Şükürsüzlük Ne Haddimize

Şükürsüzlük Ne Haddimize

Yazımıza Hz. Mevlâna Celaleddini Rumi’nin bir sözü ile başlayalım; “Şükürsüzlük ne haddimize, şükürler olsun her halimize.” Yüce Rabbimiz bizden kaynaklanan bir sıkıntı verdiğinde isyan etmeyelim sabır ve şükür edelim. Çünkü Allah bizlere sayısız nimetler bahşetmiş ve sadece bir sıkıntı verdi diye sakın nankörlük edip diğer nimetleri görmezden gelerek asi olmayalım. Aksi durumda bela (sıkıntı) bir iken sayı artar Allah muhafaza işin sonu hüsran olur. Konuyla ilgili biraz araştırma yaparak elde ettiğim bilgileri sizlerle paylaşmak istedim… Şükür, Kur’an’da üzerinde en çok durulan konulardan biridir. Yetmişe yakın ayette şükretmenin öneminden bahsediliyor, müminlere şükretmeleri hatırlatılıyor, şükredenlerin ve şükretmeyenlerin örnekleri veriliyor, dünyadaki ve ahiretteki durumları bildiriliyor. Şükür, imanın ve tevhid inancının en büyük göstergelerinden biridir. Bir ayette şükretmek, “yalnızca Allah’a kulluk etmenin şartı olarak belirtiliyor:

"Ey iman edenler size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin ve yalnızca O’na kulluk ediyorsanız, (yine yalnızca) Allah’a şükredin." (Bakara Suresi, 172) Şeytan kibir, haset ve kıskançlığı yüzünden kıyamete kadar tüm yaşamını, insanları saptırmaya adamıştır. Şeytanın en önemli özelliklerinden biri, insanları şükürden uzaklaştırmaya çalışmasıdır. Şeytanın ana hedeflerinden birinin insanları şükürden alıkoymak olduğu dikkate alındığında, şükretmeyen bir kimsenin nasıl büyük bir gaflet içinde olduğu daha iyi anlaşılmaktadır. Bazı kimseler şükretmek için kendilerine çok büyük, çok özel bir nimetin gelmesini, ya da çok büyük sorunlarının çözülmesini beklerler. Oysa biraz dikkat edildiğinde, insanın her anının nimet içinde geçtiği görülür. Hayatı, sağlığı, aklı, şuuru, beş duyusu, nefes aldığı hava ve bunlara benzer sayısız nimet kendisine her an kesintisiz bir şekilde sunulmaktadır. Bu nimetlerin ise her biri ayrı ayrı şükretmeyi gerektirir.

Allah’ı anmada ve derin düşünmede, eksik olan kimseler çoğunlukla gaflet içinde oldukları için, bu nimetlerin değerini onlara sahipken bilmez, bunların şükrünü yapmaz; ancak bu nimetler ellerinden alındığı zaman değerlerini anlar, yaptıklarının sonucuyla o zaman karşılaşırlar. Kuran'da Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Şüphesiz Biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık. Biz ona yolu gösterdik; (artık o,) ya şükredici olur ya da nankör." (İnsan Suresi, 2-3) Şükür hem Rabbimizin emri olan büyük bir ibadettir, hem de insanı “azgınlaşmaktan” koruyan bir kalkan gibidir. Çünkü insanın nefsinde, zenginlik ya da güç bulduğunda zalimleşmeye, zorbalaşmaya, vicdansızlaşmaya karşı bir eğilim vardır. Bazı insanlar zenginleşir, güzel imkanlara kavuşurlarsa, acizliklerini unutmaya ve kibirlenmeye başlayabilirler. Şükür, işte bu “azgınlaşmayı” engeller. Şükür, yalnızca Allah’a söz ile hamd etmekle değil, Rabbimiz ‘in verdiği tüm nimetleri Kur’an ahlakını yaşamak için kullanmakla olur. Mümin, kendisine verilen her şeyi, Allah'ın rızası için kullanmakla yükümlü olduğunu bilir ve tüm yaşamı boyunca buna uygun hareket etmek için gayret gösterir. Rabbim bizleri her daim şükür eden kullarından eylesin İnşaAllah. Selamla Kalın Selamette Kalın.