Kemal Burkay'dan Abdullah Öcalan'a Cevap

Kemal Burkay'dan Abdullah Öcalan'a Cevap
İsveç’te yaşayan Kürt aydınlardan Kemal Burkay, yurda dönüşüyle ilgili olarak Cihan Haber Ajansı’na özel açıklamalarda bulundu.

Başbakan Erdoğan'ın Almanya'da yaptığı konuşmasında da ismen belirterek yurda dönmesini istediği İsveç'te yaşayan Kürt aydınlardan Kemal Burkay, yurda dönüşüyle ilgili olarak Cihan Haber Ajansı'na özel açıklamalarda bulundu.

AKTİFHABER

Öcalan'ın, kendi yurda dönüşü kararına ve buna ilişkin hükümet mensuplarının son açıklamalarıyla ilgili sözlerine cevap niteliğinde konuşmak istediğini belirten Burkay, bunun için de Cihan Haber Ajansı'na konuşma gereği duyduğunu belirtti.

Burkay, "Benim gibi, faşist bir rejimin eline düşmemek için zorunlu olarak yurtdışına çıkmış birinin, yurda dönmeyi düşünmesi ve uygun ortam oluşunca dönmesi kendi başına zaten doğaldır" diye konuştu. Burkay, bunu ayrıca uzun uzun açıklamak gerekmediğini söyleyerek, "Koşulları olsa daha ilk yılda dönerdim. Ama bilinen nedenlerle gurbet uzun sürdü, 30 yılı aşkın bir zaman geçti" diye ekledi.

ÖCALAN'IN SUÇLAMALARINA CEVAP VERDİ

Dönme kararımı açıklaması üzerine bazı çevrelerin, "huyları gereği" spekülasyon yaptığını ifade eden Burkay, "Bunların içinde son olarak Öcalan da var. Son avukat görüşmesinde dönüşümle ilgili uluorta konuşuyor. Bunu AK Parti'nin planı gibi göstermeye kalkışıyor. Öcalan'ın huyu böyle. Sahneye çıktığı günden beri hedef seçtiklerini (PKK dışında her türden Kürt örgütü ve sol örgüt, kendisine itiraz eden, eleştiri yönelten herkes onun hedefiydi) hep suçladı. Başkalarına işbirlikçi dedi, hain dedi. Çoğu zaman kendi sıfatlarını başkalarına yapıştırdı." dedi.

Öcalan şimdi de bu yöntemi, İmralı'daki hücresinden sürdürdüğünü, AK Parti'nin kendisini ve Şivan Perwer'i kendi yanına çekmeye, kullanmaya çalıştığını söylediğini aktaran Burkay, "Bir gazeteci arkadaş, Öcalan'ın söz konusu beyanatını ileterek görüşlerimi sordu. Bu sözleri ciddi bulmadığımı, önemsemediğimi, bu nedenle polemiğe girmek istemediğimi söyledim. Gerçekten de bu saçmalıklara cevap vermek bana sıkıntı veriyor. Öte yandan, bu sözleri ciddiye aldığım için değil, ama kamuoyunu ciddiye aldığım için yine de bu konuda bir şeyler söyleme gereği duydum." şeklinde konuştu.

"AK PARTİ'NİN YANINDA PKK'DAN VE BDP'DEN ÇOK KÜRT VAR"

Öcalan'ın AK Parti yandaşlığına dair iddialarına açıklık getiren Burkay, "Bir kere AK Parti'nin yanında pek çok, PKK'nın ve BDP'nin yanında olandan da çok Kürt var. Bu Kürtlerin önemli bir bölümü hem İslami değerlere sahipler hem de Kürt ulusal değerlerine. İçlerinde AK Parti'de önde gelen isimler, bakanlar var. Bu bakımdan AK Parti'nin Kürtlerden yana sıkıntısı yok. Ben ise sosyalist bir Kürdüm, kendime özgü siyasi çizgim var. Bu çizgi AK Parti'ninkinden ayrı ve daha AK Parti olmadan önce vardı, şimdi de devam etmekte." ifadelerini kullandı.

BEN DE PARTİM DE ÖCALAN'IN EMİR KULU DEĞİLİZ

Buna mukabil, AK Parti veya başka bir parti, ya da Türkiye devlet çarkındaki bir devlet adamı, bir yetkili kendisiyle diyalog kurmak isterse bundan ürkmeyeceğini ve kaçmayacağını ve de Kürt sorununun çözümünü onunla tartışacağını kaydeden Burkay, "Türk medyası görüşlerimi sorarsa bundan memnun olur, görüşlerimi yansıtırım. Bunun için kimseden izin almam gerekmiyor. Çünkü ben de, partim de Öcalan'ın emir kulu değiliz; ondan ve PKK'dan önce vardık." diye ekledi.

"ÖCALAN VE EKİBİ KENDİSİNİ SORGULASIN"

Öcalan'ın, büyük bir kitleleri olmadığı ve de AK Parti yetkililerinin neden kendisine ve Şivan Perwer'e böylesine önem verdiklerinden, çağrı yaptıklarından yakınmasıyla ilgili olarak ise Burkay, "Oysa o ve arkadaşları biraz akıllıca düşünseler veya dürüstçe hareket etseler aslında bunu anlamak zor değil. Ben yurtdışında olduğum 30 yıllık süre içinde Avrupa'dan Avustralya'ya kadar onlarca ülke dolaştım ve yüzlerce diplomatik görüşme yaptım. Aralarında başbakanlar, dışişleri bakanları, parlamento başkanları ve pek çok siyasi parti lideri vardı.

3 kez Avrupa Parlamentosu'na davet edildim ve konuştum. Aynı şeyi İran KDP, Irak KDP ve KYB'nin liderleri için de söyleyebiliriz. Ama Öcalan ve partisi bunların bir tekiyle bile görüşemedi. Öcalan Suriye'den çıkarıldığında hiçbir ülke ona kapısını açmadı, sığınma hakkı tanımadı." dedi.

Sözlerinin devamında, Öcalan ve arkadaşları bunun nedenleri üzerinde düşünmesi gerektiğini aktaran Burkay, "Eğer kendileri uluslararası arenada bir cüzzamlı durumuna düştülerse bu, ne kendilerinin, ne de Kürt halkının suçu değil. Dönüp kendi söz ve eylemlerine baksınlar. İzledikleri politikalar hem kendilerini, hem savunur göründükleri davayı güç durumlara düşürdü, çok zarar verdi." diye ekledi.

ÖCALAN BAŞKALARIYLA GÖRÜŞMEMİZE HEP KARŞI OLDU

Özellikle 1993'teki protokolümüzün ardından, uluslararası planda görüştüğüm tüm parti liderlerine, devlet adamlarına, PKK'nın barış ve diyalog sürecinden dışlanmaması gerektiğini söylediğini ve PKK'nın kendilerine karşı tutumunu bilen bazılarının buna şaşırdığını ve bu toleranslı, uygar tavrını övgüyle karşıladığını aktaran Burkay, şöyle devam etti: "Bugün de tutumum aynı.

Örneğin daha bir hafta önce NTV'de Banu Güven'le yaptığım söyleşide de aynı şeyi dile getirdim. Ne ilginçtir ki Öcalan ve PKK başkalarının bizimle görüşmesine hep karşı oldu, hep tepki gösterdi. Çünkü PKK ortaya çıktığı günden beri, Kürt sahnesinde başka hiçbir aktör, hiç bir ses istememekte, olanları yok etmeye çalışmaktadır. PKK şu anda ülkemizde iktidar değil, ya olsa acaba bu anlayışıyla ne yapardı? Pol-Potçulara rahmet okutur muydu?" diye sordu.

AK PARTİ, BDP İLE DEĞİL PERWER VE BENİMLE DİYALOGA DEĞER VERİYORSA ÖCALAN BUNU DÜŞÜNMELİ

Öcalan'ın kendisi ve Şİvan'ın bir kitlesi olmadığından, BDP'nin milyonları kucakladığından söz ederek ve "Hükümet neden BDP ile, seçilmiş belediye başkanları ve milletvekilleriyle görüşmüyor?" diyerek ve bu işte kötü niyet ve başka hesap aradığını ileri süren Burkay, şöyle devam etti: "AK Parti elbet kendine özgü çıkarları, amaçları olan bir parti. Onlar şu anda ayrıca Türkiye'de hükümetler ve siyaset yaparken doğal olarak hem kendi parti çıkarlarını, hem Türkiye'nin devlet olarak çıkarlarını gözetirler.

Onların politikasını çizmek, şununla görüş, bununla görüşme demek bize düşmez, Bay Öcalan'a da düşmez. Ama AK Parti hükümeti gibi, 'Ülkenin en önemli sorunu Kürt sorunudur ve Türkiye'nin düze çıkması için bir an önce çözümü gerekiyor' diyen, bunun için açılım süreci başlatan, bu nedenle statükocu ve şoven güçlerin ağır saldırılarına hedef olan bir parti, 'milyonları etkileyen' BDP ile değil de benimle ve Şıvan Perwer gibi bir sanatçı ile diyaloga değer veriyorlarsa Öcalan ve adamları bunun üzerinde de düşünmeli." dedi.

"ÖCALAN MUHATAPSA BEN YOKUM"

Kendi payına BDP'yi önemsediğini ve legal bir parti olarak çözümde rol alabileceğini hep söylediğini ama BDP'nin kendisi ısrarla "Muhatap Öcalandır!" dediğini aktaran Burkay,şu ifadeleri kullandı: "Sayın Ahmet Türk son demecinde, yurda dönersem DTK'da yer almamı önermiş. Sağolsun. Ama DTK'nın eş başkanı Aysel Tuğluk, daha yeni, 'Muhatap Öcalan'dır' dedi. Yani BDP ve DTK kendilerini muhatap saymıyorlar ve bizim kendilerini ciddiye aldığımız kadar bile ciddiye almıyorlar... Muhatap Öcalan'sa, 'irade' o ise, o zaman DTK'ya ne gerek var ve benim böyle bir DTK'de işim ne?"

ÖCALAN'IN CİDDİYE ALMADIKLARINI, HÜKÜMET NEDEN CİDDİYE ALSIN Kİ?

Öte yandan, hükümet BDP ile görüşsün diyen Öcalan'ın kendisi BDP'yi ciddiye alıp almadığını da sorgulayan Burkay, şimdiye kadar ne BDP'yi ne de öteki legal partileri, kurumları, seçilmiş belediye başkanlarını ve milletvekillerini önemsemediğinin, onları emir kulu gibi gördüğünü ve de azarladığının sayısız örneği olduğunu ifade etti ve şöyle ekledi: "Öcalan'ın ciddiye almadıklarını, hatta kendi kendilerini ciddiye almayanları hükümet veya başkası neden ciddiye alsın ki?" Burkay, "Eğer BDP ve DTK iradelerine sahip olsalardı, Kürt halkının temel haklarını kararlıca savunsalardı, kendisi veya başkalarının ayrı bir parti, ayrı bir kanal aramamız için hiçbir neden kalmazdı.O zaman gelip sıradan bir üye olarak çoktan BDP'ye veya DTK'ya katılmış olurduk" diye konuştu.

Burkay, "Ama ne yazık ki söz konusu örgütler, kendilerini değil Öcalan'ı muhatap göstermekle, onun ağzından çıkan sözlere göre siyaset yapmakla ve Öcalan'ın –daha doğrusu İmralı'da ona yön verenlerin- keyfine, değişen tavırlarına uygun olarak bir günden diğerine siyasetlerini değiştirmekle, böylesi özgür bir iradeye sahip olmadıklarını yıllardır yeterince kanıtladılar. Öyle olunca, az ya da çok olmaları, milyonları kucaklayıp kucaklamamaları benim açımdan hiç önemli değildir." dedi.

ÖCALAN, MANDELA MI Kİ? OLMADIĞINI HERKES BİLİYOR

Öcalan'ın konumu ve durumu ile ilgili de kanaatlerini aktaran Burkay, Öcalan için "Kürt halkının hak ve istemlerini kararlılıkla savunan bir Mandela mı?" diye sorduktan sonra, cevabını şöyle aktardı: "Böyle olmadığını bu ülkede siyasetten anlayan, olup biteni izleyen –siyaset adamı, gazeteci, aydın, sıradan yurttaş- herkes biliyor, hepimiz biliyoruz. Öcalan ne fiziki olarak, ne de düşünce planında özgür değil.Yakalandığı ve yargılandığı zaman, kameraların önünde söyledikleri ortada:

'Pişmanım, hizmete hazırım, ne istiyorsanız onu yapayım' Bu sözlerin yoruma ihtiyacı var mı? Daha sonra yaptıkları da aynen böyle oldu. Silahları bırak dediler, bıraktı. PKK'nın adını bırak dediler, bıraktı; KADEK yaptı, Kongra Gel yaptı. Silahlı güçlerini Güney'e geçir dediler, geçirdi. Tekrar savaş oyunu oynayalım dediler, PKK'nın adını geri verdiler, aldı ve savaş oyununa başladı. Bu oyun hâlâ devam ediyor" Kürt sorununun çözümünde Öcalan'ı muhatap göstermek, daha baştan her şeyi derin devletin insafına bırakmak demek olacağını ileri süren Burkay, "Yarın, derin devlet tümden etkisiz kılınsa, Öcalan üzerinde inisiyatif sivil hükümete geçse, bu kez de yönlendiren AK Parti hükümeti veya onun yerini alan hükümet olacaktır" dedi.

Yıllardır Kürt halkına oynanan oyun ve tuzaklar Kürt toplumunda derin yaralar açtığını, Kürt ulusal hareketini çarpıttığını, at iziyle it izi birbirine karıştırdığını ve kendilerinin güç yitirirken, PKK türünden bir parti ve Öcalan türünden bir "liderin" öne çıktığını belirten Burkay, şöyle ekledi: "Şu anda da Türk devleti ve medyası onu 'Kürt siyasi hareketi' ve 'Kürt lideri' diye sunmak için her şeyi yaptı. Aldatılmış, yanlışa yöneltilmiş pek çok kişi de özgürlük umuduyla onların peşinden gidiyor." dedi.

Bu durumda kendisinin "lanet edip siyaseti bırakmalı, bir köşeye çekilmeli mi, yoksa her şeye rağmen doğruları cesaretle dile getirmeli mi?" diye sorduğunu ve kendi payına bu ikincisini yaptığını belirten Burkay, "Yanlış yolda olan milyonların peşine takılmam, elimden geldiğince onlara gidilen yolun yanlış olduğunu söyler ve doğru yolu göstermeye çalışırım.

Doğru yolda tek başıma da olsam yürürüm. Çünkü yanlış yoldan bir yere varılamayacağını ve sonunda, geç de olsa, doğrunun kazanacağını bilirim. Kaldı ki söyledikleri gibi yalnız değilim. Çok dostum, sevenim var; görüşlerime değer veren, ortak olan çok insan var; Kürtler içinde de Türkler içinde de." şeklinde sözlerini noktaladı.