KAMU ÇALIŞANLARININ VERGİ DİLİMLERİ YENİDEN GÜNCELLENMELİ

Küresel kriz ve Türkiye’ye özgü ekonomik şartlar, enflasyonun hedeflenenin çok üzerinde gerçekleşmesine yol açtı. Yüksek enflasyon karşısında, başta asgari ücretlilere yapılan ara zam olmak üzere kamu çalışanlarının ücretlerine enflasyon oranlarında zam yapıldı. Asgari ücrete endeksli vergi muafiyetleri getirildi. Ancak geçen yıla oranla vergi dilimlerindeki artışın yüzde 34 düzeyinde kalması, yükselen vergi matrahları karşısında bordrolu çalışanlardan daha fazla vergi kesilmesine kapı araladı.

KAMU ÇALIŞANLARININ VERGİ DİLİMLERİ YENİDEN GÜNCELLENMELİ

Son zamanlarda gerek çalışanlar gerekse çalışanları temsilen ilgili sendikalar, vergi dilimlerinin de enflasyon ve yapılan zam oranları dikkate alınarak yeniden güncellenmesi gerektiğini hükümetten talep etmektedirler. Aksi halde vergi dilimlerinden kaynaklanan ve yüzde 20 ile yüzde 27’lik vergiye tekabül eden matrahlar, yapılan ücret artışlarının önemli bir kısmının çalışanların cebine girmeden kaynağında kesilmesi sonucunu doğurmaktadır.

Yapılan ücret iyileştirmelerine rağmen artışa devam eden enflasyon ve paralelinde düşen alım gücü karşısında daha fazla vergi kesilmesi, bordrolu çalışanları daha fazla zor durumda bırakacaktır. Bu nedenle söz konusu çalışanların haklı talepleri bir an önce karşılanmalıdır.

MEVSİMLİK TARIM İŞÇİLERİ SORUNU MUTLAKA ÇÖZÜLMELİDİR

Mevsimlik tarım işçileri her yıl bin bir türlü zahmetle yola çıkıp tabiri caiz ise kendi memleketlerinde mülteci hayatı yaşamaktadırlar.

Bölgeler arası kalkınmışlık farkının bir sonucu olarak doğdukları topraklarda geçim sıkıntısı çeken insanlar, başka memleketlere gidip çalışmak zorunda kalmaktadır. Kimileri yollarda yaşanan trafik kazalarında can verirken kimilerinin çocukları sulama kanallarında boğulmakta kimileri de gittikleri yerlerde siyasi nedenlerle saldırılara maruz kalmaktadır. Gittikleri yerlerdeki hayat şartları bir türlü iyileştirilemeyen mevsimlik tarım işçilerinin kaldıkları çadırların %90'ında maalesef elektrik ve su yok.

Hükümet bu sorunu ortadan kaldırmak için bir türlü istenilen iyileştirmeleri yapmadı. Sadece Şanlıurfa'dan 350 binin üzerinde insan, mevsimlik tarım işçisi olarak Türkiye'nin dört bir tarafına gitmektedir. GAP’ın önemli şehirlerinden olan Şanlıurfa'dan insanların kalkıp yine tarım işçisi olarak başka memleketlere gitmesi oldukça düşündürücüdür.

Mevsimlik tarım işçilerinin yoğunluğu Şanlıurfa başta olmak üzere Güneydoğu illeridir. Güneydoğu illeri yoksul kentler sıralamasında başta gelen illerdir. Yapılması gereken şey bu insanların kendi memleketlerinde çalışabilecekleri imkânları oluşturmaktır. Bu bağlamda GAP bir an önce bitirilmeli, Organize Sanayi Bölgelerinde üretim ve istihdam artırılarak iş imkânları sağlanmalıdır.

Mevsimlik tarım işçilerinin hayat standartları iyileştirilmeli, barınma ve beslenme başta olmak üzere temel ihtiyaçları karşılanmalıdır. Ayrıca geçici süreliğine sigortalı sayılmalıdırlar. Sigorta primleri ise tümden işverenlere yüklenmemelidir. Öğrencilerin eğitime devam edebilmesi için gerekli çalışmalar yapılmalı ve öğrencilerin eğitimi yarıda kalmamalıdır.

AHLAKSIZLIK BATAKLIĞI KURUTULMALIDIR

Son dönemlerde festival ve konser adı altında ortaya konan rezaletlerle halkın inancına, ahlakına ve manevi tüm değerlerine hakaret ediliyor, sapıklık, uyuşturucu bağımlılığı, alkolizm, fuhşiyat ve teşhircilik normalleştirilip destekleniyor.  Bu yapılanlara engel olması gereken bakanlıklar, valilikler ve belediyeler de maalesef bu çirkinliklere çoğu zaman ortak veya alet oluyor, halkın parasıyla halkın geleceği olan gençlik ifsat ediliyor. 

Alkol ve uyuşturucu ile zihni bulandırılan, fuhşiyat, teşhircilik ve cinsi sapıklıkla namus anlayışı, utanma duygusu, şahsiyeti ve haysiyeti yok edilen gençlik kendisine, ailesine ve bütün topluma ümit olacak yerde bela ve musibet olmaktadır. Her biri zihniyle, vicdanıyla, imanıyla pırıl pırıl olan gençlerimizi maddi ve manevi açıdan güçlendirmek varken, birtakım maddi çıkarlar uğruna ahlaksızlık girdabına yuvarlayıp boğulmaya terk etmek canavarlıktır. 

Meşru daire, keyfe kâfidir. Gençlerimizin, eğlence adı altında harama ve gayrimeşru işlere teşvik edilmesine seyirci kalmak hükümet için büyük bir gaflettir. Devleti yönetenler, bu toplumun velisi değil vekilidirler. Vekil gibi hareket etmek zorundadırlar. Esas olan asilin yani halkın rızasıdır, vekilin keyfi değildir. 

Hükümet, halka rağmen, halk için anlayışıyla toplumun razı gelmeyeceği icraatlara imza atamaz, yapılan yanlışlara seyirci kalamaz.  Oluşmasına seyirci kaldığı ahlaksızlık bataklığını kurutmadıkça bataklığın sebep olduğu bir iki sinekle mücadelenin minnetini edemez, halkımızdan da hiçbir surette bu konuda takdir veya teşekkür alamaz.

ANADİLDE EĞİTİMİN ÖNÜ AÇILMALI

Kürtçe seçmeli ders Eylül 2012’de Millî Eğitim Bakanlığının müfredatına girdi. Ancak geçen bu süre zarfında resmî olarak tanınan bu hakkın önüne fiili engeller çıkarıldı.

Önümüzdeki eğitim-öğretim dönemi için Kürtçe seçmeli dersi 20 bini aşkın öğrenci tercih etmesine rağmen Millî Eğitim Bakanlığı bu dersi verecek öğretmenler için yalnızca 3 kontenjan ayırdı. Bakanlığın sitesinde yer alan bilgiye göre Kurmancî lehçesine 2, Zazakî lehçesine ise 1 öğretmen atanacak. On yıl içerisinde sadece 79 Kürtçe öğretmen ataması yapılırken bu durum pratikte öğrenciler tarafından dersin seçilmesini, seçilse bile görülmesini imkânsız hale getiriyor.

Anadilde eğitimin önündeki bütün engellerin kaldırılması gerekirken halihazırda seçmeli derslerin dahi pratikte işlevsiz hale getirilmiş olması kabul edilemez. Anadilde eğitim hem insanî hem de İslamî açıdan temel bir haktır. Diller ve renkler Allah’ın ayetlerindendir. Bu hakkın kullanımını engellemek ise büyük bir zulümdür. Türkiye’de nüfusun önemli bir kesimini oluşturan Kürtler başta olmak üzere anadili farklı olan vatandaşların anadilinde eğitim alma hakkından mahrum bırakılması, çözülmesi gereken önemli bir sorun olarak durmaktadır.

Bu bağlamda anadilde eğitimin önü artık açılmalıdır. Vatandaşların anadillerinin korunması ve geliştirilmesi devlet güvencesi altına alınmalıdır. Okullarda Kürtçe öğretmen ihtiyacının karşılanması için de yeterli kadro açılmalı, kadro bekleyen öğretmenlerin ataması yapılmalıdır.

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN BARINMA, BESLENME VE ULAŞIM İHTİYAÇLARI KARŞILANMALI

Üniversitelerde 2022-2023 Eğitim-Öğretim Yılı eylül ayının sonunda başlayacak. Ancak üniversite öğrencileri barınma konusunda ciddi sorunlar yaşamaktadır. Enflasyonun tavan yaptığı, kira fiyatlarının astronomik derecede arttığı, ulaşım masraflarının ikiye katlandığı böyle bir dönemde, öğrencilerin bundan etkilenmemesi için şimdiden gerekli önlemler alınmalıdır.

Yeteri kadar öğrenci yurdu açılmalı, öğrenciler kiralık evlere mahkûm edilmemelidir. Yurt ve yemek ücretleri öğrencilerin burslarıyla orantılı olmalı, ekonomik imkânı olmayan öğrencilere destek verilmelidir. Öğrenci bursları günün ekonomik şartlarına uygun şekilde artırılmalıdır. Okullarından uzak yurtlara yerleştirilen öğrenciler toplu taşıma araçlarından ücretsiz faydalandırılmalıdır. Ayrıca şehir dışından gelen öğrencilere her dönem başında, dönem sonunda ve bayram tatillerinde yol ücreti desteği verilmelidir. Yurda başvuru yapıp açıkta kalan öğrencilere ya başka yer ayarlanmalı ya da kira desteği verilmelidir. Söz konusu tedbir ve destekler geç kalınmadan hayata geçirilmelidir.

TRAFİKTE TEDBİRLER VE DENETİMLER ARTIRILMALI

Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre Türkiye’de 2021 yılında meydana gelen trafik kazalarında 5 bin 362 kişi vefat etti. Yaklaşık 275 bin kişi de yaralandı. 2022 yılı ile ilgili net veriler henüz açıklanmasa da trafik kazalarındaki artış ve ağır bilanço dikkat çekmektedir. 20 Ağustos’ta Gaziantep ve Mardin’de meydana gelen kazalar, dikkatleri bir kez daha trafikte alınması gereken tedbirlere ve yapılan denetimlere çevirdi.

Ulaşım güvenliğinin temin edilmesi devletin temel vazifelerindendir. Son yıllarda ulaşım alt yapısında önemli ölçüde ilerleme sağlansa da halen birçok noktada ciddi eksiklikler bulunmaktadır. Türkiye artık çok sayıda trafik kazasının yaşandığı bir ülke olmaktan çıkarılmalıdır. Bunun için de trafiğe çıkan araçların bakım ve muayeneleri ile ilgili süreç hassasiyetle işletilmeli, trafik işaret ve işaretçileri ile ilgili eksiklikler ivedilikle giderilmelidir.

Özellikle meskûn mahallerdeki tedbirler ve denetimler yoğunlaştırılmalı, teknolojik imkanlardan da istifade edilerek trafik seyri kontrol altına alınmalıdır. Trafik kazalarına karşı alınacak en önemli tedbir, vatandaşların bilinçlendirilmesi ve sürücülerin iyi bir eğitimden geçirilmesidir. Ayrıca hava durumu ve trafiğin gerektirdiği şartlara uygun hareket edilmesi sağlanmalı, kazaların önemli sebeplerinden biri olan alkollü araç kullanımına ağır müeyyideler uygulanmalıdır.

İŞGALCİLERİN MESCİD-İ AKSA BASKINLARI VE HAREM-İ İBRAHİM CAMİİ’NİN MÜSLÜMANLARA KAPATILMASI!

Geçtiğimiz günlerde, Harem-i İbrahim Camii’ni Müslümanlara kapatan işgal rejimi, Mescid-i Aksa’ya yönelik baskınlarını da artırdı. Dünyanın gözü önünde Filistinlilere yönelik soykırım gerçekleştiren, ibadethanelerin dokunulmazlığını çiğneyen işgalcileri durduracak bir irade henüz ortaya konulamamıştır.

Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’ya yönelik saygısızlığa karşı İslam dünyasının sessizliği utanç vericidir. Her gün zulmün dozunu artıran, çocukları hunharca katleden, Filistinlilerin evlerini başlarına yıkan işgalcileri kınamayı bile bırakan bölge ülkeleri ne yazık ki onlarla ilişki geliştirme yarışına girmiştir.

Bu saldırı ve işgali bitirmenin yolu iki devletli çözüm veya işgal rejimiyle daha fazla ilişki geliştirme değildir. Siyonist rejimle kurulacak her tür ilişki Kudüs davasını yalnız bırakacak ve zayıflatacak, Aksa’ya yönelik saldırıları artıracak, işgal ve talanın genişlemesiyle sonuçlanacaktır. Bu işgal ve saldırıları bitirmenin tek yolu Kudüs ve Filistin topraklarında siyonist rejimin varlığına son vermektir. Bu doğrultuda Filistin halkı ve direnişine gerekli destek sağlanmalı, siyonistlerle tüm ilişkiler sonlandırılarak Filistin meselesi gündemde tutulmalıdır.