Kışanak; Anadil'de Israrlıyız

Kışanak; Anadil'de Israrlıyız

BDP Eşbaşkanı Gülten Kışanak, bir dizi temaslarda bulunmak üzere Şanlıurfa’ya geldi. Gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan BBP’li Kışanak, anadil konusuna değinerek, “Dünya’nın her yerinde en kutsal hak savunma hakkıdır. Biz sonuna kadar anadilimizi kullanmakta ısrar edeceğiz” dedi.


Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Eşbaşkanı Gülten Kışanak ve BDP Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binci ile bazı partililer, KCK Operasyonu’ndan Şanlıurfa E Tipi Cezaevi`nde tutuklu bulunan BDP İl Başkanı İbrahim Ayhan ve İl Başkan Yardımcısı Adile Fidan ile diğer partilileri ziyaret etti.


 


“Arkadaşlarımız için bir komplo yaşandı”


Yaklaşık 3 saat boyunca süren ziyaretin ardından cezaevi önünde gazetecilere bir açıklama yapan Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Eşbaşkanı Gülten Kışanak, KCK Operasyonundan dolayı tutuklu bulunan partilileri için bir komplo yaşandığını öne sürdü.


Partilerinin Şanlıurfa eş başkanı ve hem erkek hem de kadın arkadaşlarının tutuklu olduğuna dikkat çeken Kışanak, “Henüz davaları daha açılmadı. Edindiğimiz bir bilgiye göre, iddianame hazırlanmış mahkemenin kabul edilmesini bekliyorlar. Bu arkadaşlarımızın gözaltına alındığı süreçte tüm kamuoyunun da tanık olduğu gibi aslına tam bir komplo yaşandı” dedi.


 


“Gerçekle hiçbir alakası yok”


Gerçekle hiçbir alakası olmayan bir konunun gündeme getirilerek, patililerinin tutulmasına zemin hazırlandığını öne süren BDP’li Kışanak, “Bu uzun yıllardır sorun yaşayan bir genç kızımızın yaşadığı dram ve arkadaşlarımızın onlara yardım etmesi söz konusu. Ama bu başka bir mercimeğe taşınarak arkadaşlarımızın tutulmasına gerekçe yapıldı. Arkadaşlarımız içeride hem mağduriyetlerini hem de söz konusu kadının mağduriyetini bizlere anlattılar. Sadece biz değiliz mağdur. Aynı zamanda bu tutuklamaya malzeme edilen kadında bu davanın bir mağdurudur. Arkadaşlarımızın en kısa zamanda iddianamenin artık kabul edilerek mahkeme karşısına çıkartılmaları ve serbest bırakılmaları gerekiyor. Bu hukukunda, adaletin de kadın mücadelesinin gereğidir. Bizim arkadaşlarımız sıkıntısı olan bir bayana yardım etmek istemişlerdir. Bunu savcı da biliyor, emniyette biliyor herkes çok iyi biliyor. Biz bunu Şanlıurfa’da siyasi faaliyetlerimize yönelik bir komplo olarak değerlendiriyoruz. Bunun biran önce çözülmesini istiyoruz” diye ifade etti.


 


“Bu ülkenin sorunları Demokrasi içerisinde çözülsün”


“Biz istiyoruz ki bu ülkenin sorunları demokrasi içerisinde, hukukun üstünlüğü ilkesiyle, hak ve özgürlüklere fırsat tanıyarak demokratik siyaseti güçlendirerek çözülsün” diyen Kışanak, “Bunun zeminini hazırlamaya çalışıyoruz. Bunu engelleyenler bu ülkeye kötülük yapıyorlar” diye kaydetti.


 


“Bu cezaevinde kimse işkencece dayak yoktur diyemez”


Cezaevi koşullarına da değinen Kışanak, ilerleyen cümlelerinde şunları kaydetti;


 “Şanlıurfa Cezaevi eski bir cezaevidir. 50 yılı aşkın bir ömrü var. Bu nedenle fiziki koşulları da çok kötü bir durumda. Alt yapısı iflas etmiş bir cezaevi. Ayrıca 270 kapasiteli cezaevinde şuanda Bine aşkın tutuklu ve hükümlü bulunuyor. Mevcut kapasitesinin 4 katı kadar insanla karşı karşıya. Doğal olarak, cezaevi yöneticileri de tutuklu arkadaşlarımızda bu koşulların yarattığı sıkıntıları anlattılar ve ifade etmemizi istediler. Bunun düzeltilmesi gerekiyor. Şuanda bu cezaevinde kimse işkence ve dayak yoktur diyemez. İşkence sadece dayaktan ibaret değildir. İnsanların bulundukları koşullar, yaşam koşulları insan onurunu zedeliyorsa, insanca yaşama olanağını ortadan kaldırıyorsa buda bir işkencedir, kötü muameledir. Eğer bu ülkede insanın bir kıymeti varsa, insan onurunun bu ülkenin yasalarında yeri varsa, insanlara hukukun güvencesi altında oldukları yerlerde de insanca yaşama olanakları tanımak zorundadır.”


 


“Anadilde ısrarlıyız”


Kışanak, son günlerde sık yaşanan anadil konusu ile ilgili ise şunları konuştu;


“Türkiye bir çözüm arıyorsa, eğer demokratikleşme konusunda adım atacaksa, eğer Kürtçe konusunda adım atacaksa, dil konusunda adım atacaksa, en kolay adım atabileceği yer mahkemelerdir. Yargılama aşamasıdır. Çünkü yasal olarak da, Türkiye bu olanağı veriyor. Dünya’nın her yerinde en kutsal hak savunma hakkıdır. Hiçbir gerekçe ile kısıtlanamayacak temek bir haktır. Yine anadilde Birincisi bu. İkincisi anadilde savunma hakkı da yine siyasi bir talep değil, siyasi bir hak değil insani bir haktır. Adaletin yerini bulabilmesi için, insanların kendini kendi anadillerinden en iyi bildikleri dilde savunma hakları dünyanın her yerinde demokrasinin en temel ilkesidir.  Özellikle iktidarın bu konudaki tutumunu ve yaklaşımını ön açıcı değil, tıkayıcı olduğunu düşünüyoruz. Yargının işini kolaylaştıran değil, yargıların mahkemelerin bu konuda pozitif bir tutum almasını kolaylaştıran değil zorlaştıran bir tutum içerisinde. Siyasi parti de bu tutumundan vazgeçmelidir. Bugün karşı karşıya olduğumuz durum, gerçekten de hukuk adına, adalet adına bir çıkmazdır, bir tıkanma noktasıdır. Bunun aşılması gerekiyor. Bu daha böyle uzun süre devam edemez. Kendi dilimizi kullanmak istiyoruz, kendi dilimizde meramımızı anlatmak istiyoruz, kendimizi savunma istiyoruz. Bu bile bize çok görülecekse demek ki bize hiçbir hak ve özgürlük tanınmıyor demek ki. Bir dik bu kadar hırpalanmalı, bir dile bu kadar fazla hakaret edilmemeli, bir dile bu kadar fazla hakaret edilmemeli. Biz artık bunu taşıyamıyoruz.”


HABER: UĞUR BUDAK/SEMBOL