir belirtiyor. Ama bu konu en çok Türkiye'yi ilgilendiriyor. Ortadoğu'daki oyunları bozmak istiyorsanız ya da yeni oyun kurmak istiyorsanız Türk, Kürt, Arap kardeşliğini inşa etmeniz lazım” dedi.
Konuşmasına devam eden Yıldırım yapılan çalıştayın bu alanda gerçekleştirilen en büyük çalışma olduğuna dikkat çekerek “Bizler bu süreç içerisinde en geniş çaplı ve değişik görüşte herkesin bir araya geldiği en büyük çalıştayı Diyarbakır’da gerçekleştirdik. İHH olarak yaptığımız çalışmayı zemin çalışması olarak gerçekleştirdik. Bu kadar geniş çapta yapılan belki de tek çalıştaydır. Bizler Kürt meselesinde şunu çok iyi biliyoruz Kürt meselesi ayrıdır, silahlı örgütün ortaya koymuş olduğu zihin dünyası ayrıdır. Ana dilde eğitim, Türkiye'nin büyümesinin yolunu açacaktır. Türkiye'de Fransızca, İngilizce İtalyanca gibi birçok okul var. Ana dilde eğitimi tabu haline getirmeyelim” ifadelerini kullandı.
“Kürt meselesi kadim bir mesele”
Diyarbakır’da düzenlenen "Kürt Meselesinin Çözümü ve Barışa Sivil Katkılar Çalıştayı" sonuç raporu İHH İnsani Yardım Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi İzzet Şahin tarafından kamuoyuyla paylaşıldı. Kürt meselesine neden olan etkenler belirlenerek sonuç raporunda yer aldı.
Kürt meselesine neden olan sorunlara değinilen raporda “Ülkemizde Kürt meselesi kadim bir sorundur. Kimilerine göre kırk yıllık, kimilerine göre ise yüz yıllık olan bu sorunun iktisadi, siyasi, hukuki, sosyal, psikolojik, kültürel, etnik ve dilsel çok çeşitli boyutları mevcuttur. Sorun, dönemlere bağlı olarak; Şark meselesi, Doğu meselesi, Güneydoğu meselesi, Kürt meselesi, Kürt sorunu, feodalite sorunu gibi farklı şekillerde isimlendirilmiş, kimi zaman meselenin terör boyutu, kimi zaman kimlik boyutu, kimi zaman da sosyoekonomik boyutu öne çıkarılmıştır” ifadelerine yer verildi.
“Çözümde kilit nokta Türkiye”
Düzenlenen çalıştayda sorunların yanı sıra Kürt meselesinin çözümü için de öneriler sunuldu. Sonuç raporunda Ortadoğu’da bulunan Kürtlerin yaşadığı her zorluğun Türkiye’yi etkilediğine değinilerek “Yeni gelişen süreçte Türkiye; Suriye’de ve Irak’ta yaşayan Kürtlerin de yüzünü olumlu manada Türkiye’ye döndüğünü göz önünde bulundurmalıdır. Ortadoğu’daki tüm Kürtlerin sorunları Türkiye’yi her anlamda etkilemektedir. Bu sebeple Türkiye’nin bütün Kürtlerle diyalog ve iş birliğine dayalı bir siyaset izlemesi gerekmektedir. Türkiye’nin, Ortadoğu’daki Kürt halkının sorunlarına da kardeşçe ve adilane yaklaşması ve çözüm geliştirilmesi gerekmektedir” ifadeleri kullanıldı.
“Ana dilde eğitim insani bir hak olarak görülmelidir”
Hazırlanan raporda Türkiye’de yaşayan Kürtlerin çoğunun bağımsızlık gibi bir dertlerinin olmadığına değinilerek “Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan Kürtlerin kahir ekseriyetinin Türkiye’den ayrılarak bağımsız bir devlet kurmak gibi bir talepleri yoktur. Dil ve kimlik sorununun çözümü ile Kürt vatandaşların devletle olan bağları güçlenecek, kendilerini bu ülkenin asli unsuru olarak göreceklerdir. Halkın tüm kesimlerinin Türkiye’ye olan aidiyetleri daha da sağlamlaşmış olacaktır” çözüm önerisi olarak raporda yer aldı.
Türkiye’de Kürt meselesinin çözümünde ana dilde eğitimin öneminden bahsedilerek raporda şu şekilde yer verildi: “Ana dilde eğitim hakkı gerek evrensel hukuk normları gerekse demokratik normlar bakımından bir insan hakkı olarak görülmektedir. Dil, hem bir iletişim aracı hem de bir kimliktir; ana dil ise bireyin kişiliğinin bir parçasıdır. İnsanın ana dili ile karakteri ve davranışları arasında sıkı bir ilişki vardır. Birçok etnik grup kendini dil üzerinden tanımlamaktadır. Bu sebeple anayasa, kanun ve yönetmeliklerdeki ana dil eğitimini yasaklayan ve dışlayan hükümler düzeltilmelidir.”
“STK’lar çözüme odaklanmalı”
Ayrıca raporda Kürt meselesinin çözümünde sivil toplum kuruluşlarının önemine değinildi. Raporda yer alan maddede “STK’lar Kürt meselesini ele alırken çözüme odaklanarak ideolojik kamplaşmalardan kaçınmalıdır. Toplum olarak bugüne kadar bu meseleden kaynaklı büyük kayıplar yaşadık. Telafisi mümkün olmayan çok ağır bedeller ödedik. Hal böyleyken, bütün sivil toplum kuruluşları ellerini taşın altına koymalı, sorumluluklarının bilinciyle hareket etmeli, sürecin başarısı için katkı sunma görevlerini yerine getirmelidir. STK’lar, Kürt meselesinin çözüm çalışmalarının toplumsallaştırılması ve tüm tarafların barış, kardeşlik ve adil bir tutum sergilemesine katkı sunulması konusunda üzerlerine düşen görevleri yerine getirmelidir” ifadelerine yer verildi.
ÇALIŞTAY SONUÇ RAPORU
1. Ülkemizde Kürt meselesi kadim bir sorundur. Kimilerine göre kırk yıllık, kimilerine göre ise yüz yıllık olan bu sorunun iktisadi, siyasi, hukuki, sosyal, psikolojik, kültürel, etnik ve dilsel çok çeşitli boyutları mevcuttur.
2. Sorun, dönemlere bağlı olarak; Şark meselesi, Doğu meselesi, Güneydoğu meselesi, Kürt meselesi, Kürt sorunu, feodalite sorunu gibi farklı şekillerde isimlendirilmiş, kimi zaman meselenin terör boyutu, kimi zaman kimlik boyutu, kimi zaman da sosyoekonomik boyutu öne çıkarılmıştır.
3. Türkiye’nin en köklü ve derin sorunlarının başında gelen Kürt meselesi zamanla toplumun bütün kesimlerinin gündemine girmiş, bu soruna yönelik hemen her kesimin bir yorumu, tanımlaması, değerlendirmesi ve varsa çözüm önerileri ortaya konulmuştur. Bu açıdan Kürt meselesi geniş bir tarihsel arka plana, derinlikli ve yoğun bir müktesebata sahiptir.
4. Kürt meselesi, son dönemde Türkiye dışında yaşanan bölgesel gelişmelerden bağımsız değerlendirilemeyecek şekilde uluslararası bir boyut kazanmıştır. “7 Ekim 2023 Aksa Tufanı” sonrası Ortadoğu’da oluşan yeni dengeler ışığında Ortadoğu coğrafyasında yer alan tüm Kürt fraksiyonlarının Türkiye ile ortak zeminde buluşması gerekliliğini, bütün taraflar olumlu bir bakış açısıyla değerlendirmelidir.
5. Ortadoğu’daki genel çatışma ve huzursuzluğun farklı aktörlerden kaynaklandığı düşünülse de sorun aslında tek orijinlidir. Dolayısıyla Kürt meselesi, Filistin meselesi, Suriye’deki gelişmeler, Irak’ın istikrarı gibi konular birbiriyle ilintilidir. Emperyalizm ve Siyonizm’in aktörlerinin bu meselenin ortaya çıkışı ve çözümsüzlüğündeki rolü bilinen bir gerçektir. Bu noktada küresel güçlerin bölgesel hegemonyasına ve bölge halklarının kanı üzerinden kurulan kirli oyunlara özellikle dikkat çekmek gerekmektedir. Ayrıca çözümün asli muhatabının bölge devletlerinin uyguladığı siyaset ve bu devletlerin bizatihi kendisi olduğu unutulmamalıdır.
6. Kürt sorunu başta ulusal bir sorun iken, günümüzde bölgesel dengeleri etkileyebilen uluslararası bir sorun halini almıştır. Gelinen noktada Türkiye’nin Suriye Kürtlerinden hiçbir grubu dışlamadan, müspet ve yapıcı bir ilişki geliştirmesinin son derece önemli olduğu aşikardır. Suriye Kürtleri ile sağlıklı zeminde bir araya gelmek, Türkiye’nin içerideki çözüm sürecine ivme kazandıracağı gibi dışarıdaki bölge siyasetinde de gücünü tahkim edecektir.
7. Suriye Kürtlerinin yeni oluşan Şam Yönetimi ile yapıcı ilişkiler kurması ve Şam Yönetimi içinde yer alması gerekirken Suriye’deki Kürtlerin Suriye’nin bir parçası olduğunun da yeni yönetimce kabul edilmesi gerekmektedir. Bu noktada Şam Yönetimi’nin, Suriye Kürtlerinin varlığını ve haklarını anayasal güvence altına alması önem arz etmektedir.
8. Yeni gelişen süreçte Türkiye; Suriye’de ve Irak’ta yaşayan Kürtlerin de yüzünü olumlu manada Türkiye’ye döndüğünü göz önünde bulundurmalıdır. Ortadoğu’daki tüm Kürtlerin sorunları Türkiye’yi her anlamda etkilemektedir. Bu sebeple Türkiye’nin bütün Kürtlerle diyalog ve iş birliğine dayalı bir siyaset izlemesi gerekmektedir. Türkiye’nin, Ortadoğu’daki Kürt halkının sorunlarına da kardeşçe ve adilane yaklaşması ve çözüm geliştirmesi gerekmektedir.
9. Türkiye’de siyasi olarak Kürt meselesinde gelinen nokta ve terörün son bulmasına yönelik çabalar, ülke için tarihi adımlardır. Kürt halkının da bu tarihi süreçte net bir tavırla Türkiye’nin, bölge halkının ve adaletin yanında yer alacağına şüphe yoktur.
10. Kürt meselesinin çözümü, Türkiye’de iç cephenin güçlenmesini sağlayacağı gibi ekonomik istikrara da katkıda bulunacaktır. Bu meselenin çözümü, dışarıdan Türkiye’nin iç siyasetine müdahaleyi de önleyecek, Türkiye’yi zayıflatmak isteyen dış güçlerin kirli oyunlarını bozacaktır.
11. Kürt alimleri ve medreseleri, geçmişten günümüze Kürt meselesinde devletin eksiklerini ve yanlışlarını dile getirmekten imtina etmemişledir. Kürt halkı, alimleri ve medreseleri sorunların silahla çözülmesini hiçbir zaman tasvip etmemişlerdir; şiddetin bir yöntem olarak kullanılmasına her zaman karşı çıkmışlar ve sorunların barış ve diyalog yoluyla çözülmesinden yana tavır almışlardır.
12. Kürt meselesinin çözümü PKK tartışmalarına kurban edilmemeli. Meselenin silahlı krize tahvil eden sebepleri ortaya çıkarılıp çözüme kavuşturulmalıdır.
13. PKK’nın silah bırakması ve çatışmaların bitmesi, ülkemizde Türk ve Kürt vatandaşları birbirine daha yaklaştıracak, kardeşliği pekiştirecek ve tarihi birlikteliği tekrardan güçlendirecektir.
14. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan Kürtlerin kahir ekseriyetinin Türkiye’den ayrılarak bağımsız bir devlet kurmak gibi bir talepleri yoktur. Dil ve kimlik sorununun çözümü ile Kürt vatandaşların devletle olan bağları güçlenecek, kendilerini bu ülkenin asli unsuru olarak göreceklerdir. Halkın tüm kesimlerinin Türkiye’ye olan aidiyetleri daha da sağlamlaşmış olacaktır.
15. Dil ve kimlik problemi, Kürt meselesinin en önemli başlığıdır. Bu başlığa dair sıkıntıların anayasal düzenlemeyle giderilmesi durumunda sorun büyük oranda çözülmüş olacaktır.
16. Ana dilde eğitim hakkı gerek evrensel hukuk normları gerekse demokratik normlar bakımından bir insan hakkı olarak görülmektedir. Dil, hem bir iletişim aracı hem de bir kimliktir; ana dil ise bireyin kişiliğinin bir parçasıdır. İnsanın ana dili ile karakteri ve davranışları arasında sıkı bir ilişki vardır. Birçok etnik grup kendini dil üzerinden tanımlamaktadır. Bu sebeple anayasa, kanun ve yönetmenliklerdeki ana dil eğitimini yasaklayan ve dışlayan hükümler düzeltilmelidir.
17. Hükümetin Ortadoğu’da gelişen dengeleri de göz önünde bulundurarak Kürt sorunu başta olmak üzere sorunların çözümünde sivil inisiyatiflere ait farklı ses ve düşünceleri de dikkate alması, meseleleri tek bir muhataba indirgemeden irdelemesi önemlidir. Bu bağlamda bürokratik ve resmi kurumların arayışları yanında sivil toplumun gözünden Kürt meselesinin çözümüne yönelik sivil katkılara, tespitlere, önerilere ve sivil toplumun olası sorumluluklarına ilişkin de bir çalışma yapılması gerekmektedir.
18. AK Parti’nin 2005 yılından itibaren başlattığı çözüm denemelerinin İslami camianın Kürt meselesiyle ilgili yoğun vurgusu ve çözüm önerileriyle ilişkisi göz ardı edilmemelidir. Günümüzde yaşanan süreçte, hükümetin çözüme yönelik çabalarının toplumun her kesiminde takdirle karşılandığını ve tam güven duyulduğunu da belirtmek gerekmektedir.
19. Türkiye halkının çözüm sürecine olan inancı tamdır ve halk, kararlı bir şekilde devletin başlattığı yeni süreci desteklediğini ortaya koymaktadır. İnsanlar kanın dökülmediği, adilane bir kardeşlik yaklaşımıyla birlik ve beraberlik içerisinde barışın hâkim olduğu bir hayat sürmek istedikleri için yeni süreçten memnuniyet duymaktadır.
20. STK’lar Kürt meselesini ele alırken çözüme odaklanarak ideolojik kamplaşmalardan kaçınmalıdır. Toplum olarak bugüne kadar bu meseleden kaynaklı büyük kayıplar yaşadık. Telafisi mümkün olmayan çok ağır bedeller ödedik. Hal böyleyken, bütün sivil toplum kuruluşları ellerini taşın altına koymalı, sorumluluklarının bilinciyle hareket etmeli, sürecin başarısı için katkı sunma görevlerini yerine getirmelidir. STK’lar, Kürt meselesinin çözüm çalışmalarının toplumsallaştırılması ve tüm tarafların barış, kardeşlik ve adil bir tutum sergilemesine katkı sunulması konusunda üzerlerine düşen görevleri yerine getirmelidir.