KENAN EVREN ÖLDÜ, ADI YAŞIYOR
12 Eylül öncesinde, anarşinin zirvede olduğu yıllarda ben Urfa Lisesinde öğrenci idim. Korkunç yıllardı. Her akşam TRT televizyonu (tek kanal ve siyah beyaz) anarşik olaylarda ölenlerin haberlerini verirdi. Olaylar, kavgalar, gösteriler, boykotlar, kurtarılmış bölgeler, sloganlar, asık yüzler, korku dolu gözleri, gözyaşları, acılar
O haberlerdeki atmosferi bizler de günlük hayatımızda bizzat yaşardık. Üniversiteye hazırlanmamız gereken o yıllarda doğru dürüst bir ders işlediğimizi hatırlamıyorum. Lise birinci sınıfta iken okulumuz Asfalt Yolda, şimdiki Atatürk Lisesinin binasında idi. Derslerin çoğu boş geçerdi. Sık sık öğretmen değişirdi. Bazı öğretmenler ders yerine ideolojik nutuklar atmayı tercih ederdi. Zaman zaman öğrenciler arasında kavga olurdu. Her an derse bir öğrenci girip bilmem ne adına mesajlar okurdu. Sık sık okul boykot edilirdi. Bazen öğretmenlerimizin dayak yediği haberlerini duyardık. Bir gün bir sınıf arkadaşımızın öldürüldüğünü öğrendik. Lise ikide şimdiki binaya geçtik. Artık okul belli bir grubun eline geçtiği için kavga olmuyordu. Ama okulu eline geçirenlerin, olukda top oynanmasına bile izin vermediklerini, oynayanların elinden toplarının alınıp aşağılandıklarını söylersem atmosfer hakkında bir fikir vermiş olurum sanıyorum. Sonraları sıkıyönetim ilan edilince okulda sık sık askerleri görür olduk. Bazı öğrencilerin yakalanıp işkencelere tabi tutulduklarını iyi hatırlıyorum. (Şimdiki Rehberlik Araştırma Merkezi binası o zamanlar bu işlerin merkezi idi.)
1980 yılında okulda üniversite sınavını kazanan birkaç kişiden biriydim. Ama ailem şiddetle karşıydı. İki sebeple, bir yoksulluk, iki anarşik ortam. Kayıt için gittiğim zaman Konyada karşılaştığım manzara beni de ürküttü aslında. Ama okuma aşkım ağır bastı.
İşte 12 Eylül Harekâtı o yıl gerçekleşti. Bir sabah radyodan yayılan marşlarla ve Hasan Mutlucanın türküleri ile uyandık. Televizyon sık sık diğer kuvvet komutanlarının arasına oturup konuşan Genel Kurmay Başkanı Kenan Evrenin görüntülerini yayınlıyordu.
Beklenen bir şeymiş gibi karşılandı. Öyle rahatsızlık duyulduğuna dair bir gözlemim/hatıram yok. Ondan öncesi o kadar kötüydü ki halk memnun olmuştu sanki. Rahatça okuyacak olma düşüncesiyle ben de memnundum.
Kenan Evrenden ve 12 Eylülden rahatsızlığım, daha sonraları tanıdıkça, yaptıklarını duydukça, darbelerin ne demek olduğunu öğrendikçe ve bilinçlendikçe oluşmaya ve giderek artmaya başladı.
İnsanlarımızın şer güçler tarafından bilerek kamplara ayrıştırıldığı, darbe şartlarının bilerek oluşturulduğu; darbenin arkasında ABDnin olduğu; olağanüstü hal döneminde olayların seyredilip darbe ortamının olgunlaşmasının beklendiği/tezgahlandığı; yüzbinlerce kişinin takip edildiği, onbinlercesinin tutuklandığı, başta Diyarbakır ve Mamak Cezaevleri olmak üzere yüzlercesinin gözaltında veya dışarıda işkenceye tabi tutularak öldürüldüğü; bir sağdan bir soldan denilerek, hatta bazısının yaşı büyütülerek onlarcasının idam edildiği; memleketin ekonomik olarak çökertildiği, onlarca yıl geriye götürüldüğü; Kürt sorununun bugünkü hale gelmesine zemin hazırlandığı ve daha neleri neleri öğrendikçe
Bu arada Türkiye 28 Şubat postmodern darbe dönemini yaşadı. Sonra 2000li yıllar. Köprünün altından çok sular aktı. O günlerden, darbelerin ve darbecilerin yargılandığı/en azından bunun konuşulduğu zamanlara geldik.
Ve Kenan Evren öldü.
Ne ibretlik bir son. O kadar saltanat ve 98 yıllık bir ömür
Ona da kalmadı. Kime kalıyor ki zaten. Tarih onun gibileri ile dolu. Ama insanlar bir türlü akıllanmıyorlar. Bugün de dünyada ve ülkemizde ona özenenler yok mu? Aslında ufacık bir koltuğa oturunca bile bağırıp çağırmaya, despotluğa, zulme başlayanların, olur olmaz yasak koyanların, hak hukuk dinlemeyenlerin mantığı ile darbecilerin mantığı arasında bir derece farkı var sadece. Ellerine fırsat geçse onlar da aynısını yapabilir.
Sorun sadece darbeciler de değil. Bir de onlara alkış tutan, hizmet edenler var. Bilmediği veya korktuğu için böyle yapanlar, belki bir yere kadar anlaşılabilir. Ama bir kısmı da var ki, çıkarları için, bilerek, isteyerek onlara destek veriyor, hatta kışkırtıyor, suç ortaklığı yapıyor. Darbeciler de belki onlara güvenerek, hatta belki onların dolduruşuna gelerek yapıyor yapacağını. Onlar da darbecilerin suç ortakları aslında. Kenan Evrenin bu türden suç ortaklarının bir kısmı yaşıyor daha; kimi özür beyan ederken, kimi ses çıkarmamayı tercih ediyor. Keşke birileri o günlerin gazetelerini internete verse de, bugün bol keseden özgürlükçü kesilenlerin aslında ne mal olduğunu herkes görse.
Değer mi?
Kenan Evrenin sonu yeterince ibretlik değil mi? Anlayana tabii.
***
Bu arada Urfada Kenan Evrenin adı yaşamaya devam ediyor.
O yıllarda birçok çocuğa Kenan veya Evren adı veriliyordu. Bir araştırma yapılsa bunun çok da az olmadığı görülecektir. İnsanların alıştıkları ve tanındıkları isimleri değiştirmelerini bekleyemeyiz.
Ama beklediğimiz bir isim değişikliği var:
Medyada defalarca dile getirildiği, bazen siyasilerce ilgilenme sözü verildiği halde Sanayi Sitemiz Evren adını taşımaya devam ediyor. Yetkililer bu ayıp isimden şehrimizi ne zaman kurtaracaklar?