Kimler bu barışı istemiyor?

Kimler bu barışı istemiyor?

Türkiye'nin uygarlıkta, demokraside ve teknolojide sıçrama yapmasına engel olan bu kirli terörün sona ermesini kimler istemiyor? Kuşkusuz ki, Türkiye'nin uygarlıkta ve demokraside atağa geçmesini istemeyenler bu barışı da istemiyor. Bundan önceki yazımda bir dostuma "Kimler bu barış sürecini sabote edebilir?" diye sormuştum. Dostumun verdiği cevabı bir daha görelim.
Dostum demişti ki: Evet, bu kez süreci sabote etmek isteyenlere asla fırsat verilmemeliyiz. Herkes sürecin devam etmesi için katkıda bulunmalıdır. Çünkü bu kez süreç iki şekilde sabote edilebilir. Birincisi, hem hükümetin, hem Öcalan'ın, hem de BDP'nin asla tasvip etmeyeceği büyük bir terör eylemini gerçekleştirmek suretiyle… Bunu devletin derinliklerinde gizlenmiş bazı ulusalcı örgütler de yapabilirler, ya da PKK'ya da yaptırabilirler. Avrupalıların da bu konuda samimi olmadıklarını bilmek gerekir. İkincisi de taleplerini hükümete sunanların Türkiye'nin kırmızıçizgilerini zorlamak suretiyle…


Bu yazımın mürekkebi kurumadan Hakkâri'den bir şehit haberi geldi. İki gün sonra da birçok Kürt kesimi ayağa kaldıran Paris su-i kastı yapıldı. Avrupalıların samimi olmadıklarını bilmeliyiz, demişti dostum. Gerçekten Avrupalıların, Türkiye'deki terörün bitirilmesi konusunda samimi olmadıklarını, hatta teröre taraf olduklarını, hem siyasilerimiz söylüyor, hem kendileri de zaman zaman hissettiriyorlar. İşte Fransa cumhurbaşkanı Holand… "Biz öldürülen o üç kadınla sürekli görüşürdük." diyor. Düşünün; Fransa cumhurbaşkanı, Sözde Avrupa İnterpolünün kırmızı bültenle aradığı insanlarla sürekli görüşmeler halindedir. Sayın Başbakan'ın da dediği gibi, merd-i kıptî olan Holand, şecaat arz ederken sirkatini söylemiştir. Sadece Holand mı? Hayır; Almanya, Belçika, İsveç, Norveç, Holanda ve İngiltere başbakanları da bundan farklı değillerdir. Bu hükümetlerin tümü, Türkiye'nin bitirmek istediği teröre açıktan destek veriyorlar.
İsterseniz barışın sağlanmasını istemeyenleri sıralayalım:


1) Avrupa: Avrupa, terörün bitmesini ve Türklerle Kürtlerin ve Arapların kardeş olarak bu topraklarda birlikte yaşamalarını istemiyor. Bunun üç sebebi vardır. Birincisi, Avrupa ülkelerindeki silah mafyası barışı istemiyor. Çünkü barış sağlandığı takdirde, onlar silahlarını satamayacaklardır. İkincisi, uyuşturucu mafyasıdır. Çünkü Avrupa'ya giden uyuşturucunun yüzde altmışı, Türkiye üzerinden ve terör örgütlerinin eliyle ulaşmaktadır. Türkiye'de barışın sağlanması demek, uyuşturucunun büyük çapta kesilmesi anlamına gelir ki, mafya bunu hiçbir zaman istemez. Üçüncüsü ise, Avrupa devletleri, güçlü bir İslam ülkesinin varlığından hoşlanmazlar. Hele eğer bu ülke, 600 yıllık Osmanlı imparatorluğunun mirasçısı Türkiye ise, bunu hiç istemezler. Çünkü güçlü ve sorunlarını çözmüş bir Türkiye, Batılıların orta doğuda cirit atmalarına fırsat vermeyecektir.


2) Terör Örgütünün Fraksiyonları: Evet, terör örgütüne destek verenler bir tek amaca, bir tek hedefe ve bir tek gayeye hizmet ettiklerini söylemek kolay değildir. Çünkü bu örgütün içinde zamanla menfaat sağlayanlardan tutun, bunu bir ticarî sektör olarak görenler ve bu amaçla örgütte yer alanlara kadar birçok fraksiyonlar vardır. Kandil, İmralı ve BDP'nin bir tek örgüt olduğunu söylemek kolay olmadığı gibi, Avrupa'daki Kürtlerin oluşturduğu kulis gurubu da aynı gaye etrafında birleşmiş değildir. Onlardan bazıları gerçekten Kürtlerin demokratik haklarının elde edilmesi için silahsız ve şiddet olmadan çaba sarf ederlerken bazıları bizzat silah ticaretinin içinde yer almaktadırlar. Dolayısyla, Avrupa silah ve uyuşturucu mafyalarıyla işbirliği halinde olan bir kısım Avrupa Kürtleri bu barışı istemeyebilirler.


3) Milliyetçiler: Başta MHP ve Türkiye'deki milliyetçi gruplar bu barışın olmasını istemiyorlar. Dorusu gizli ve derin milliyetçi grupları ve ulusalcıları anlamak mümkündür. Fakat Türkiye'deki 75 milyona siyaset yaptığını söyleyen MHP gibi bir partinin barış sürecine bu kadar öfkeyle yaklaşmasını anlamak mümkün değildir. Siyasî gücünü Kürt'lü söylemlerin karşıtlığından ve Terörün yıktığı ocakların feryadından alan bir siyasi partinin yakın hesaplarını anlamak zor değildir. Ancak, Geleceğin iktidar alternatifi olduğunu ve iktidara yürüdüklerini söyleyen bir partinin, en azından bir çözüm önerisinin olması gerekmez miydi? Sadece küsmüş çocuklar gibi "Bu iş olmaz, Türkiye devleti bir terör örgütüyle masaya oturuyor." demek yeterli midir? Adama, "Peki sizce bu terör nasıl bitecek?" diye sormazlar mı?


İşte Paris'tebu üç kadını infaz edenler, "Eğer barışa rıza göstererek silahlarınızı bırakıp Avrupa'ya gelecekseniz akibetinizin bu olacağını unutmayın!" mesajını vermek istemiş olabilirler. Bekleyip göreceğiz. Fransa ve Holand büyük zan altındadır. En kısa zamanda olayı açıklığa kavuşturmaması halinde işin daha da kompleks hale geleceği açıktır. Allah barış yolunda atılan adımları tamamına erdirsin. Âmîn