Koğuş'un en hızlısı Erbakan Hocamızdı

Koğuş'un en hızlısı Erbakan Hocamızdı

Milli Görüş'ün abisi Recai Kutan, 12 Eylül 'den sonra kaldıkları Kirazlıdere'yle ilgili anılarını anlattı: Şevket Kazan'ın Şafak restoranı, Ertuğrul Günay'ın kaçırmadığı Hadis dersleri ve Hoca'nın yetişilmeyen hızı...

Selamet Koğuşu, Şevket Kazan'ın işlettiği "Şafak Restoranı" ve yine Kazan'ın öncülüğünde kurulan "Selametçi Kardeşler İlahi Grubu", Kutan'ın belleğinde hoş anılar olarak kalmış.

Merhum Necmettin Erbakan'ın yol arkadaşı ve Milli Görüş'ün abisi Recai Kutan, Erbakan ile birlikte 12 Eylül ihtilali sonrası kaldığı cezaevinde yaşadıklarına ilişkin anılarını Yeni Şafak'a anlattı. Kirazlıdere'ye ait sayısız hatırası olduğunu ifade eden Kutan'ın anlattıklarından bir bölümü şu şekilde.

"Kendimizi ibadete vermiştik. Günü, namaz, Kur'an ve hadis dersleri için planlamıştık. Hadis derslerine ve namazlara CHP ve MHP'den de birkaç arkadaş gelirdi. Hadis derslerine devamlı gelenlerin başında Ertuğrul Günay vardı. Dersleri hiç kaçırmazdı."

BİR ARADAYDIK

"Erbakan Hocamız ile Tahir Hoca iki kişilik odada kalıyordu. Onun dışındakiler ise koğuşlarda kalıyorduk. Lütfi Doğan Hoca, Fehmi Cumalıoğlu, Oğuzhan Asiltürk, Şevket Kazan, Şener Battal, Temel Karamollaoğlu, Yasin Hatipoğlu ve Fehim Adak, hep bir aradaydık."

EN MEŞHUR KOĞUŞ

"Selamet Koğuşu dediğimiz koğuş en meşhur koğuştu. Bütün gündüz ve gece faaliyetleri Selamet Koğuşu'nda yapılıyordu. Orada, kendimize göre bir hayat kurmuştuk. Dayanışma vardı. Gelenleri paylaşır, birbirimize destek olurduk."

ERTUĞRUL GÜNAY HADİS DERSLERİNİ KAÇIRMAZDI

"Kendimizi ibadete vermiştik. Günü, namaz, Kur'an ve hadis dersleri için planlamıştık. Hadis derslerine ve namazlara CHP ve MHP'den de birkaç arkadaş gelirdi. Derse devamlı gelenlerin başında Ertuğrul Günay vardı. Dersleri hiç kaçırmazdı. Ondan sonra akşam namazı, yatsı namazı o arada da espri ve şakalar yapardık. Gördüğüm manzara arkadaşlarımda en ufak bir endişe üzüntü öyle bir şey yok. Çünkü bütün günü gayet iyi şekilde değerlendirecek şekilde programlar yapıyorduk."

HOCAMIZA YETİŞEMEZDİK

"Bütün yaptığımız faaliyetlere Erbakan Hocamız da eksiksiz katılırdı. Sabah ve öğleden sonra yarım saatliğine havalandırma programı vardı. Binanın dışında dikenli teller yoktu. Süngülü askerler duruyordu. Hava aldığımız yer yağışlı zamanlarda tamamen çamur olurdu. O çamurun içerisinde hareket ederdik. Hızlı hızlı yürürdük. Kültür fizik yapardık. O yürüyüşler de bile disiplin bozulmazdı. Erbakan Hocamızla birlikte dört beş arkadaş onunla birlikte yürürdü. O zamanlar tabi rahmetli hocamızın enerjisi gayet yerinde. Boyu da uzundu. Onun yürüyüşüne pek ayak uyduramazdık. Ara sıra koşarak yetişirdik."

DEMİR KAFES İÇİNDE GÖRÜŞME

Kutan, ziyaret günlerinin Perşembe günü olduğunu, ziyaretçi-lerle ise kapalı bir kafes içinde görüştüklerini anlatıyor:

"Birinci derece ziyaretleri şöyle olurdu. Bina 3 katlı bir bodrum bir zemin ve birinci kat. Biz birinci kattayız. O gün misafirler giriş katında kabul ediliyordu. Salonun yarısını bir demirle kafes haline getirmişler. Kimin ziyaretçisi gelmişse anons ediliyordu. Misafirlerle görüşmek için o demir kafesin içerisine koyuyorlar. Kafesin karşısında bir masa etrafında, 3-5 masa vardı."

Şevket Kazan'ın Şafak restoranı

"Koğuşta sabah namazı kılınıyor, sabah namazından sonra ise Lütfi Doğan Hoca, işrak vaktine kadar bir cüz okuyor. Biz de Kuran'dan takip ediyorduk. Çoğu kez askeriyenin verdiği kahvaltılara yetişemiyorduk. Şevket Kazan kardeşimizin 'Şafak Restoran' diye bir lokantası var idi. 'Şafak Restoran' Şevket Kazan'ın yatağının üstü. Şevket Kazan, askerlerin kantininden peynirdi, domatesti, salatalıktı, alır hazırlar tam bir lokantacı intibasını vermek için peçeteyi omzuna atar 'buyurun' derdi. Erbakan Hocamız başta olmak üzere bizler gider Şafak Restoran'da kahvaltımızı yaparız. Ondan sonda ödevler başlar. Ödev dediğin, herkes bir hafta içerisinde sayı itibariyle 41 Yasin-i Şerif okuyacak. Öğlen namazına kadar bunlarla meşgul olurduk. Öğlen namazı cemaat ile kılınır. İkindiden sonra Lütfi Doğan Hoca Hadisi Şerif dersi verirdi. Ondan sonra akşam namazı, yatsı namazı o arada da espri ve şakalar yapardık.

Selametçi Kardeşler İlahi Grubu

"Bazı günler Selamet Koğuşu'na bir sessizlik, bir hüzün çökerdi. O zaman Şevket Kazan yeni bir marifetini daha ortaya koyar, Selametçi Kardeşler İlahi Grubu'nu kurardı. Takımındaki ilahiciler Fehmi Adak, Temel Karamollaoğlu, Ahmet Remzi.

En çok okunan ilahi de Aşık Yunus'un Neva makamından şu ilahisi idi, 'Milk-i bekadan gelmişem, fani cihanı neylerem. Ben dost cemalin görmüşem, hur-i cinanı neylerem.' İlahi takımına arada bir ben de katılırdım." dedi. Fazlı Şahan / Yeni Şafak