Kör Taklitçilik, Cahilliktir
Tabi bu anlattıklarımız hayvanlar için geçerlidir. Zira hayvanlar sadece taklit edebilirler. Onların taklit etmesi, “insanların sahip olduğu akıldan/düşünceden yoksun olmasındandır.” İnsanları hayvanlardan ayıran, onlardan üstün tutan şey ise; yaratıcının (yüce Allah’ın) verdiği akıl-akletme- sayesindedir. Hesap verme, muhatap olma yeteneğindedir…
Kör ve bilinçsiz– sağlam delillere dayanmayan- taklit etme olgusu insanlar için geçerli değildir. Ya da insanlar sınırsız taklit etme yetkisine sahip değildirler. Çünkü insanlar ‘vahye’ muhatap oldukları için, insanlara arama, araştırma, sorgulama ve gerçekleri/hakkı bulma mecburiyeti vardır…
Yani insanlar akletmek, düşünmek... Sadece taklit değil, tahkik etmek zorundadırlar. Yüce Allah buyuruyor: “onlara; ‘Allah’ın indirdiğine uyun’ denildiği zaman onlar, ‘hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız’ dediler. Ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu bulamamış idiyseler…” (Bakara Suresi, 170. Ayet)
Bu ve buna benzer ayetler gösteriyor ki; hak/doğru delile dayanmayan mantıksız taklit, İslam dininde yasaklanmıştır.
İnsanlar için taklit etmek elbette olacaktır, fakat bu bir yere kadardır. Çünkü taklitçilik; aynen ‘özgürlük’ gibi sınırsız değildir, Allah’ın emirleriyle mukayyettir. Yani insanlar için özgürlük sınırsız olmadığı gibi, taklit etmekte sınırsız değildir.
Allah’ın emirlerinin devreye girdiği yerde kişilerin, büyüklerin, ileri gelenlerin emir ve görüşleri, kanaat ve tespitleri devre dışı kalır.
Gerçeği arama, araştırma ve öğrenme zahmetine katlanmayıp, sadece geçmişlerini ya da ekâbirlerini taklit etmek; acizlik, zavallılık ve taklitçilikten başka bir şey değildir. Öğrenme zahmetinde bulunmayıp, taklitçilikten öteye gitmeyenler, sık sık yanlış yapmaktan kendilerini alı koyamazlar.
Taklitçilik körlüktür. Çünkü taklitçilik, gerçeği kavramamaktır. Taklitçilik, gerçeğin zıddı ve hatta düşmanıdır.
Taklit ile gerçek bir olamayacağı gibi, bir arada olması da düşünülemez. Taklitçilik yapanlar, Allah’ın emirlerinden, Rasulullah’ın ve Kur’an’ın mesajından habersiz olanlardır.
Gerçeği arama zahmetine katlanmayanlar, Allah’ın vermiş olduğu aklı ve basireti kullan(a)mayanlar-dır. Dolayısıyla gerçeğe karşı gözleri kör ve kalpleri katı-kapalı- olanlardır.
Ekâbirlerini/ büyüklerini/ileri gelenlerini sınırsız taklit edenler, yaşama gayesini bilmeyen ve vahyi kabul etmeyenler veya hafife alanlar yahut bu mesajı anlamayanlardır.
Vahyin mesajını alanlar ve anlayanlar; taklitçilikten uzak kalıp, yaşama gayesini bilen, öğrenen ve ona göre yaşayanlardır.
Gerçekleri bilmeden, körü körüne taklitten büyük yanlışlar doğar. Taklitçiliğin olduğu yerde; “saf-duru- bir akide” olamaz.
Bu hastalığın tedavisi/çaresi şudur: ‘kim söylerse söylesin ve kim yaparsa yapsın doğru olup olmadığını araştırmak ve öğrenmektir.’
Doğru adres ise; “Kur’an’dır, Resulullah’ın sünnetidir. Ve bu doğrultuda hareket eden Ulema-i İslam’dır… Bu, böyle biline…