Kriptolar ABDye Satıldı iddiası

Kriptolar ABDye Satıldı iddiası

C.Eren ÇELİK-Ömer ADIYAMAN'ın haberi ;

Amerika Birleşik Devletleri'nin en üst düzey gizli servisi olan NSA (Ulusal Güvenlik Dairesi)'nin Soğuk Savaş'ın en sert şekli ile yaşandığı 1950'lerin 2. Yarısı itibariyle özellikle "Elektronik Dinleme"  alanına yoğunlaştığı ve elektronik istihbarat ile pek çok ülkeyi dinlediği bugün artık bilinen bir gerçek.

NSA bu faaliyetlerini gerçekleştirirken en sık baş vurduğu yöntemlerden birisi  ise hakkında istihbarı bilgi edinilmek istenen ülkelerin büyükelçiliklerini  dinlemek ve bu ülkelere ait çok gizli yazışmaların yapılmasında kullanılan kripto şifrelerini kırmak.

Bu servisin faaliyetlerinden bu kadar bahsetmiş olmak bile Dünya'nın tüm ülkelerinin ABD'nin bu dinleme faaliyetleri konusunda ne kadar çaresiz olduğunu ortaya koyarak insanı ürkütmeye yeterken, durum Türkiye için daha da vahim.

ABD'nin Türkiye'deki askeri  üsleri aracılığı ile(Başta Karamürsel ve İncirlik) özellikle Soğuk Savaş yıllarında SSCB'yi dinlediği biliniyor.

Peki Türkiye ? ABD, Soğuk Savaş  yıllarında SSCB'nin hemen yanı başında bulunan bu önemli müttefikini de dinledi mi ? Türkiye'nin gizli kripto şifreleri de kırılarak tüm gizli yazışmalar, Washington'daki ilgili birimlere rapor edildi mi ?

Bu kritik sorunun yanıtı hem "Evet" hem"Hayır". Yanlış okumadınız bu sorunun cevabı  hem "Evet" hem de "Hayır". Amerika Birleşik Devletleri, Dünya'daki hemen her ülkeyi dinlediği gibi Türkiye'yi de dinledi. Yani bir "kulağı" bizdeydi.Bu sorunun "evet" kısmı. Ancak sorunun "hayır" kısmı ile ilgili öyle bir iddia var ki, durumun vahameti de burada ortaya çıkıyor. Yani "Türkiye'nin gizli yazışmalarının kriptoları kırıldı ve kripto şifreleri ABD'nin eline geçti mi?" sorusunun yanıtı "hayır" ama durum sevinilecek gibi değil, eğer iddialar doğru ise tam bir skandal !

Amerika'nın NSA aracılığı  ile Dünya'nın pek çok ülkesinin gizli yazışma kriptolarının şifre ve kodlarını kırarak ele geçirme faaliyetleri noktasında çalışıyor. Türkiye ile ilgili iddianın sahibi ise öyle yabana atılacak biri değil; ABD'de pek çok kitabı Bestseller olmuş, NSA ile ilgili "en derin" bilgileri kitaplarında yazmış , Amerikan İstihbarat Servislerine ve özellikle NSA'ya yakınlığı ile tanınan ünlü Amerikalı araştırmacı-yazar John Stamford., Türkiye'de de yayınlanan bestseller kitabı "SIRLAR EVRENİ: ABD Ulusal Güvenlik Dairesi'nin Dinleme İstihbarat Ağı" isimli kitabının 167. Sayfasında aynen şunları yazıyor:

"…Eisenhower iktidarının son birkaç yılında teşkilata (NSA'ye)  sağlanan çok büyük mali ve entelektüel destek sonucunda 1961 yılında NSA yavaş yavaş kozasından çıkmaya başlıyordu.116.2 milyon Dolar'a ulaşan etkileyici bütçesinin 34.9 milyon Dolar'ı yeni bilgisayarlar ve dinleme cihazları geliştirmeye ayrılmıştı.Beyaz Saray, Pentagon, CIA, Savunma Bakanlığı NSA'nın sinyal istihbaratına giderek daha fazla güvenir oldu.Üst düzey Sovyet şifrelerine henüz sızamamış olsa da teşkilat, aralarında İtalya, Fransa, Birleşik Arap Emirlikleri, Endonezya, Uruguay ve hatta Yugoslavya gibi bazı Sovyet uydu ülkelerinin de olduğu kırktan fazla ülkenin şifre sistemlerini kırmıştı. Bunların bazılarında, kripto-analitik beceriler ve kaba kuvvetten çok, hileli yöntemler işe yaramıştı.ÖRNEĞİN ,TÜRKİYE'YE AİT KOD VE ŞİFRELER WASHİNGTON'DAKİ BİR GÖREVLİYE RÜŞVET VERİLEREK ELDE EDİLMİŞTİ"

Stamford kaynak olarak da 7 Eylül 1960'ta The New York Times'ta yayınlanan "Text of Statemens Read in Moscow by Former  U.S Security Agency  Employees"  ve "Two Code Clerks Defence to Soviet: US. "Spying""  başlıklarını  taşıyan 2 makaleyi gösteriyor. İşin ciddi boyutu bu makalelerin ABD yetkili makamlarınca hiç yalanmamış olması.

Yani bu iddia doğru ise Türkiye için hayati önem taşıyan kripto kodları ve şifrelerimiz rüşvet karşılığında Amerikan istihbarat birimlerine satılmış.

Bu durum tam anlamı ile bir skandal !

Araştırmayı derinleştirince yazının bir bölümü dikkatimizi çekiyor ve ilginç bazı tarihi örtüşmeler karşımıza çıkıyor.

Türkiye ile ilgili iddianın olduğu paragraf "Eisenhower iktidarının son birkaç yılında…"  şeklinde başlıyor.

Dwight Eisenhower  20 Ocak 1953 ile 20 Ocak 1961 yılları arasında Amerikan Başkanlığı  yapıyor. İlgili paragrafın öncesini de okuduğunuzda gelişmelerin 1959-1961 yılları arasını işaret ettiğini görüyorsunuz. NSA işte bu yıllar arası çok ciddi bir büyüme gerçekleştiriyor ve artık istediği her ülke ile ilgili veriyi toplayabilecek konuma geliyor.

İddiaya dönecek olursak… Ne deniyordu iddiada: "TÜRKİYE'YE AİT KOD VE ŞİFRELER WASHİNGTON'DAKİ BİR GÖREVLİYE RÜŞVET VEİLEREK ELDE EDİLMİŞTİ"

Peki bu şifreleri Washington'da görevli kimler biliyordu ve görevleri neydi ? Bu gizli kod ve şifreleri bilen kişilerin sayısı Dünya'nın tüm büyükelçiliklerinde olduğu gibi Washington'da da bir elin parmakları kadar ya vardır ya yoktur.

Yazar açıkça belirtmemiş ama bu şifre ve kodların sadece büyükelçilikte bu iş için bulunan çok sınırlı sayıda kripto uzmanı ve tabii büyükelçiler tarafından bilindiği açık. Yazar da zaten kitabında NSA'nın kripto şifreleri kırma işlemlerini büyükelçilikleri yazışma ve görüşmelerinin dinlenerek kırıldığı ve deşifre edildiğini örnekler vererek defalarca anlatmış. Yani aslında yazar büyükelçiliği işaret ediyor.

Adım adım gidelim…

1959-1961 yılları arasında Washington'da ardı ardına kısa aralıklarla 3 büyükelçimiz görev yapmış. Bunların ilki Suat Hayri Ürgüplü. Göreve 27.08.1957'de atanmış ve 23.03.1960'a kadar görev yapmış. Hemen ardından Washington Büyükelçiliği görevini Melih Esenbel devralmış. 24.03.1960'ta başladığı görevi  28.10.1960'a kadar sürdürmüş. Esenbel'in görev süresi içerisinde Türkiye'de çok önemli bir olay olmuş ve ordu 27 Mayıs 1960'da yönetime el koymuş.  Milli Birlik Komitesi  01.11.1960'ta Washington Büyükelçiliği'ne Bülent Uşaklıgil'i atamış. Bülent Uşaklıgil bu görevi 20.06.1962'ye kadar sürdürmüş.

Yani iddia doğru ise bu gizli bilgiler bu 3 büyükelçimizin görev yaptığı dönemlerden birisinde rüşvet karşılığı satılmış.

Burada tarihi bir örtüşme de ortaya çıkıyor. 1959-1961 yılları Türkiye açısından çok önemli. Çünkü tam arada kalan 1960'ta 27 Mayıs darbesi ile Ordu iktidara el koyuyor.

Peki ordu Türkiye'de yönetime el koymadan önce nasıl bir gelişme yaşanıyor ?

Marshall Planı'nda gerekli maddi desteği bulamayan ve ekonomik olarak köşeye sıkışan Menderes, ABD'den ek yardım istiyor.Bu istek reddediliyor. Menderes de çareyi S.S.C.B'ye yanaşmakta buluyor. Ve  15 Temmuz 1960'da Moskova'da resmi bir ziyaret programlanıyor. Fatih Rüştü Zorlu böyle bir ziyaretin programlanışını o dönemde NATO ‘da SSCB karşıtı cephede büyük müttefikleri olan ABD'ye bildirmediklerini , bildirmeleri halinde ABD'nin bu görüşmeyi engelleyeceğini söylüyor.(Eski Tahran Büyükelçisi Mahmut Dikerdem'in ÜÇÜNCÜ DÜNYA'DAN Kitabı-Sayfa 21) Peki görüşme engelleniyor mu ?Evet. Hem de bir darbe ile. Yani darbe olmasa 1,5 ay sonra Moskova'da olacak olan Menderes, Moskova  yerine Yassı ada'nın yolunu tutuyor.

Bu ziyaret hiçbir zaman gerçekleşemiyor çünkü darbe buna izin vermiyor ama neden vermiyor ?

Bu ziyaretin amacı dönemin Dışişleri Bakanı Fatih Rüştü Zorlu tarafından Sovyetler ile ilişkileri canlandırmak olarak açıklansa da perde arasında kredi bulmak için İş Bankası'nın SSCB'ye satışının burada esas günde maddesi olduğu çok ciddi bir iddia olarak karşımızda duruyor.

Tabloyu şöyle bir düşünecek olursak;

ABD kodlarınızı ve şifrelerinizi rüşvetle satın almış. Tüm kritik yazışmalarınız anında NSA tarafından deşifre ediliyor.NSA , rüşvetle satın aldığı  kod ve şifreleri kullanarak deşifre ettiği kriptolar sayesinde Moskova ziyaretinden ve büyük ihtimalle İş Bankası'nın satış görüşmelerinden haberdar oluyor. SSCB tarafından Türkiye'ye böylesi bir kredi verilmesinin ve SSCB'nin Türkiye'nin en büyük bankasını almasını Türkiye'nin Sovyet bloğuna itebileceğinden kaygılanacağı da gün gibi meydanda…

Sonrası malum… 27 Mayıs 1960 sabahı bir ses radyodan: "Türk Silahlı Kuvvetleri ülkenin selameti için yönetime el koymuştur" şeklindeki darbe bildirisini okuyor. O sesin sahibi daha sonra uzun yıllar Türk siyasetine damga vuracak biri isim; "Kudretli Albay" Alparslan Türkeş.

Tesadüfe bakın ki Türkeş 1952'de, yani Eisenhower başkanlığa gelmeden sadece 1 yıl önce kurulan ve Türkiye'deki gelişimini  Eisenhower döneminde başlatan Seferberlik Tetkik Kurulu'nun yani meşhur Özel Harp Dairesi'nin, Türkiye'den seçilip Amerika'da eğitimden geçirilen 16 kişilik ilk kadrosunda yer alıyor. Eğitildikleri konu başlıklarından birisi de "Siyasal olarak toplumu etkileme ve manüpile etme"

Burada karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor:

Türkiye'nin kriptolarına ait kod ve şifreler rüşvet karşılığı bir devlet görevlisi tarafından satılıyor.

Bu kod ve şifreler sayesinde ABD, Menderes'in kendisinden gizli tuttuğu Moskova gezisini ve Türkiye-SSCB  yakınlaşmasını öğreniyor.

Yine Amerika tarafından eğitilen özel harpçilerden birisinin çok etkin olarak içerisinde bulunduğu bir cunta bu yakınlaşmayı bir darbe ile bertaraf ediyor.

Bu iddia doğru ise yani Türkiye'ye ait şifre ve kodlar rüşvet yolu ile ABD'ye satılmışsa hukuken de "Vatan Hainliği" kapsamına giriyor.

TCK'nın  DEVLETİNE YÖNELİK SUÇLAR başlığı altında TEMEL MİLLİ YARARLARA KARŞI HAREKET başlığını düzenleyen 305. Maddenin 1.fıkrasında "Temel millî yararlara karşı fiillerde bulunmak maksadıyla veya bu nedenle, yabancı kişi veya kuruluşlardan doğrudan doğruya veya dolaylı olarak kendisi veya başkası için maddi yarar sağlayan vatandaşa, üç yıldan on yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası verilir. Yarar sağlayan veya vaat eden kişi hakkında da aynı cezaya hükmolunur" denmekte.Yine TCK 333. Madde'nin 3. fıkrası "Türkiye Devleti tarafından yabancı bir memlekette Devlete ait belirli bir işi görmek için görevlendirilen kimse, bu görevi sadakatle yerine getirmediği ve bu fiilden dolayı zarar meydana gelebildiği takdirde faile beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir" demekte.

Konu bu kadar vahimken dışişleri bakanlığına soruyoruz:

1-Devletin kripto kod ve şifreleri büyükelçiliklerde kimlerde mevcuttur ?

2-1959-1961 YILLARI ARASINDA Washington'da büyükelçiler haricinde bu kod ve şifrelere sahip olan kripto uzmanları kimlerdi ? Yine 1959-1961 yılları arasında Washington'da görev yapan büyükelçiler  ve bu kod ile şifrelere o dönemde sahip olan görevliler hakkında her hangi bir şekilde yabancı devletler ile işbirliği yaptıklarına yönelik bir ihbar veya duyum alınmış mıdır ? Alınmışsa Dışişleri Bakanlığı Müfettişleri gerekli incelemeyi yapmışlar mıdır ? Böyle bir inceleme yapıldıysa sonuç nedir ?

3-Yazarın iddiaları çok açıktır ve tüm Dünya'da satılan, pek çok dile çevrilen bu kitaptaki bu önemli iddiadan Dışişleri Bakanlığı'nın  bugüne dek haberi olmamış mıdır ? Oldu ise konu ile ilgili ne gibi bir çalışma yapılmıştır.

4-Hali hazırda Türkiye'nin güvenliği için son derece önem taşıyan kripto ve şifre kodlarının güvenlik derecesi nedir ?


Biz konuyu gündeme getirdik, sorularımızı  sorduk. Şimdi sıra cevap vermesi gerekenlerde. Cevabı bekleyeceğiz ve haberimizin takipçisi olacağız…

Kaynak : Objektifbakis.com