Komplo Teorisidir Demeyin!..
Son zamanlarda orta doğuda kazan kaynamaya başladı. Tunus’ta başlayan ve devrimle sonuçlanan halk ayaklanmaları Mısır’da da 32 yıllık Hüsnü Mübarek’i alaşağı etti.
Şimdi başta Libya olmak üzere, Bahreyn, Yemen, Fas, Irak ve hatta İran halk ayaklanmaları devam ediyor.
Birinci dünya savaşı sonrasında Osmanlı Devleti’nin terk ettiği bu bölge, ikinci dünya savaşı sonrasına kadar başta İngilizler olmak üzere Fransa ve İtalya gibi sömürgeci güçler tarafından yönetildi. Onlar ikinci dünya savaşı sonrasında bu bölgeden çekilirken, kendilerine en yakın olan aşiretlerden birini başa geçirerek çekildiler.
Buna rağmen, zaman zaman süreleri dolan, emirlerinden çıkan ve ya artık işlevsiz hale gelen Arap liderlerine, yine kendilerine en yakın buldukları bir başka kişinin eli ile darbe yaptırdılar.
Kısacası hep diktatörlükle yönetilen ve Osmanlı devletinden sonra hiçbir şekilde örgütlenemeyen, gizlice örgütlenenleri de gelişmesine engel olunan bu topluluklar, şimdi devirdikleri o diktatörlerin boşluğunu doldurmama gibi bir durumla karşı karşıyadırlar.
Şimdi halklarına zülüm eden bu diktatörlerin bir bir devrilmesi bizi, mazlum halklar adına sevindiriyor olabilir; ama acilen önlem alınmasa önü alınmaz felaketlere yol açabilir.
Belki bazıları buna bir komplo teorisi diyecektir. Ama bu konuda bazı çekinceler de yok değil.
Mesela batılı akademisyenlerin otorite kabul ettiği araştırmacı yazar Aytunç Altındal, Bush dönemi Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın, ‘Fas’tan Pakistan’a 22 ülkenin sınırları ve rejimleri değişecek’ sözünü hatırlatarak; Yasemin Devrim denen ayaklanmanın bir gecede ortaya çıkmadığını, Bush döneminde temeli atılan siyasî yatırımların bugün bölgede hayata geçiriliyor. Zamanında Kıptilere verilen çok büyük paralar ve silahlar var. Mısır’a kaçak olarak girdi bu silahlar. Vakti gelince, Mısır’ın kendi içinde bölünmesine kullanılacak” diyor.
Yani bu süreç çok iyi yönetilmese ABD ve batılıların hayal ettiği BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) devereye girer.
Libya ayaklanması ile ilgili olarakta, El Kuds'ül Arabî Gazetesinin Başyazarı Abdülbari Atwan; Libya’nın iki ya da üç devlete bölünmesi planlanıyor diyordu yazısında…
Öyle olmalı ki, dışişleri bakanımız Ahmet Davutoğlu, ilk etapta devrim sonrası istikrarı yakalamaya çalışan Tunus’u ziyaret etti. Aynı zamanda Mısır’da istikrarın sağlanması için de Türkiye devrede. Bence çok aktif ve çok dikkatli olmak zorundayız. Zira bu bölgelerde olası düzensizlikler ve istikrarsızlıklar tüm bölgeyi etkileyecek. Hatta bölge ile yetinmeyecek, dünyayı etkisi altına alacak. Bütün halklar bu süreçte zarar görür.
Onun içindir ki Başbakan Erdoğan bu haftaki grup toplantısında Mısır’ın aksine daha ihtiyatlı bir dil kullandı. Aslında bu eylemlerle artık miadını doldurmuş sitemler tasfiye edilirken sistemli, örgütlü ve dikkatli önlemler alınmadığında hiçbir şey mazlumların lehine değişmeden yine emperyalist güçlerin lehine sonuçlanmış olur. Mazlumlar da vermiş oldukları canlarla kalacak…
Tabi, en büyük zararı, bölgede gün geçtikçe güçlenen ve bölge halkları gönlünde taht kuran Türkiye görür. Burada Siyonist ayak oyunlarına karşı da çok dikkatli olmak lazım. Bu konuda herkese, hepimize görevler düşüyor. Hiçbir şey yapamıyorsak bu sürecin kazasız belasız geçmesi için dua edebiliriz…