Kararı Okuyuculara Bırakıyorum
Yazıma ünlü Rus yazar Dostoyevski’nin ‘Suç ve Ceza’ adlı romanından kısa bir alıntı yaparak başlamak istiyorum. Raskolnikov ‘Suç ve Ceza’da ki kahramandır.
Kahraman dedim de, aslında kimine göre kahraman, kimine göre suçlu, kimisine göre cesur, kimisine göre korkak, kimisine göre psikolojik bir ruh hastası… neyse konumuz bu değil.
Fakir bir genç olan Raskolnikov, başarılı olmasına rağmen hukuk fakültesini maddi sebeplerden ötürü yarıda bırakmak zorunda kalmıştır. Para, parayla ne yapılacağını bilmeyen, insanlık ailesine parazit olan aşağılık insanların elinde iken, toplumun gelişmesine büyük katkılar sağlayabileceklerin para sıkıntısı çekmesinin yanlış olduğunu düşünmektedir. Bu yanlışlığı düzeltmek üzere yaşlı ve zengin bir kadın tefeciyi ve görgü tanığı bırakmamak için onun kız kardeşini de öldürür.
Yani Raskolnikov aslında ortada para var diyor. Fakat paranın yanlış kişilerin elinde olduğunu görüyor. Paranın yanlış kişilerde değil, doğru insanlarda, faydalı insanlarda olması gerektiğini düşünüyor. Bununla beraber, bu yanlış kişilerin parayı haksızca -hiçbir emek vermeden- fakir ve çaresiz insanları sömürerek kazandığını da kabullenemiyor. Dolayısıyla cinayet işliyor.
İşte Raskolnikov’un hikayesi kısaca böyle başlar. Yaşlı ve çirkin olan kadın, topluma hiçbir fayda sağlamadığı gibi, genç kadın ve kızlara fuhuş yaptırıp, faizle para verip fakir insanları daha da fakirleştiren kan emici bir kadındır.
Raskolnikov; günlerce düşünerek, tasarlayarak yaşlı kadını ve bunu gören kız kardeşini (delil bırakmamak için) öldürüp paralarını da alıyor… Şimdi;
Her gün başka taraftan esen rüzgârlar gibi; menfaatine göre yönünü değiştiren insanlar var. Biz bunlara ilkesiz insan diyoruz, çıkarcı ve menfaatinden başka derdi olmayan, toplumun dertleriyle dertlenmeyen, garibanı, fakiri gözetmeyen duyarsız kişilikler…
Dünya yansa umurunda olmaz, bundan nemalanırlar, deprem olsa; kendilerine iş kapısı çıktığı için sevinirler..!
Öyle ya, can yeleğin bile sahtesini yapan bir zihniyetten topluma fayda beklenir mi?
Bir insan toplumu sömürüyor, her şeyi menfaatine göre değerlendiriyorsa, yanı başında aç perişan insanlara aldırmadan servetine servet katıyorsa....
İşi ters giden esnafın o anki çaresizliğini fırsat bilip yüksek faizlerle para verip esnafı batırmanın eşiğine getiriyorsa..
Kazandığı haram para ile silah alıp, rüşvet verip zorla fakir ve güçsüzleri eziyorsa…
Yurdundan evinden olmuş, her şeyini bırakmış insanları bile kandırıyorsa…
Çalıştırdığı işçinin hakkını vermiyorsa, bir gecelik yemek parasına bir işçiyi bir ay çalıştırıyorsa…
Aklı kıt, kimsesiz ve çaresiz kadın ve kızları fuhuşa zorluyorsa, zorla fuhuş yaptırıyorsa…
Devletin ve milletin malını türlü entrikalarla zimmetine geçiriyorsa… ve daha neler neler yapıyorsa… bu tip insanların yaşaması mı gerekli yoksa ölmesi mi?
Buna cevap vermiyorum ve bunu okuyucularımın ve kamuoyunun takdirine bırakıyorum…! Herkes kendi vicdanında değerlendirsin istiyorum…
Yalnız küçük bir ekleme yapmak gerekir ki; Raskolnikov bu cinayeti işlerken insanlığa/topluma hizmet ettiğini düşünerek tasarlar ve öyle işler. bu önemli ayrıntıyı bilmeden değerlendirmek, hem yazıma, hem de Raskolnikov’a haksızlık olur!!
Şimdi burada bazı insanların aklına şu gelebilir, yada şöyle yorumlayabilirler; ‘fakir insanlar zenginleri kıskanıyorlar gibi…’ tabi ki buda mümkündür. Ancak mesele öyle değil, bu önemli konuyu, basit ve dar bir kıskançlık çerçevesinde değerlendiremeyiz.
Çünkü mesele zenginlik ve fakirlik meselesi değil, VİCDAN meselesidir. Mesele, hak hukuk meselesidir. Mesele, paylaşma meselesidir. Mesele adil yaklaşımdır. Mesele dürüstlük meselesidir... Şıkları uzatabiliriz ancak gerek yok diye düşünüyorum.
Bu yüzden değerlendirmeyi insanlığın vicdanına bırakıyorum…