Kirli ilişkilerin artışında medyanın rolü
Son zamanlarda cinsel sapıklıkla alakalı haberler medyada sık sık öne çıkmaktadır. İnsanın dünya sahnesinde var olmasıyla birlikte onun yaratılışında var olan nefis olgusunun azgınlaştığı zamanlarda zina fiili daha çok ortaya çıkmaktadır.
Buna karşılık semavî dinler cinsel sapıklığın önüne geçilmesi için cinselliğin ibadetle ve Allah'ın emirlerine ve yasaklarına uymakla kontrol altında tutulması gerektiğini önerirler. Oysa günümüzde zina sosyal hayatı ilgilendiren en büyük suçlardan biri olduğu halde ne yazık ki, medya sayesinde sosyal hayatta en pervasızca işlenen suç haline gelmiştir.
Kabul etmek gerekir ki, zinanın birden bire ortaya çıkması mümkün değildir. Zehirli bir ot bile tohumdan sonra filiz verme ve nihayet olgunlaşma gibi bir dönemden geçmeye muhtaçtır. Makul olan, zinanın oluşmasına zemin hazırlayan nedenlerin önlenmesidir.
Ülkemizde yaşayan insanların ekserisinin zinaya karşı olmasına rağmen İslam'ın zina ile ilgili olarak aldığı tedbirlerin her kesim tarafından takdir edilemiyor olması oldukça düşündürücüdür.
Bu hususta ifrat ve tefritten kaçınmak gerekir.
Zira sebeplerini kaldırmadan zinayı çirkin kabul etmek ne kadar basit ve dinden uzak bir yaklaşım ise, insanı zinaya götüren şeylerle zinayı aynı kabul etmek de o derece dinden uzak bir anlayıştır. Başka bir deyimle, nassları zorlayarak yorumlamaktır. Kuşkusuz herkes ailesinin iffetli kalmasını ister.
Ama başkasına karşı, iffeti zedeleyen unsurlar konusunda gevşek davranmak tavizden başka bir şey değildir. Aynı şekilde en ufak bir hareketi 'namus elden gidiyor' varsayımına sebep kabul etmek de büyük bir cinayettir.
Medyanın öne çıkardığı özgürlük, insan hakları ve demokratik haklar adı altında toplumun en temel direkleri olan aile ocakları yıkılmış, anne-baba ve evlat ilişkileri bozulmuş, ayıp kavramı toplumun belleğinden silinmiş, herkesin kendi arzuları istikametindeki davranışları adeta kontrolden çıkmış, böylelikle zina ve benzeri kirli ilşkiler hızla tırmanışa geçmiştir.
Gerçekten de globalleşen dünyamızda, birçok sosyal aktiviteyi etkileyen medyaya baktığımız zaman kadın-erkek ilişkilerine aşırı derecede özgürlük tanındığını görüyoruz. Gazetelerde boy boy tahrik edici kadın fotoğrafları, televizyonlarda açık- saçık sayılan filmler ve internette kolay ulaşılabilen porno filmleri, tanışma ve çetleşme sitelerinin yaygınlaşması… Bütün bunlar genç kızların evden kaçmalarına, erkek arkadaş bulmalarına, hatta evli kadınların sevgili bulmalarına yardımcı olan, hatta tahrik eden unsurlardır.
Son zamanlarda evden kaçan kızların büyük bir kısmının 18 yaşından küçük oldukları ve tümüne yakın kısmının face-book ve benzeri tanışma siteleri vasıtasıyla evden kaçtıkları bilinmektedir.
Kadın-erkek buluşmalarının yaygınlaşması ve ayıp kabul edilmemesi, kadın ve erkeklerin aynı ortamda uzun zaman, nikâhsız olarak birlikte kalmalarının sakıncalı görülmemesi, hatta bu tür hallerin medya tarafından teşvik edilmesi, elle temas, bakma, öpme ve benzeri şeylerin ekranlarda sıkça teşhir edilmesi evden kaçışları da hızlandırmaktadır.
Her gün bir kadının bir erkekle ilişki kurmasından söz edilirken aralarında nikâhın varlığından söz edilmemesi, hatta bu tür kirli ilişkilerden "düzeyli beraberlikler" diye söz edilmesi ve nikâh dışı beraberliklerin medya tarafından teşvik edilmesi, zina ile mücadele etmenin ne kadar yüzeysel kaldığını göstermektedir.
Bakınız, bir adam hanımını veya annesini döverek elinden aldığı parayla içki içiyor; sarhoş oluyor; sonra da bir gencecik namusu ayakaltına alıp kirletiyor.
Bu olayları görüp ciğeri yanan bazı insanlar içki ve sarhoşluk aleyhinde yazılar yazdıkları zaman ya da hükümet üyelerinden biri böyle çirkin olayları içki illetine bağladığı zaman tüm medya ve malum siyasiler ayağa kalkıyor.
Peki, bu iş, bir kısır döngü halinde böyle devam ederse nasıl düzelecektir? Eğer biz, namuslu insanların iffetlerinin ayaklar altına alınmasından yana değilsek içkiye ve aşırı beraberliklere de karşı olmamız gerekir.
Bence sigaraya karşı başlatılan kampanyanın bir benzerinin içki hakkında da behemehal başlatılması gerekir. Hatta geç kalınmış bile.