KOÇVİRAN'DA TARİHİ DOKU YOK OLMAK İLE KARŞI KARŞIYA

KOÇVİRAN'DA TARİHİ DOKU YOK OLMAK İLE KARŞI KARŞIYA

Esas adı Koçviran. Koçören de diyenler var. Ne hikmetse bu güzel ve tarihi isim sonradan "Şahinler" olarak değiştirilmiş. Her zaman her yerde rastladığımız bu gereksiz ve bilinçsiz isim değiştirmeler, tarihi anlamaya ve algılamaya çok büyük zarar veriyor. 

Koçviran, Urfa-Akçakale Yolu üzerinde, hemen şehrin bitiminde.

Adını daha önce duymuş ama görmemiştim. Geçtiğimiz cumartesi günü bir davet üzerine gitmek, gezmek, görmek mümkün oldu.

Daveti yapan Muharrem Çelik'in çocukluğu o köyde geçmiş. Onun rehberliğinde köyün tarihi mekânlarını dolaştık.

Köyün hemen girişinde eski bir mezarlık alanı var. Akkoyunlu dönemine ait olduğu tahmin ediliyor. 2021 Yılında burada incelemeler yapan Sanat Tarihçisi Yrd. Doç. Dr. Cihat Kürkçüoğlu'nun izlenimleri şöyle:

"Mezar şahidelerinden birine işlenmiş 11 kollu bir güneş motifi, birinde ise stilize bir ağaca işlenmiş Kayı damgası dikkati çekmektedir. Koç Heykelleri ise kalker taşından kabaca yontulmuş bir vaziyettedir. Heykeller, bu şekilleri ile Urfa merkez ilçeye bağlı Keçiburcu Köyü Antik mezarlığındakilere büyük ölçüde benzemektedirler.  

Mezarlıkta büyük bir kısmı toprağa gömülmüş iki adet Arapça yazılı mezar şahidesine rastlanılmıştır. Bunlardan biri çok silik ve aşınmış olduğundan okunamamıştır. Birinde ise sadece "La İlahe" yazısı okunabilmiştir."

Cihat Bey, bundan 20 yıl önce, "toprak altında olması muhtemel Akkoyunlulara ait buluntulara zarar vereceğinden dolayı mezarlığa yeni gömülerin yapılmaması, arkeolojik kazılar yapılarak Akkoyunlulara ait bulgu ve belgelere ulaşılması, mezarlığın mutlaka korunma altına alınması gerektiğini" de dile getirmiş.

Öyle de olmuş. O günlerde o alanın etrafı briket ve tel örgülerle çevrilmiş, yeni gömü de yapılmasına da engel olunmuş. Fakat o kadar, başka hiçbir gelişme olmamış. O yüzden 20 yıl sonra biz gittiğimiz zaman, onun söz ettiği bulguların çoğuna rastlayamadık. Ya alınmış, ya çalınmış, ya da tahrip ve yok olmuş. 

Muharrem Hocanın dediğine göre koç başlı bir mezar taşı, bir evin önündeki betonun altına dolgu malzemesi olarak konulmuş. Bazıları, bazı köylüler tarafından evlerine götürülüp süs eşyası olarak sergilenmeye başlanmış.

Köyün geçmişinin Neolotik Döneme kadar gittiği söyleniyor. Eski devirlere ait olduğu anlaşılan kaya oyukları köyün zengin geçmişi hakkında bir fikir veriyor. 

Roma dönemine ait bir tapınak, çok sayıda kaya mezarı ve seramik kalıntıları var. 

O dönemlerden kaldığı tahmin edilen kocaman sarnıçlardan bir tanesi ise bugün fosseptik çukuru olarak kullanılıyor.

Bir evin tabanında bulunan mozaikler, duyulursa evimizi elimizden alırlar denilerek kazma ile yok edilmiş. 

Kayalara oyulan genişçe bir mağara ise bugün ahır olarak kullanılıyor.

Ayrıca, şarap ve zeytinyağı imal edilen kaya oyukları var ki, bu da o zamanlar bölgede üzüm bağlarının ve zeytin ağaçlarının çok olduğunun göstergesidir. Asırlar sonra, şu içinde yaşadığımız 21. Yüzyılın başlarında ise Urfa'nın birçok köyü gibi burası da yeşile hasret.

Bir ucu köyün dışında olan uzun ve birkaç kola ayrılan bir yer altı tüneli var. Bir kol tepelere, bir kol köyün içindeki kuyuya kadar uzanıyor. Hazine ararken bu kuyudan bazı dibek taşları çıkarıldığını duydum. 

Yeni Hayvan Pazarının yerinde Bizans döneminden kalma bir karakol varmış; pazar inşa edilirken ortadan kaldırılmış. Ancak birkaç parça taş kalmış.

İslami dönemle ilgili yukarıda söz ettiğimiz Akkoyunlular dışında Selçuklu, Artuklu ve Osmanlı Dönemine ait izlerden de söz ediliyor.

Kim bilir, üstü bu kadar zengin olan köyün altında daha ne hazineler saklıdır? Hazine demişken, hazineyi sadece altın ve para olarak düşünen bazı kimseler, şimdiye kadar kaçak olarak birçok kazılar yapmışlar ve aradıklarını bulamayınca esas hazine olan tarihi mirası tahrip etmişler.

Köyün geçmişini ve bugününü kıyasladığımız zaman medeniyetin düz bir çizgide sürekli gelişim göstermediğini bir kere daha görüyoruz. O zengin geçmişe karşılık bugünkü durum… Üzülmemek elde değil.

Dikkat çekmek istediğim bir husus daha var: Şu anda köyde yaşayanlar Döger aşiretine mensup ve Kürtçe konuşuyorlar. Ancak bilindiği gibi Dögerler Oğuz boylarından biridir ve Türktür. Köyde yaşayan bugünkü Dögerlerin, tarihteki Oğuzların Döger Boyu ile ilişkisi nedir? 

Bütün bu tarihi mirasın ortaya çıkarılıp korunması, değerlendirilmesi ve bütün bu soruların cevabının bulunması, ancak burada yapılacak kapsamlı kazılardan ve araştırmalardan sonra mümkün olacaktır.

Oysa on yıllardan beri burada hiçbir çalışma yapılmamıştır. Köy, şehre çok yakın olup, TOKİ'nin yaptığı apartmanlar hemen köye giden yolun başlangıcına kadar ulaşmıştır. Hayvan Pazarının çok yakın olması da köy üzerinde baskıya sebep olmaktadır. Bu yüzden 20 yıl önce birkaç haneden oluşan köy, şimdi birkaç katlı betonarme evlerden oluşan kocaman bir mahalleye dönüşmüştür. Bu da demektir ki birçok tarihi eser o evlerin altında kalmış veya inşa sırasında heder olup gitmiştir. Kalanlar da yok olma tehdidi ile karşı karşıyadır.
Yazı bittikten sonra yeniden gözden geçirirken, sanki bütün suç orada yaşayan insanlarınmış gibi bir izlenim oluştuğunu gördüm. Değil. Ben bu gibi konularda zaman zaman eleştirsem de vatandaşları suçlamayı doğru bulmam. Biz onlara ne verdik ki ne bekliyoruz? Esas suç, görevi ve yetkisi olduğu halde oraları zamanında koruma altına almayanların, gerekli çalışmaları yapıp değerlendirmeyenlerin ve o insanlara o eğitimi ve o bilinci vermeyenlerin.

Yetkilileri, daha fazla gecikmeden harekete geçmeye davet ediyorum.