KARIN TOKLUĞUNA İŞÇİ ÇALIŞTIRMAK
Günümüz dünyasındaki ekonomik işleyiş ve çalışma koşulları düşünüldüğünde; zengin, kapital grupların insanların çoğunu sömürdükleri ve hatta köle gibi çalıştırdıkları görülecektir/anlaşılacaktır. Karın tokluğuna günde 1012 saat marketlerde, fabrikalarda, atölyelerde 800-900 TL ücretle -çoğu- sigortasız ve iş güvencesinden yoksun olarak çalıştırılan insanların emeklerinin karşılığının verilmemesi; çağdaş/modern kölelikten başka bir şey değildir.
Gelir dağılımında büyük bir dengesizlik tüm iş kollarında ve çalışma koşullarında kendini açıkça göstermektedir. Sosyal ve ekonomik dengeler tam bir dengesizlik içerisinde yürü(tülü)yor.
Aslında kapitalist sistemin referansı, ifsad şebekelerden biri olan; tekelci, tüketime ve hazza dayalı işleyişi olan ideolojik neo liberalizmdir. Neo liberalizmden beslenen kapitalist ekonomi anlayışından sağlıklı ve adaletli bir gelir dağılımın olması, çalışanların haklarının tam ödenmesi beklenemez. Adaletsiz ve emperyalist düşünceye dayanan bir ekonomi anlayışının hâkim olduğu bir düzen; insanların hakkını savunamaz, tam aksine insanların çoğunu az bir kısmına muhtaç hale getirir ve devamlı o şekilde bırakır ki kendi varlığını idame ettirebilsin.
Yanında çalışan işçilere bir ayda ödedikleri ücret; onların bir lüks lokantada oturup yedikleri bir yemek parasına yetmediği halde, bunu köle gibi çalıştırdıkları işçilere bir aylık geçinme parası olarak veriyorlar. Ve bu durumdan dolayı hiçbir şekilde vicdanlarının sızladığını da sanmıyorum.
Üstelik bu söz konusu gruba Müslüman kimlikleriyle öne çıkan ve Karun gibi zengin olduğu halde sistemin asgari ücretli diye açlık sınırına mahkûm ettiği işçilerin hakkını vermeyenler var ve bunların sayıları az da sayılmaz.
Bir yerde zengin bir işverenle konuşurken kendisine; siz asgari ücretle geçinebilir misiniz? Diye sorduğumda; Bana o ücret benim bir aylık sigara parama yetmez dedi. Peki, o zaman neden yanında çalışan işçilere geçinebilecek kadar normal bir ücret ödemiyorsun dediğimde ise, bana şöyle dedi; devlet bunu belirliyor ben ne yapayım. Dedim ki tamam, devlet bu konuda haksız veya suçlu, vatandaşının hakkını korumuyor. Gelir dağılımında haksızlık yapıyor. Vatandaşların bir kısmına çok fazla imkân sağlayarak, çok şans verip zenginleştirirken, bir kısmını da geçim derdiyle boğuşturuyor. Birçok insanı, birkaç insanın kölesi durumuna düşürüyor. Buraya kadar doğru
Fakat sen merhametli davranıp, vicdanen rahatsız olsan ve düşünüp şu karara varsan, evet devlet/hükümet asgari ücretin şu kadar olmasını kararlaştırdı. Ama bu ücretle geçinmek çok zor, bu ücretle bir aile reisinin ailesini günümüz şartlarında idare etmesi imkânsız gibi. Dersen ve makul bir ücret, geçimini biraz daha rahat sağlayabilecek bir ücret verirsen işçilerine, devlet sana; gel buraya, sen niye fazla para ödüyorsun bu suçtur, bu kadar ödeme-mi- diyecek.
Üstelik asgari ücret demek; en az bu ödenebilir, bundan daha az ödenemez demektir. Daha fazla ödemeyin. İşçilerinize bu belirlediğimiz ücretten fazlasını ödeyemezsiniz demek değildir. Dediğimde ise kem küm edip kendisini haklı çıkarmak için farklı farklı şeyler söyledi.
Beş defa hacca giden, kendi egosunu tatmin etmek için para savuranlar, işçilere gelince hakkını ödemeyenler; kapitalist düzenin oyuncağı olmaktan kurtulamayanlardır.
Bakınız dinimiz İslam, zengin olmayı yasaklamaz ama işçinin hakkını, fakir fukaranın hakkını korur. Zekâtla, sadakayla ve gerektiğinde ihtiyaç sahiplerine yardım etmekle zenginlerin görevlerini yerine getirmesini sağlar. Bu görevleri yerine getirmemekte ısrar eden zengin Müslümanları, İslam/Kuran şiddetle uyarır.Kur an, zenginliğin, refahın, lüksün ve ihtiraslarının peşine takılıp fakirliğe, sıkıntılara seyirci kalmayı ifsad olarak niteler. Yüce Allah:
Zalimler ise, içinde bulundukları refahın peşine düştüler. Onlar, suçlu-günahkârlardı. Halkı, ıslah eden kimseler iken, senin Rabbin o ülkeleri zulm ile helak edecek değildi. (Hud, 116117)
Yukarıda ki ayeti kerimede Yüce Allah; içinde bulunduğu refah yaşantısını bozmayıp insanlara yardım etmeyenleri, fedakârlık ve özveride bulunmayanları zalimlikle suçluyor. Ki bu mantığın ve aklın reddedeceği bir şey değildir. Faydalı olmayan, kendi lüks ve debdebe yaşantısından ödün vermeyen, yanında çalışan insanlara baskı yapan, sert davranan, onların hakkını tam vermeyen, çok çalıştıran insanlar; zalim olmaktan başka ne olabilirler.
Mal yığmak, biriktirmek, kimseyle paylaşmamak, fakir fukaraya yardım etmemek ve çalışanların hakkını eksik ödemek İslam anlayışında ifsattır. Kapitalist hareket ve düşüncedir. Kapitalist felsefe kimseye rahat vermez. Huzur ve güven vermez. Kapitalist anlayış, düzen ve felsefeye sahip olanlar, kendi iç dünyalarında huzursuz oldukları gibi, toplumun diğer kesimlerini de huzursuz ve mutsuz ederler.
Çünkü adaletli paylaşım demek; hak edenlerin haklarının eksiksiz ödenmesi demektir, yardımlaşmak ve sıkıntıları paylaşmak demektir; adaletli paylaşım ve hakların eksiksiz/tam ödenmesi; insanlar arasında ki kin, nefret ve uçurumu giderir.
Kuran-i kerim; Malından ihsanda bulunmayanları, gelir dağılımındaki adaletsizliği artırıcı şekilde davrananları- malın tekelleşmesi ve belirli çevrelerde temerküzü- yeryüzünde bozgunculuk yapmakla suçlar/itham eder.
Allah ın sana verdiğiyle ahiret yurdunu ara, dünyadan da nasibini unutma. Allah ın sana ihsan ettiği gibi, sen de ihsanda bulun ve yeryüzünde fesad arama, çünkü Allah müfsidleri sevmez. (Kasas, 77)
Dolayısıyla, 101214 ve hatta 16 saat, sigortasız ve adeta karın tokluğuna işçi çalıştırmak; hiçbir dinin ve vicdan sahibi insanın kabul edeceği bir şey değildir.
Bu münasebetle ben buradan tüm işverenlere ve özellikle İslami hassasiyete sahip olan işverenlere, altını çizerek diyorum ki; işçilerin hakkını tam ve zamanın da ödeyin. Bu size zarar vermez. Aksine fayda sağlar ki; hem aklen, vicdanen sizi rahatlatır. Hem de ahirette sizi sorumlu olmaktan kurtarır. Bu böyle biline