KİMİN BAYRAMI?

KİMİN BAYRAMI?

         Yüce Rabbimize, sonsuz hamd ve senalar olsun ki mübarek ramazan ayını bir kez daha geride bıraktık. Bizler Müslüman olmanın şerefi ile şereflenmenin onuru ile bu yazın kavurucu sıcağında öyle herkese nasip olmayan bir Ramazan-ı şerif yaşadık. Yaşatan yüce Rabbi Rahman’a ne kadar şükür etsek azdır.

 

Ayrıca bu sene ilk olarak Urfa’mızda ve Türkiye’de Halil İbrahim sofrası düzenlendi.  Düzenleyenlere ve emeği geçen herkese şükranlarımı arz ederim Allah kendilerinden razı olsun inşallah. Çok muazzam bir sofra serildi. Tam da Hz. İbrahim Halil (A.S) yakıştı. 50 bin kişilik yemek vermek öyle kolay değil. İnşallah bu güzellik her yıl yine bu mübarek ayda ve mübarek Kadir gecesi’nde devam eder. Urfa’mızda böyle ilklerin yaşanması hakikaten peygamberler diyarı olan şehrimize yakışıyor.

 

Şimdi gelelim bayramın kimin ve neyin bayramı olduğuna. Dinimiz İslam’da yılda 2 bayram var. Bir tanesi Ramazan bayramı, diğeri ise Kurban bayramıdır. Biz Ramazan bayramı’nda olmamız sebebi ile kimlere bayramdır ona bakacağız. Ramazan ayı geldiğinde onun kadrini kıymetini bilip gündüz oruç tutarak mukabele yaparak geceleri ise teravih namazlarını kılıp ibadetle geçiren biz Müslümanlara Ramazan ayı bittiğinde bayram olur. Fakat bilinmesi gereken çok önemli bir husus var: Bayram, yukarıda belirttiğim hususları yerine getiren Müslümanların bayramıdır. Neden mi? Çünkü Ramazan ayı Allah’ın ayıdır ve Müslümanlara Allah’ın bir lütfüdür. Bu ayda Müslümanlar günahlardan arınırlar. Yüce rabbimiz oruç tutan Müslümanların günahlarını bağışlar inşallah. İşte günahlardan kurtulmanın bayramıdır Ramazan bayramı. Yoksa yeme, içme yasağı bitti diye bayram değildir. Eğer öyle olsaydı her iftar sonrası sahura kadar bayram olurdu. Aslında müminler için iftar etmek bir anlamda küçük bayramdır, fakat tamamına erdiği zaman Müslüman işte o vakit Bayram’ın hazzını yaşıyor insan. Onun içindir ki sonu günahlardan arınmadır, temizlenmedir. Af ve mağfirettir, sevinçtir mutluluktur. Ebedi hayat için Allah’a olan umuttur bayram.

 

Bu dini bayramlarımız bu ülkede yaşayıp ta gayri Müslim olanların kesinlikle bayramı değildir. Hele hele sadece kelime-i tevhit getirip adı Müslüman olanların bayramı hiç değil. Adam; “Ben Müslüman’ım” deyip oruç tutmuyor, namaz kılmıyor, zekât vermiyor, hacca gitmiyor Allah’ın emirlerine boyun eğmiyor. Ayrıca içki içiyor, kumar oynuyor, zina yapıyor, faiz yapıyor, bütün pis işlerle uğraşıyor ondan sonra da “Ben Müslüman’ım” diyor. Hadi oradan! Bu mübarek dinin senin gibi sahte Müslüman’a ihtiyacı yok sadece İslam’ın yüzkarasısın kelime-i tevhit getirerek kendini Müslüman sanıyor. Onu da kolay ve parasız olduğu için getiriyor.

 

Yok, böyle bir şey. İslam’ın şartları 5’tir. Bunlar bellidir. Sadece bir tanesini yapmakla belki İslam’a girmiş olur kişi. Fakat mümin Müslüman olamaz. Hac ve zekât maddi durumu iyi olanlar içindir. Kalan 3 şartı hayatımıza yansıtıp yaşamadıkça kâmil Müslüman sayılamayız. Son zamanlarda ilimizde de oruç tutmayanlar artık aleni bir şekilde çarşıda pazarda yiyip içiyorlar. Utanmadan sıkılmadan sigaralarını tüttürüyorlar. Ölelim de görelim. Allah onları da ıslah etsin inşallah ne diyelim.

 

 Bütün bu olumsuzluklara rağmen yeni neslin geleceği ile ilgili umutluyum. Yeni nesil gençlik umut vaat ediyor. Bunu da cemaatlere borçluyuz. Özellikle Nur Cemaatleri. Allah razı olsun onlardan. Gençlerimizi sahiplenip doğru yolu gösterme anlamında çaba sarf ediyorlar. Bunun en son örneği; bu yıl yine tekrarlanan Said Nursi Hazretlerinin dergâh caminde yapılan mevlid-i şerifi Türkiye’nin değişik illerinden gelen genç insanların çok yoğun katılım sağlamaları geleceğe dair ümit var olmamızı sağlamaktadır. Bir hususu da belirteyim kimin ne yaptığı tabiî ki beni ilgilendirmiyor. Lakin sorumlu her Müslüman’ın uyarması gerek diye düşünüyorum. Her koyun kendi bacağından asılır. Sadece, bayramın oruç tutanların bayramı olduğunu hatırlatmak istedim.

 

Bayramınız mübarek olsun, Yüce Rabbimiz nice bayramlar nasip etsin inşallah…